Güncelleme Tarihi:
TARİH: 23 Kasım 1992. Yer: Mölln. Olay: Neonaziler, Türklerin oturduğu bir binayı kundakladı.
Evin annesi Bahide Arslan, torunları 10 yaşındaki Yeliz Arslan ve 11 yaşındaki Ayşe Yılmaz yanarak can verdi. Başka bir deyişle, bu üç insanımız neonaziler tarafından diri diri yakıldı...
Arslan Ailesi’nin diğer fertleri ağır yaralı olarak kurtuldu veya kurtarıldı...
Bunlar arasında İbrahim Arslan da vardı. İbrahim Arslan, mışıl mışıl uyumakta olduğu odasının da bulunduğu evleri kundaklandığında 7 yaşndaydı. Büyükannesi Bahide, dumanlar içinde kalan odasında İbrahim’i ıslak havlulara sarıp, onun hayatta kalmasını sağlamış. İtfaiye ekipleri İbrahim’i kendisinden geçmiş baygın bir vaziyette 3.5 saat sonra bulup o ‘cehennemden’ çıkarmış.
Tarih: 2 Ekim 2012. Yer: Berlin. Ballhaus. Türklerin tiyatro salonu. Olay: Kahverengi Terör. 1 yıl Zwickau. (NSU teröristlerinin yıllarca yaşadıkları kent). 20 yıl Mölln ve Lichtenhagen. Katılımcılar arasında İbrahim Arslan da var. Alevlerin içenden çıkan, daha doğrusu ‘alevlerden doğan’ çocuk, bugün artık 27 yaşında. Yanında Nasyonal Sosyalist Yeraltı Örgütü (NSU) teröristlerinin 9 Eylül 2000’de katlettiği Enver Şimşek’in yeğeni Fadime Şimşek, Köln’deki Keup Caddesi’nde girişilen bombalı saldırıyı yarasız atlatan Hülya Özdağ da var. ‘Yarasız’ yazdığıma bakmayın...
Evet, fiziksel olarak yara almamış Hülya Özdağ. Ama içi kan ağlamış...
Hâlâ da öyle...
Aynı duygular Fadime Şimşek için de geçerli...
Şu anda 27 yaşında olan İbrahim Aslan konuşmaya başlıyor...
Belli ki, anlatacak çok şeyi var...
Ama sözcükler boğazına düğümleniyor...
Tabii saatlerce boğucu dumanın içinde verdiği ölüm kalım mücadelesinin izleri de hemen hissediliyor... Kronik bir öksürük hastalığı...
Ona rağmen hem yanan binadaki ölüm kalım mücadelesini hem de kundaklama sonrası yaşadıklarını anlatıyor. Mölln’ün Mühlen Caddesi’nde neonazilerin kundakladığı aynı binada tamir edildikten sonra yaşamaya zorlanmaları haklı olarak İbrahim’i çok etkilemiş. Büyükannesinin, kız kardeşinin ve kuzeninin yakılarak öldürüldüğü aynı binada yaşamaya devam etmenin kendileri için bir kâbus olduğunu söylerken bile adeta o anı yeniden yaşıyor gibiydi İbrahim. Mölln’deki yerel yönetimin ve diğer makamların da kendilerine yardımcı olmamalarından da yakınıyordu. Haklıydı da...
Çünkü elinde ‘tapu senedi’ gibi ‘doktor raporları’ olduğu halde, Alman makamlar haklarını alabilmesi için İbrahim’i yıllarca mahkeme kapılarında süründürmüşlerdi. İşte İbrahim, bu acımasız bürokrasiden şikayetçiydi...
Ballhaus’u dolduran ve çok büyük bölümü Alman olan 300’e yakın kişi anlatılanlardan çok etkilenmişti. Hatta aralarında nemlenen gözlerini silenler bile vardı.
Fadime Şimşek, Hülya Özdağ ve İbrahim Arslan’ın birleştiği iki ortak nota vardı: Birincisi; Cinayetlerde de bombalı saldırıda da neonazi parmağı vardı. Bunu herkes biliyordu, ama polis bilmek istemiyordu. İkincisi: Onlar çok acı çekmişlerdi. Ama zanlıların aile içinde aranması onların acısını daha da artırmıştı. Umarız bundan sonra bu ve benzer acılar yaşanmaz...
Ve yaşatılmaz...