Güncelleme Tarihi:
Alman bisikletçiler İstanbul’daki 5 günlük turlarının ardından Gürcistan’a ve Ermenistan'a gidecek ve 2 ayın ardından geniş kapsamlı Türkiye turlarına Karadeniz üzerinden tekrar başlayacak.
"Bir gençlik hayali" olarak başladığı bisikletle dünya turu kapsamında Avrupa, Asya, Afrika ve Güney Amerika’da 50’tan fazla ülkeyi dolaşan Pries bu yolculukta arkadaşı Maren ile beraber 12 ay boyunca Moğolistan, Kırgızistan, Tacikistan, Rusya, İtalya, Fransa, İzlanda, Romanya, Yunanistan ve Bulgaristan'ı gezdi.
Rotalarının son durağı olan Türkiye'de uzun süre kalmayı planladıkları için kısa süreliğine Gürcistan ve Ermenistan'a geçecek bisikletçiler 2 ayın ardından birçok şehri tek tek dolaşmak için Türkiye'ye dönecek.
Ticaretle uğraşan Pries ile öğretmenliği bırakarak bisikletle dünya turuna başlayan Hagel yolculuk tecrübelerini anlattı.
"BİSİKLET HEM DOĞAYI HEM İNSANI KEŞFETMEK İÇİN EN İYİ ARAÇ"
"Bir gençlik hayali" olarak tanımladığı bisikletle dünya turuna 16 yaşında başlayan Pries, her yıl aralıklarla farklı ülkelere gittiğini söyledi.
Pries, bisiklet yolculuğu sayesinde hem "kendini" hem de insanları daha yakından tanıma fırsatı bulduğunu belirterek, "Bisikletle seyahat etmenin en güzel tarafı yavaş olduğu için hiçbir detayı kaçırmıyorsunuz. Doğayı daha yakından keşfediyorsunuz. İnsanlarla konuşmak, onların hikayelerini dinlemek, onların kültürünü yaşayarak öğrenmek daha kolay oluyor" diye konuştu.
Yolculukta genellikle çok iyi karşılandıklarını anlatan Pries şöyle devam etti:
"Bizi genellikle evlerine davet ediyorlar ve çok misafirperver davranıyorlar. Avrupa’da, Asya’da, Afrika’da hep aynı tavırla karşılaştım. Bisiklet bir de çevreye saygılı olmak için en iyi araç. Benzin kullanmıyorsunuz ve doğayı kirletmiyorsunuz. Tabii ki spor da yapıyorsunuz. Bu vücudunuz için sağlıklı. Bisiklet her ne kadar zor olsa da sonuç her zaman güzel. Zor anlar sayesinde güzel anların tadını alıyorsunuz ve dünyadaki insanların aslında yüzde 99'unun iyi kalpli olduğunu anlıyorsunuz ve ön yargılarınızı karşılıklı olarak kırıyorsunuz. Hayatımdaki en güzel anları ve en önemli tecrübeleri de yine bisikletyolculuklarım boyunca yaşadım. Bu harika aracı herkese tavsiye ediyorum"
"BİSİKLETLE YOLCULUKTA GÜNDELİK HAYATINIZI GÜNEŞ BELİRLİYOR"
Pries bisikletle yolculuk yapmanın tüm zaman algısını değiştirdiğini dile getirdi.
Gün algısının modern dünyadaki saat bağlamından koptuğunu ve güneşe endeksli olduğunun altını çizen Pries, " Güneşe göre hareket ediyoruz. Güneş doğduğunda kalkıp yola çıkıyoruz, en tepede olduğu zamanlarda mola veriyoruz ve güneş battığında da genellikle uyuyoruz. Tabii ki Avrupa’nın kuzeyinde bu pek mümkün olmuyor. Güneş bazen saat 16.00’da batıyor, bazen uzun süre batmıyor. Ama yine de bu zorluklara rağmen önceki senelerde sadece kuzey ışıklarını görmek için İzlanda’ya bisikletle gittim. Benim için harika bir tecrübeydi"
Pries, İstanbul yolculuğunun ise kendilerini büyük bir sürpriz hazırladığını söyleyerek şunları kaydetti:
"İstanbul’a ilk geldiğimizde güneş çok güzeldi. Birçok tarihi yeri bisikletle dolaşma fırsatı bulduk. Ama İstanbul bize bir sürpriz yaptı ve sırılsıklam ıslandık. Hiç hazırlıklı değildik. Bu kısa seyahatte İstanbul’u hem güneşini hem şiddetli yağmurunu görmüş olduk. Türkiye turuna tekrar başladığımızda İstanbul'a tekrar gelmek ve buranın güzelliklerini yeniden keşfetmek istiyorum. Yağmura rağmen her şey çok güzeldi"
Pries sözlerini, "İnsan ne kadar gezerse gezsin bir tarafı yerleşik olmak istiyor. Her yolculuk öncesinde kalbimin bir yanı 'kal' bir yanı 'gez' diyor. Evdeyken yolculukta olmayı, yolculukta ise evde olmayı özlüyorum" diye tamamladı.
"ROMANYA'DA ÇİFTÇİLERLE ÇALIŞTIK"
Bir sene önce Christian'a eşlik etmek için bisikletiyle yola çıkan Hagel de bisiklet yolculuğunun hayatında büyük izler bıraktığını ifade etti.
Bisikletle ülkeleri ve insanları en doğal halleriyle keşfetme fırsatı yakaladığının anlatan Hagel, Romanya'da yaşadıklarını şu sözlerle anlattı:
"Birçok ülkeyi gezdikten sonra Romanya'ya geldik. Yazdı ve insanlar yoğun bir şekilde hasatla uğraşıyorlardı. Biz de Romanya’da çiftçilerle beraber kaldık ve onlarla hasat yaptık, çalıştık. Akşam evlerine gittik ve ertesi gün yine çalıştık. Onlarla birlikte peynir ve ekmek yaptık. Bu şekilde onları daha yakından en doğal halleriyle tanımış olduk. Bu benim için unutulmaz bir tecrübeydi"
Hagel, bisikletle yolculuğun birçok zor tarafı da olduğunu belirterek konuşmasını şu sözlerle tamamladı:
"Bisikletin en zor tarafları fazladan yemek taşımak ve hava şartlarından dolayı oluşan durumlar. Bazen 15 günlük yiyeceğimizi yanımıza alıyoruz. Bazen çölde bazen karda, yağmurda kaldığımız oluyor. Bazen de mide rahatsızlıkları sizin için gerçek bir sıkıntı olabiliyor. Vücudunuzun yemeklere alışması tabii ki kolay olmuyor. Suların bazı yerlerde kirli olması da karşılaştığımız diğer sorunlardan. Ama bu zor günler bittiğinde çok güzel bir tecrübe elde etmenin mutluluğunu yaşıyorsunuz"