Ahmet KÜLAHÇI / Fotoğraf: dpa
Oluşturulma Tarihi: Eylül 21, 2019 11:45
Avrupa Birliği’nde (AB) 2002 yılında hayata geçirilen sözleşmeye göre, haklarında yakalama emri bulunan suçlular ve zanlılar karşılıklı olarak üye ülkelere iade edilir. Suçluların İadesine Dair Avrupa Sözleşmesi’ne göre 1983 yılından beri AB üyesi olmayan birçok ülkeye de öyle.
AMA son yıllarda
Almanya’nın ‘hukuksal gerekçelerle’ ve ‘insani nedenlerle’ bunu zaman zaman uygulamadığı görülmektedir.
Zira Alman mahkemeleri, kendi ülkelerinde suç işleyen veya suç işledikleri ileri sürülen suçlu ve zanlıların ülkelerine iadesine çoğu kez izin vermiyor.
Hatta Almanya’da suç işleyen birçok ‘yabancıyı’ cezalarını çektikten sonra sınır dışı etse de, ‘demokratik hukuk devleti ilkelerine riayet etmedikleri’ gerekçesiyle bazı ülkelere geri göndermiyor.
Bu ülkeler arasında Romanya, Bulgaristan ve Macaristan da var.
Bu ülkelerin hepsi de AB üyesi ülkeler.
Ama Almanya’da bazı Eyalet Yüksek Mahkemeleri, AB üyesi de olsa bu ülkelere sınır dışına onay vermiyor.
Neden mi?
Bu ülkelerdeki cezaevleri çok dolu.
Bazı durumlarda 9 metrekarelik bir koğuşta 10 tutuklu kalıyor.
İşkence de dahil, kötü davranılması olasılığı çok yüksek.
AB üyesi de olsa, Almanya’nın bazı ülkelere dönük bu tutumu sağduyulu herkes tarafından takdirle karşılanmaktadır.
Bu alkışlanacak bir tutumdur.
Ama ne yazık ki, Almanya zaman zaman farklı bir yaklaşım sergilemektedir.
Özellikle de sığınmacılara dönük olarak.
Almanya’nın Leipzig kentinde suç işleyen Suriyeli bir genç apar topar uçağa bindirilip sınır dışı edilmiştir.
Hem de sınır dışı edilmesini engellemek için sokaklara dökülen yüzlerce insanın tepkisine hiç de kulak asılmadan.
Yıllardır kanlı bir iç savaş yaşanılan Suriye’de durum acaba Romanya, Macaristan ve Bulgaristan’daki ‘kötü koşullardan’ daha mı iyidir?
*
Aynı durum, suç işlemeyen, ancak başvuruları kabul edilmeyen birçok sığınmacı için de geçerlidir.
Almanya, 2016 yılında başvuruları kabul edilmeyen 25 bin 375, 2017’de 23 bin 966 ve 2018’de de 23 bin 617 sığınmacıyı sınır dışı etmiştir.
Resmi verilere göre sınır dışı edilenlerin sayısı bu yılın ilk yarısında 11 bin 196’dır.
Sınır dışı edilen ülkeler arasında
Afganistan, Pakistan, Irak, Suriye, Gambiya, Sudan gibi ülkeler de vardır.
Yeşiller ve Sol Parti karşı çıktığı halde, Almanya’nın ‘güvenli ülkeler’ listesine aldığı Kuzey Afrika ülkeleri Fas, Cezayir ve Tunus da.
Uluslararası Af Örgütü’nün raporlarına göre Afganistan’daki cezaevlerindeki koşullar tam bir felakettir.
Aşağılama, hakaret, dayak, işkence bir ‘gelenek’ haline gelmiştir.
Yolda giderken bile insanlar kaçırılıp öldürülmektedir.
İdam cezası hâla uygulanmaktadır.
Afganistan^, Uluslararası Af Örgütü’ne göre dünyanın en tehlikeli, en ölümcül savaş bölgesidir.
Böyle olduğu halde Almanya’da sığınma başvuruları kabul edilmeyen Afganlar, uçaklara doldurulup sınır dışı edilmektedir.
Hem de çoğu borç para alarak Almanya’ya veya başka bir Avrupa ülkesine kadar gelmeyi başarıp da geri gönderilen bu insanları Afganistan’da ‘ölüm beklediği’ halde.
Bunu görünce de insanın aklına, “Afganistan’da durum daha mı iyi?” demek geliyor.
Aynı durum Pakistan için de geçerlidir.
Pakistan’da 2001 yılından beri 10 binde yakın kişinin ‘kaybolduğu’ kayıtlara geçmiştir.
‘Kayıpları’ araştıranların ‘kaybolduğu’ da.
Pakistan’ın yurttaşlarına ve tutuklulara uluslararası kanunlara uygun olarak davranmadığı yıllardır bilinmektedir.
İnsan haklarını çöpe attığı da.
Demokrasiyle uzaktan, yakından ilişkisi olmayan, demokratik hukuk devleti ilkelerini ayaklar altına alan bazı Afrika ülkelerinden gelen ve sığınma başvuruları reddedilen insanları da sınır dışı etmektedir Almanya.
Romanya’ya, Bulgaristan’a, Macaristan’a suçluları ve zanlıları geri göndermeyen Almanya’nın sığınma başvuruları reddedilenleri kendi ülkelerine sınır dışı etmesini anlamak mümkün değildir.
Yalnız Almanya değil, diğer AB ülkeleri de öyle.
Ama Sezar’ın hakkı Sezar’a...
Her şeye rağmen Almanya’nın sığınmacılara ‘en cömert davranan Avrupa ülkesi’ olduğunu da kabul etmeliyiz.