Güncelleme Tarihi:
Bu bir Alman geleneğidir.
Hatta bir Alman klasiği...
İşte bunun en son iki örneği...
Almanya’da yüzyıllardır Yahudi kökenli insanlar yaşamaktadır.
Musevi olan Yahudilerin inancına göre, erkek çocuklar doğduktan 8 gün sonra sünnet edilmelidir.
Nitekim öyle de yapılmıştır.
Yüzyıllarca bu Almanya’da uygulanmıştır.
Hem de hiçbir sorun olmadan.
Almanya’da on yıllardır çok büyük bir bölümü Türk kökenli olan Müslümanlar yaşamaktadır.
Müslümanlar da erkek çocuklarını sünnet ettirmektedir.
Hem de yıllardır...
Hem de Berlin’in, Köln’ün, Münih’in göbeğinde...
Hatta zaman zaman toplu ‘sünnet düğünleri’ bile yapılmaktadır.
Hem de hiçbir sorun yaşanmadan.
Ama durduk yerde Almanya’da bir mahkeme kararıyla haziran ayında bir ‘sünnet tartışması’ başladı...
Her kafadan bir ses çıkmaya başladı... “
Yasaklayalım gitsin” diyenler oldu...
“Bu din özgürlüğüne müdahaledir” deyip karşı çıkanlar da...
Bu tartışma haftalardır sürmekte...
Kısa bir süre içinde biteceğe de benzemiyor...
Sempozyumlar bile düzenlenmekte sünnetle ilgili.
İsrail devlet olarak devreye girdi.
İsrailli yöneticiler, Başbakan Angela Merkel’den Almanların ‘sünnetle uğraşmamasını’ istediler.
İsrailli hahambaşı Yona Metzger Berlin’e geldi...
Düzenlediği basın toplantısında, “Yahudilere çocuklarınızı sünnet ettirmeyin demek, dininizi değiştirin demektir” diyerek çok açık bir tavır sergiledi.
Yona Metzger, “Bu tıpkı Hıristiyanlara ‘Noel’i aralık ayında değil de haziran veya temmuz ayında kutlayın’ demek gibi bir şey” diyerek sünnetin Yahudiler için ne denli önemli olduğunun altını çizdi.
Almanya’da yaşayan Yahudilerin temsilcilerinden bazıları, “Bu bize ‘Almanya’yı terk edin’ demek gibi bir şey” diyerek sert tepki gösterdiler.
Almanya’da sünnet tartışmaları dolu dizgin devam ederken, Müslüman gençlerin radikal İslamcı grupların ellerine düşmesini engellemek amacıyla başlatılması öngörülen kampanya gündeme yerleşti.
“Bu oğlumuz Ahmed. Onu özlüyoruz, çünkü artık tanımıyoruz. Bizden gittikçe uzaklaşıyor ve günden günü aşırı fikirler savunuyor. Onu kaybetmekten korkuyoruz. Fanatik dincilerin ve terör gruplarının ağına düşmesinden korkuyoruz” yazılı ‘Kayıp’ başlıklı fotoğraflı afişler, Almanya’daki Müslümanları küplere bindirdi.
Yalnız Almanya’da değil, dünyanın her yerinde her türlü radikalleşmeye karşı tabii mücadele verilmelidir. Buna kimsenin itirazı yoktur...
Olmamalıdır da...
Federal İçişleri Bakanı Hans- Peter Friedrich’in iyi niyetinden kesinlikle şüphe etmediğimiz bu kampanya, Almanya’da yaşayan ve bu ülkeyi birlikte şekillendirmek isteyen Müslümanları incitmiştir...
Tabii hem toplumda hem de politik düzeyde yeni bir tartışma da başlatmıştır.
Hem de durduk yerde...
Hem de gereksiz bir biçimde...
Hem de anlamsız bir şekilde...