Güncelleme Tarihi:
Tarih: 6 Şubat 2013
Aralarında makroekonomi profesörü Bernd Lucke, gazeteci Konrad Adam, Prof. Markus Keller ve menajer Norbert Stenzel’in de bulunduğu 18 ‘erkek’, Oberursel Belediyesi’ne ait bir salonda yeni bir parti kurmak için bir araya geldi.
Çünkü hepsi de 2009-2010 yıllarında Yunanistan, İrlanda, İspanya, Güney Kıbrıs gibi bazı Avrupa Birliği (AB) üyesi ülkelerinin yaşadığı ve ‘Euro Krizi’ olarak nitelenen mali krizi aşabilmeleri için, Avrupa İstikrar Mekanizması’nı (ESM) devreye sokarak 190 milyar Euro hacimli kredi verilmesinin karara bağlanmasına baştan beri ateş püskürüyordu.
Dönemin Almanya Başbakanı Angela Merkel, 25 Mart 2010 tarihinde Yunanistan’a yardım edilmesinin söz konusu olmadığını ilan etse de aynı gün alınan ESM kararına ‘alternatiflos’ (alternatifi yok) diyerek destek vermiş ve Almanya’nın 18.7 milyar Euro kredi desteği sağlayacağı taahhüdünde bulunmuştu.
AB KARŞITI AfD’Yİ KURDULAR
Evet...
İşte Merkel’in ‘Euro’yu kurtarma politikası’ nedeniyle çılgına dönenler 13 Nisan 2013 tarihinde başkent Berlin’de bir araya gelerek Euro, AB karşıtı sağ popülist Almanya için Alternatif’i (AfD) resmen kurdular.
Partinin sözcülüklerine Bernd Lucke, Konrad Adam ve kimyager iş kadını Frauke Petry getirildi.
Ve 22 Eylül 2013’te, yani kuruluşundan 5 ay sonra yapılan genel seçimlere katılan AfD toplam oyların yüzde 4.7’sini alarak yüzde 5 barajına takıldı.
Daha sonraki dönemlerde sağ popülist AfD daha da radikalleşti.
‘PEGIDA’ kısa adıyla tanınan ve 2014 yılında ortaya çıkan ırkçı, İslam düşmanı ‘Batı’nın İslamlaşmasına Karşı Avrupalı Yurtseverler’ hareketinin öncülüğüne soyunarak oy avcılığını hızlandırdı.
2015 yılında Avrupalıların ve AB’nin onurunu korumak için “Das schaffen wir” (Beceririz, başarırız, üstesinden geliriz) diyerek Başbakan Angela Merkel’in Almanya’nın kapılarını sığınmacılara sonuna kadar açması AfD’nin ekmeğine yağ sürdü.
Ve sığınmacı, Müslüman ve yabancı düşmanlığı ağırlıklı ırkçı politikası sayesinde AfD, 24 Eylül 2017 tarihinde yapılan genel seçimlerde toplam oyların yüzde 12.7’sini alarak CDU/CSU ve SPD’nin ardından ‘en güçlü üçüncü parti’ konumuna yükseldi.
26 Eylül 2021’deki genel seçimlerde biraz oy kaybetse de seçmenlerin yüzde 10.3’ünün desteğiyle Federal Meclis’e rahat girdi.
‘BU PARTİ ÇIĞIRINDAN ÇIKTI’
Ve AfD, kuruluşundan bu yana tüm eyaletlerde yüzde 5 barajını aşarak parlamentoya girmeyi hak etmese de başardı.
Ancak zamanla çığırından iyice çıkan AfD’yi kurucuları birer birer terk etti.
AfD’nin liderliğini yapan Bern Lucke de Konrad Adam da Frauke Petry de “Bu parti çığırından çıktı” diyerek AfD’yi terk etti.
Oberursel’de bir araya gelen 18 kişiden 13’ü “Bu parti bizim temelini attığımız parti olamaz” diyerek çekip gitti.
Onlardan ikisi yaşamını yitirirken sadece üçü AfD’de kaldı.
*
İşte son dönemlerde yapılan kamuoyu yoklamalarına göre oy oranını sistematik olarak artıran, hatta eski Doğu Almanya sınırları içinde oluşturulan yeni eyaletlerde ‘en güçlü parti’ konumuna yükselen AfD, geçtiğimiz iki hafta sonunda Magdeburg’da Avrupa Parlamentosu (AP) seçim programını ve gösterecekleri adayları belirlemek için kurultay düzenledi.
Daha önceki dönemlerde AB’nin lağvedilmesini, Almanya’nın AB’yi terk etmesini ve Euro’nun yerine yeniden Alman Markı’na geri dönülmesini isteyip duran AfD’liler o taleplerini AP seçim programına hiç koymadılar.
Uyumlu bir tutum sergilediler.
Programda, “AB reforme edilecek durumda değildir. Biz, Avrupa’nın ekonomik ve çıkarlarını savunacak, üye ülkelerin hakkaniyetinin korunacağı bir ‘Avrupa Uluslar Birliği’ oluşturulmasını istiyoruz” hedefine yer verildi.
Ama AfD’li politikacıların hemen hemen hepsi de televizyonlara verdikleri demeçlerde ve medya mensuplarına yaptıkları açıklamalarında yine ‘AfD dili’ kullanmayı yeğlediler.
‘YURT DIŞINDA GÖÇE KARŞIYIZ’
AfD Eş Başkanları Alice Weidel de Tilo Chrupalla da hem AB’ye hem de SPD, Yeşiller ve FDP’den oluşan koalisyon hükümeti ile ana muhalefet CDU/CSU’ya ateş püskürdüler.
Alman mahkemesinin ‘faşist’ denilmesine izin verdiği AfD Thüringen Teşkilatı Başkanı Björn Höcke, “Bu Avrupa Birliği (AB) ölmeli ki, gerçek Avrupa yaşamalı” diyerek gerçek yüzünü gösterdi.
Alman şirketler harıl harıl kalifiye eleman ararken, AfD’liler “Yurt dışından göçe karşıyız” diyerek tıpkı bambaşka bir dünyada yaşıyorlarmış havası yarattılar.
Almanya’nın 2035 yılına kadar 5 milyonun üzerinde iş gücüne ihtiyacı olacağı, yurt dışından nitelikli eleman gelmezse Alman ekonomisinin çökeceği gerçeğini duymazdan, görmezden geldiler.
Evet...
AfD’yi kurucuları bile terk etti.
Şimdi sıra, her ne kadar sağduyulu olmasalar da akılları başlarına sonradan gelen ve gelecek AfD’lilere geldi.