Güncelleme Tarihi:
Avrupa’ya ulaşan sığınmacıların kültürel kodlarının bozulmamasını istediklerini belirten Atay Uslu, “Aslolan iki toplumun uyum içerisinde yaşamasıdır, sığınmacının kültürel kodlarını koruyarak yaşamasıdır, iki toplumun beraber, çok kültürlü bir yaşam içinde olmalarıdır. Bu anlamda göçen veya iltica eden yabancıların kültürel kodlarıyla oynanmaması gerekir” dedi.
Mültecilere dayatmalarda bulunulduğunu savunan Uslu, şunları söyledi: “Avrupa kapılarını kapatıyor. Kapattıktan sonra bir kısım sığınmacı zorla Avrupa’ya ulaşıyor, ulaşanların da değerli eşyalarına el konuyor. Hem Almanya’nın iki eyaleti, hem de Danimarka bu konuyla ilgili kanun çıkarttı. Bu uygulamalar insanlık suçudur, insan haklarına aykırıdır. Devamında bu insanları zor da olsa kabul ettiklerinde, önlerine bürokratik bir mekanizma koyuyorlar. ‘Tamam seni mülteci olarak kabul edeceğiz veya ikinci koruma vereceğiz. Ancak şunları şartsız kabul et, benim kültürümü hatta dinimi al, öğren, özümse’ diyorlar. Bu durumda o insanlar ne yapıyorlar? Neticede çaresiz insanlar, bunlara katlanıyorlar ve özgün kodlarından taviz veriyorlar.”
DANİMARKA’YA GİTMEK İSTİYORUZ
“Son bir ay içerisinde Danimarka’nın Jylland bölgesindeki Holstebro kasabasında yoğun bir şekilde Müslüman sığınmacıların Hıristiyan olduğu bilgileri geliyor. Bir anda din değiştiren sığınmacı sayıları artmış o bölgede. Biz, Mülteci Hakları Alt Komisyonu olarak da Danimarka’ya gidip bu konu ile diğer
göç ve iltica uygulamaları hususunda incelemeler yapmak istiyoruz. İlgili ziyaret için randevu yazışmalarında bulunduk.”
KİLİSELER ARAPÇA KİTAPÇIK DAĞITTI
Yine aynı uygulamaların Almanya’da da söz konusu olduğunu belirten Uslu, Aşağı Saksonya Eyaleti Katolik Kilisesi’nin bu çaresizliği kullandığı bilgilerine ulaştıklarını söyledi ve şöyle dedi:
“Din adamları, din değiştiren sığınmacılara kefil oluyorlar, sığınmacılar da daha kolay mülteci statüsü alıyorlar. Kiliseler, son üç ayda yönlendirme içerikli, on binlerce Arapça broşür bastırdı. Yönlendirme için, kiliseye nasıl başvurulur, nasıl olur vesaire. Kiliseye başvurduktan, kayıt olduktan sonra bu kişilerin mülteci olma statüleri, iltica süreçleri hızlandırılıyor. Yine aynı şekilde bunu Almanya Evanjelik Kilisesi itiraf etti. Dedi ki ‘Kimliklerin din hanesinde Hıristiyan ibaresinin yer alması hedefiyle sığınmacılar bize başvuruyor’. Bu bir asimilasyon politikasıdır. Bu politikaya uluslararası inisiyatiflerin ‘Dur’ demesi lazım. İnsanların çaresizliklerinden istifade edilmemesi gerekir.”