İlhan BABA / MÜNİH
Oluşturulma Tarihi: Temmuz 07, 2022 12:34
TÜRK Tarih Kurumu (TTK) ile Kültür, Tarih ve Entegrasyon Araştırmaları Enstitüsü (IKG) tarafından Almanya’nın Münih kentindeki tarihi Altes Rathaus salonlarında ‘Alman Bilim İnsanlarının Modern Türkiye’nin Gelişmelerine Katkıları’ konulu Türk-Alman Tarih Çalıştayı düzenlendi.
1930’ların başından itibaren Türkiye’ye sığınan Alman bilim insanlarının Türkiye’de doğan çocuklarının, babalarının Türkiye’ye geliş hikâyelerini konuştuğu ve Türk asıllı bilim insanlarının sunumları çok sayıda Türk ve Alman tarafından ilgiyle takip edildi. Sayıları yüzlerce olan Alman bilim insanlarının sembol isimlerinden Prof. Dr. Ernst Reuter, Prof. Dr. Ernst Eduard Hirsch, Prof. Dr. Rudolf Belling, Prof. Dr. Clemens Holzmeister, Prof. Dr. Klaus Schwarz’ın hayatta olan Türkiye doğumlu çocuklarının katıldığı çalıştayın moderatörlüğünü Sema Çoban yaptı.
Çalıştayın açılış konuşmasına yapan IKG Enstitüsü Başkanı Dr. Latif Çelik, şunları söyledi: “Türk-Alman ilişkileri, Türk işçilerin Almanya’ya gelişiyle başlayan bir süreç değil, bilakis askeri, bilim, teknoloji, hukuk ve eğitim alanlarında devasa boyutlarda oldukça hareketli ve heyecan verici bir ilişkiler yumağıdır. Tarih deryasında kaybolup gitmesini istemediğimiz heyecan verici bir dönemi Atatürk’ün hatırası olan güzide bir akademik çalışmalar merkezi konumundaki Türk Tarih Kurumu ile her iki ülkenin tarih severlerine sunmak için heyecan verici bir dönemi öne çıkaran tarih çalıştayına start verdik.”
‘KATKILARI UNUTULMAMALI’TTK Bilimsel Projeler Müdürü Uğur Cenk Deniz İmamoğlu ise “Erken dönem modern Türkiye tarihinde Alman bilim insanlarının yaptığı katkının unutulmamasını istiyoruz. Onlar, bir dönemin Türkiye’de doğan son şahitleridir. Bu bağlamda Almanya IKG Enstitüsü’ne teşekkür ederek çalıştaydaki bilgilerin çok sayıda tarih severe ulaşacak olmasından memnunluk duymaktayız” dedi.
Münih Başkonsolosu Mehmet Günay da “İki ülke ilişkilerinin çok gerilere gittiğini ve her iki tarafa da çok derin izleri olduğunu belirtmek gerekir. Dolayısıyla ikili ilişkileri bir dönem veya konu üzerinden okumak yerine en az 3 asır önceye giderek dönemi inceleyen uzmanlardan dinlemeliyiz” diye konuştu. Daha sonra kürsüye Türkiye’ye büyük katkı sağlayan Alman bilim insanlarının çocukları çıktı.
‘ÇOK SAYIDA ÖĞRENCİ YETİŞTİRDİ’
Prof. Dr. Rudolf Belling’in kızı Elizaberth Belling: “Babam Türkiye’yi çok sevdi. Türkler bize o kadar destek oldu ki, Almanya’nın zor yıllarında Atatürk babama imkân verdi. Elbette babam mesleğini icra ederken çok sayıda yeni öğrenciler yetiştirerek Türkiye’ye hizmet etti. İstanbul Üniversitesi’nde Atatürk’ün ricası ile Güzel Sanatlar Fakültesi’ni kurdu. İstanbul’da doğdum ve genç kızlık dönemimi Türkiye’de yaşadım. Türkiye’yi seviyor ve hâlâ unutamıyorum. Öyle bir ülke sevilmez mi?”
Ankara Üniversitesi Hukuk Fakültesi kurucularından Prof. Dr. Ernst Eduard Hirsch’in Ankara’da doğan oğlu Enver Tandoğan Hirsch: “Almanya’da Yahudiler için zor yıllar başlamıştı. Babam ülkesini terk etti ama nereye gidecekti. Türkiye’den gelen teklifi duyunca çok sevinmişti. Türkiye fakirdi ama Yahudilere o ülkede baskı yoktu. Babam Almanya’da zorluklar içinde yaşarken Atatürk kendisine her imkânı verdi. Türkiye’yi ailece çok sevdik. 1943 yılında Ankara’da doğduğumda babam bana Türkçe isim verecek kadar ülkeyi sevmiş, hatta Türk vatandaşı olmuştu.”
‘TÜRKLER EN HOŞGÖRÜLÜ MİLLETTİR’Türkiye Büyük Milet Meclisi’nin projesini çizen Clemens Holzmeister’in torunu Mohap Holzmeister: “Dedem, Türkiye’ye Atatürk’ün daveti ile geldi. Önce İkinci Meclis’in daha sonra ise çok sayıda bakanlığın planlamasını yaptı. Uzun yılar İstanbul Teknik Üniversitesi Mimarlık Fakültesi’nde öğretim üyesi olarak görev yaptı. Türkiye hayranı dedem bize sürekli olarak İstanbul ve Ankara hatıralarını anlatarak ‘Türkler ile yakından tanışın, onlar dünyanın en hoşgörülü milletidir’ derdi.”
MEDENİYETLER BAHÇESİ ANADOLU
Programın ikinci bölümünde söz alan Türk akademisyenler ise Türk-Alman ilişkileri hakkında konuştu. İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Arkeoloji bölümü öğretim üyesi Mustafa Hamdi Sayan, şunları söyledi: “İki milletin tarihi süreç içerisindeki ilişkileri devasa ölçekte bir dostluk olarak karşımıza çıkar. İlk ilişkileri 17. yüzyıldan itibaren askeri eğitim alanında başlasa da arkeoloji çalışmaları ülkelerimiz arasında çok önemli bir yer tutar. Dünya kültürlerinin en önemli kesişme noktası olan Anadolu, adeta bir medeniyetler bahçesi, aynı zamanda mezarlığıdır. Alman akademisyenler de Türkiye’deki kazılara ilk ilgi duyan millettir. Askeri, eğitim ve siyasi ilişkiler de Türkiye-Almanya arasındaki en önemli bağlantılardır. Bunlar yeni nesillere ilgili kurumlarımız tarafından anlatılmalıdır.”
OSMANLI-PRUSYA İLİŞKİLERİSamsun Üniversitesi İktisadi ve Ticari Bilimler Fakültesi öğretim Üyesi Prof. Dr. Mustafa Çolak: “Türk-Alman ilişkileri başlangıcında Osmanlı-Prusya ilişkileri olarak adlandırılır. Ancak Bismark sonrası Almanya’nın doğu politikası çerçevesinde 3 defa Osmanlı İmparatorluğu’nun başkentini ziyaret eden Kayzer İkinci Wilhelm ile iki millet birçok alanda iş birliğine girmişlerdir. Bilimden ticarete, eğitimden siyasete kadar birçok alandaki ilişkilerin daha da zenginleşmesinin boyutları Türk-Alman Dostluğu denilen bir temele oturmaya başlamıştır, son dönem işçi göçü ile birbirinden ayrılmaz bir konuma gelmiştir. Bu alanda Dr. Latif Çelik’in çalışmaları ile Türk Tarih Kurumu yetkililerinin desteği de takdire şayandır.”
‘EĞİTİMDEKİ ENGELLER KALDIRILMALI’Türk-Alman Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Cemal Yıldız: “Türk-Alman ilişkileri her ne kadar askeri ilişkiler ile başlamışsa da bunun eğitim ile birlikte genişlediği bilinen bir gerçektir. Çünkü batı kaynaklı birçok bilimsel gelişmenin çok çeşitli alanlardaki yansımaları hep Almanya üzerinden olmuştur. Gerek imparatorluklarımız gerekse ulus devletlerimiz dönemindeki ilişkiler hem çok boyutlu hem de sürekli hareketlilik arz eden bir konumdadır. Ancak ikili eğitim ilişkilerinin artık Almanya’daki Türk çocuklarını konu alan boyutu en aktüel konumdadır. Alman dostlarımızın Türk çocuklarının eğitimiyle ilgili çalışmalara destek olmasını ve zaman zaman ortaya çıkan idari engelleri de kaldırmalarını rica ediyoruz. TTK ve IKG’ye bu alandaki iş birliklerinden dolayı sonsuz teşekkürlerimizi iletiyoruz.”
Polis Akademisi Öğretim Üyesi Dr. Muhterem Dilbirliği: “Özellikle eğitim alanındaki iki ülke ilişkileri çok gerilere gider. Ancak 20. yüzyılda çok sayıda akademisyen kimlikli Alman sığınmacının ülkemize katkıları çok ileri boyutlardadır. Özellikle üniversite, fakülte ve enstitülerin kurulması veya modernizasyonunda Nasyonal Sosyalist dönemde ülkemize sığınanların sayıları oldukça fazladır.”