Güncelleme Tarihi:
THÜRINGEN seçimlerinde oy oranını 2019’da yapılan seçimlere göre 9.4 puan artıran AfD, yüzde 32,8 ile açık ara birinci oldu. Böylelikle Almanya’da 1945’ten sonra ilk kez aşırı sağcı bir parti bir eyalette ilk sırada yer aldı. Saksonya eyaletinde de oylarını 3.1 puan artırarak yüzde 30.6 ile ikinci parti olan AfD, haziranda yapılan Avrupa Parlamentosu (AP) seçimlerinde de ülkenin doğu eyaletlerinde birinci parti çıkmıştı. Aşırı sağcı partinin 22 Eylül’de Brandenburg’da eyalet ve Eylül 2025’teki genel seçimlerde yükselişini sürdürme ihtimali bulunuyor. Almanya Türk Toplumu (tgd) Genel Başkanı Gökay Sofuoğlu ve Almanya İslam Konseyi (IR) Başkanı Burhan Kesici, Thüringen ve Saksonya seçimleri ile AfD’nin yükselişini AA’ya değerlendirdi.
‘TEHLİKE ÇANLARI ÇALIYOR’
Thüringen ve Saksonya’da AfD’nin birinci parti olacağının daha önce beklendiğine dikkati çeken Sofuoğlu, şunları söyledi: “Bu, Almanya için çok yeni bir olay. Önümüzdeki sene yapılacak federal seçimler için de tehlikeli bir işaret teşkil ediyor. Almanya’da, özellikle koalisyon hükümetinin veya yerleşik partilerin yaptığı siyasetten dolayı insanların aşırı uçlara doğru kaymaya başladı. Bir taraftan AfD’ye, diğer taraftan daha yeni kurulan ‘Sahra Wagenknecht İttifakı-Anlayış ve Adalet İçin’ (BSW) Partisine yöneliyorlar. Bu, Doğu Almanya’daki insanların genel yönetime tepkilerinin ne kadar büyük olduğunu gösteriyor. Bu hem Almanya’da yaşayan göçmenler için hem genelde Almanya demokrasisi için tehlike çanlarının çaldığının bir göstergesi. AfD’ ve partinin Thüringen’deki lideri Björn Höcke, ülkenin iç istihbaratı Anayasayı Koruma Teşkilatı (BfV) tarafından aşırı sağcı olduğu için takip ediliyor. Höcke’ye ‘faşist’ denilmesi değil. Bu durumda böyle başarı kazanmış olmalarını sadece bir cümleyle anlatmak mümkün. Ne kadar sağcı olursa ne kadar aşırı sağa yöneliyorsa o kadar fazla seçiliyor.”
‘AfD’YLE PARALEL YÜRÜDÜ’
“Almanya’da aşırı sağcı, faşist partileri seçebilecek potansiyel var. Almanya’da artık aşırı sağ siyaset, siyasetin merkezine doğru yaklaştı. Diğer yerleşik partiler, AfD’yi değiştireceklerine kendileri AfD’nin siyasetine yönelmeye başladılar. Özellikle CDU’nun, seçimler öncesinde göçmenlere, mültecilere yönelik açıklamaları neredeyse AfD’nin açıklamalarıyla paralel yürüdü. Bu da Almanya demokrasisi açısından tehlikeli göstergeler içeriyor. Ülkede gerek Müslümanlar gerek siyahiler gerekse mültecilerle ilgili siyaset çok sertleşecek ve çok radikalleşecek. Buna paralel Avrupa’daki diğer aşırı sağ partilerin de güçlendiğini düşünecek olursak, bu, sadece Almanya’ya özgün bir sorun olmanın ötesinde Avrupa’ya yönelik bir sorun teşkil edecek.”
‘DURUM PEK İÇ AÇICI DEĞİL’
“Burada göçmenlerin, özellikle Müslüman kökenli göçmenlerin durumunun pek iç açıcı olacağı söylenemez. Müslüman toplumu endişe duyuyor. Almanya’daki demokratik gelişmelerin aksamaya uğraması, aynı zamanda buradaki Müslümanların ve göçmenlerin de yaşamlarını zorlaştıracak. Müslümanların Almanya’nın geleceğiyle ilgili çalışmalara daha fazla katılıp, ülkenin demokrasisini korumaya, geliştirmeye yönelik çalışmalara girmeleri gerekiyor. Sadece endişelenip Alman siyasetine tepki göstermek yerine geleceğin siyasetinin birlikte inşa edilebilmesi için daha aktif olmaları gerekiyor. Bunu yaparken de marjinal düşüncelerden biraz daha uzaklaşıp Almanya’nın genel sorunlarına yönelik hareketlilik içinde olmaları gerekiyor. Federal hükümetin önümüzdeki seçimlerde nasıl bir tavır alacağı, nasıl bir sonuç alacağı tabii merakla beklenen bir konu olacak. Yani Almanya’da sonuçta destabilize olmuş siyasi bir durumla karşı karşıyayız. Almanya, AfD’den bağımsız hükümet kurmakta zorlanabilir. Şimdiye kadar alışılmış Alman demokrasisi için çok önemli gelişmelerin olacağı düşüncesindeyim.”
‘ÜÇ SEÇMENDEN BİRİ OY VERMİŞ’
İslam Konseyi (IR) Başkanı Burhan Kesici de sürekli güçlenen AfD’nin bu eğilimini sürdürdüğünü söyledi: “AfD’nin yüzde 30’dan fazla oy alması hatta bir eyalette birinci olması korku verici. Hemen hemen seçmenlerin 3’te biri aşırı sağa oy veriyor. Bu potansiyelin yükselme ihtimali var. Son yıllarda Almanya’daki siyaset değişti. Çok endişeliyiz. Özellikle gençler çok endişeli. İlginçtir, üçüncü ve dördüncü nesil artık burada yaşayamayacakları, Türkiye’de veya Arap ülkelerinde nasıl çalışma imkânları bulabilecekleri üzerinde çalışıyor. Son yıllarda Müslümanlara ve camilere karşı saldırılar da arttı. Bu artışın devam ettiğini görüyoruz. Büyük ihtimalle bu seçimlerin sonucu olarak tartışmaların sertleşeceğini, Müslümanlara karşı politikanın biraz daha yoğunlaşacağını bekliyoruz.”