Güncelleme Tarihi:
KATOLİK din adamı Baetzing, aşırı sağcı ve bu yöndeki ideolojiler peşinde olan partilerin özgürlükçü demokratik sistemi yıkmak istediklerinin altını çizerken, çok açık bir biçimde Hıristiyanların AfD ve benzer ideolojiler peşinde olan partilere oy vermemesini istedi.
AfD ve benzer partilerin ideolojilerinin de programlarının da Hıristiyanlıkla bağdaşmadığını da vurguladı.
Aslında bu Almanya’da yeni bir olgu değildir.
Alman Piskoposlar Konferansı’nın bu yılın başlarında düzenlenen toplantısında, “Aşırı sağcı partiler ve bu ideolojinin peşinde olan partiler, Hıristiyanlar için siyasi bir faaliyet alanı olamaz ve oy verilemez” görüşünde birleşilmişti.
Nitekim Almanya Protestan Kiliseleri (EKD) de bu görüşe tam destek vermişti.
EKD Başkanı Kirsten Fehrs, AfD ve benzer partilerin ideolojilerinin Hıristiyanlığın temel değerleri ve temel ilkeleriyle bağdaşmadığını vurgulamıştı ve “Böyle partilere oy verilmez” demişti.
Aynı günlerde Almanya’da ‘vida kralı’ olarak tanınan ve profesyonel kullanım için montaj malzemeleri üretimi ve ticaretinde uzman bir kuruluş olan Würth Grubu’nun 88 yaşındaki patronu Reinhold Würth, çalışanlarına mektup göndererek, “AfD’ye oy vermeyin” çağrısında bulunmuştu.
AÇIK TAVIR ALDILAR
Merkezi Baden-Württemberg eyaletinin Künzelsau kentinde bulunan Würth-Gruppe (Würth Grubu) patronuna bu kararlı tutumu nedeniyle çeşitli kesimler övgüler yağdırmıştı.
80 ülkede 27 bini Almanya’da olmak üzere 87 bin çalışanıyla faaliyet gösteren Würth Grubu patronu Reinhold Würth’ün demokrasinin korunması için sergilediği bu kararlı tutumu, Yeşiller’li Baden-Württemberg Başbakanı Winfried Kretschmann ‘örnek bir davranış’ olarak nitelendirdi.
Tabii Almanya’da sendikalar da aşırı sağcı akım ve gelişmelerden yıllardır tedirginlik duymaktadır.
425 bin üyeli Metal İşçileri Sendikası (IG Metall) ve ‘ver.di’ kısa adıyla tanınan yaklaşık 2 milyon üyeli ‘Vereinigte Dienstleistungsgewerkschaft’ (Birleşik Hizmet Çalışanları Sendikası) başta olmak üzere birçok sendika, ırkçılık yaparak barış içinde birlikte yaşamı dinamitleyici bir tutum sergileyen AfD ve diğer aşırı sağcı partilere karşı çok açık bir biçimde tavır almaktadır.
Hatta özellikle seçimler öncesi bölgesel ve yöresel etkinlikler düzenlemekteler veya düzenleyenlerin yanında yer almaktalar.
EN GÜÇLÜ İKİNCİ PARTİ
Evet...
Alman Katolik ve Protestan Kiliseleri’nin de ‘vida kralı’ Reinhold Würth’ün de sendikaların da demokrasi sevdalıların da “AfD’ye oy vermeyin” çağrıları Almanya’da 9 Haziran’da yapılan Avrupa Parlamentosu (AP) seçimlerinde yankı bulmadı.
Sağ popülist AfD, toplam oyların yüzde 15.9’unu alarak seçimlerden ‘en güçlü ikinci parti’ olarak çıktı.
CDU/CSU yüzde 30, SPD yüzde 13.9, Yeşiller yüzde 11.9, BSW (Birlik Sahra Wagenknecht) yüzde 6.2, FDP yüzde 5.2, Sol Parti yüzde 2.7 ve FW (Özgür Seçmenler) yüzde 2.7 oy aldı.
Bu veriler de Almanya’da seçmenlerin kiliselerin de sendikaların da politikacıların da sağduyulu çevrelerin de uyarılarını da çağrılarını da dikkate almadığını daha doğrusu ‘kimseleri takmadığını’ ortaya koydu.
TEHDİT VE TEHLİKE
Evet...
AfD’ye oy verenlerin hepsi aşırı sağcı değildir.
Neonazi değildir.
Faşist değildir.
Ama sırf diğer partileri ve politikacıları protesto etmek için AfD ve benzer ideolojiler peşinde olan partilere oy vermek, onları desteklemek, özgürlükçü demokratik hukuk devleti için bir tehdit ve tehlikedir.
Bu tehdit ve tehlike kesinlikle göz ardı edilmemelidir.
Son dönemlerdeki kamuoyu yoklamalarına göre AfD’nin, 1 Eylül’de Saksonya’da yapılacak seçimlerde yüzde 32, Thüringen’de yüzde 30 ve 22 Eylül’de de Brandenburg’da yüzde 24 oy alarak ‘en güçlü parti’ konumuna yükseleceğinden hareket edilmektedir.
Gelecek yıl yapılacak genel seçimlerde de AfD’nin yüzde 16 oy alarak CDU/CSU’nun ardından ikinci sırada yer alacağından da...
Bu da Almanya’da sağ popülistlerin ‘koşarak’ gelmekte olduğunu göstermektedir.
Bu çok tehlikeli ve tedirgin edici bir gelişmedir.
Zaman sağduyulu herkesin, demokrasi sevdalılarının demokrasiye, özgürlüğe ve hukuk devletine daha kararlı bir biçimde sahip çıkmaları zamanıdır.
Hem de derhal!