“Acımız bir kat daha kabardı”

Güncelleme Tarihi:

“Acımız bir kat daha kabardı”
Oluşturulma Tarihi: Kasım 25, 2011 12:41

İki Almanya'nın birleşmesinden yaşanan ırkçılığın simgesi haline gelen 23 Kasım 1992'de Mölln vahşetinde annesi, kızını ve yeğenini kaybeden Faruk Arslan, “Ortaya çıkan neonazi terör hücresiyle acımız bir kat daha kabardı” dedi. Kardeşi Ahmet Arslan da anma törenlerine katılanlar arasında çok az sayıda Alman olmasına isyan ederek, “Alman dostlarımız vahşeti unuttu mu?” diye sordu.

Haberin Devamı

Almanya'nın kuzeyindeki Schleswig-Holstein Eyaleti'nin Mölln kentinde 23 Kasım 1992'nın ilk dakikalarında kundaklanan evde yanarak can veren Bahide Arslan (51) ve torunları Yeliz Arslan (10) ve Ayşe Yılmaz (14) katledilişlerinin 19. yılında anıldılar.

Mölln'de vahşet sonrası kurulan Birlikte Yaşam Derneği, Hamburg Başkonsolosluğu ve Mölln Belediyesi tarafından ortaklaşa düzenlenen törene Arslan ailesinin üyeleri, Mölln Belediye Başkanı Jan Wiegels, Hamburg Başkonsolosu Devrim Öztürk, konsolos Berati Alver, Din Hizmetleri Ataşesi Doç.Dr. Ömer Yılmaz, Ticaret Ataşesi Şevket Ilgaç, Çalışma ve Sosyal Güvenlik Ataşesi Ebuzer Çeliker ve çok sayıda sivil toplum örgütü temsilcisi katıldı.

“Utanç içindeyiz”
Fatih Sultan Camii'nde okunan mevlit sonrası topluca üç yurttaşımızın katledildiği Mühlenstrasse'de evin önüne gidildi. Burada önce Jan Wiegels bir konuşma yaptı. Wiegels, “Mölln saldırısından sonra da yabancı düşmanlığı toplumda halen can aldığını neonazi terör hücresinin ortaya çıkmasıyla acı bir şekilde gördük. Yıllar boyu aşırı sağcılar tespit edilmeden insanları öldürdüklerini öğrendik. Dehşet ve utanç içindeyiz. Son olaylar sadece Anayasa Koruma Dairelerinin ve emniyet birimlerinin değil, hepimizin aşırı sağ tehlikesini çok küçümsediğimizi gösteriyor. Bu aynı zamanda bu vahşetlerin engellenmesi için hep beraber çok çalışmamız gerekiyor. Bu anma töreni de bunun bir parçası” dedi.

“Türkler barış ve huzur istiyor”
Başkonsolos Devrim Öztürk konuşmasında, “Başta Arslan ve Yılmaz ailelerinin dinmeyen derin acısını paylaştığımızı belirtmek isterim” cümleleriyle başladı. Öztürk, konuşmasına şöyle devam etti, “İnsanlarımızın ırkçı ve yabancı düşmanlı eğilim ve eylemlere karşı hassasiyetlerini bildirmelerini buna dayalı olarak bugüne kadar yaptıkları uyarılarda ne kadar haklı oldukları son olaylar maalesef hepimize gösterdi. Bu nedenle burada Türk ve Alman toplumların ortaklaşa düzenlediği bu anma etkinliği ayrı bir öneme sahip. Bizler bu acı olayı birlikte anarak ve yaşananları kınayarak günümüzdeki ve gelecekte başka acı olayların yaşanmasını engellemek istiyoruz. Alman makamlarının bundan sonraki dönemlerde de aşırı sağ akımlara karşı her türlü önlemleri alması ve işlenen suçların aydınlığa çıkarılması için gayret göstermelerini bekliyoruz. 50. yılını kutladığımız göç sürecinde Almanya'ya uyum sağlamış ve toplumun bir parçası olmuş Türk toplumu bu ülkede, bu toplumda Almanlarla birlikte barış ve huzur içerisinde yaşamak istiyor. Vatandaşlarımızın bu isteklerinin Alman dostlarımız tarafından da desteklendiğini görmek bizi mutlu ediyor” dedi.

“İki cani dışında kimseyi kinim yok”
Mölln vahşetinde annesini, kızı ve yeğenini kaybeden Faruk Arslan ise, evin önünde yaptığı konuşmada, “Mölln'ü unutmamız mümkün değil. Ben 40 yılımı burada geçirdim. İyi günüm de oldu. Ancak yaşamımın en kötü gününü de burada yaşadım. En yakınlarımı benden alan iki cani dışında kimseye kinim yok. Vahşet sonrası Möllnlüler bana ve aileme çok destek oldu. Yaşananın unutulmaması için 19 yıl bizimle beraber yürüdüler. Acımızı paylaştılar. 19 yıl benimle olan, buraya katılan herkesi ailemden sayıyorum. Acım asla dinmeyecek ama sizlerin dayanışmasını da asla unutmayacağım” dedi.

“Sarrazin gibiler asıl sorun”
Daha sonra topluluk belediye sarayına geçti. Burada yazar İmran Ayata bir konuşma yaptı. Her cümlesinde Arslan ve Yılmaz ailesinin fertlerine hitap eden Ayata, “Mölln acı bir simgedir. Mölln öncesi ve sonrası Almanya aynı Almanya değildir. Alman olmadıkları, Alman olsalar da toplumda Alman olarak kabul edilmedikleri için öldürüldü Arslan ve Yılmaz ailesinin üyeleri. Çok iyi biliyorum hiç bir şey teselli etmek Arslan ve Yılmaz ailesini. Ancak bugün ırkçılığa karşı bir cephe varsa, bunun nedeni sizlersiniz. Geçmişi bilmeyen, bugünü değerlendiremez, yarını göremez. Mölln anısını bunun için canlı tutulmalı. Neonazi teröristlerin eylemlerinden daha Birkaç ay önce Sarrazin ve ve onun gibiler göçmenleri 'yararlı', 'yararsız' kategorilere ayırdılar. Sarrazin tek başına bir şey değil ama onun çok büyük destek alması korku verici. Asıl büyük tehlike bu. İşlerinizde, devlet dairesinde, okulunuzda, mahallenizde, onun gibi düşünenlerin bulunmaları asıl sorun. Mölln asla unutulmayacak” diye konuştu.

“Alman dostlarımız unuttu mu?”
Ayata'nın konuşmasının ardındaki tartışma bölümünde Faruk Arslan'ın kardeşi Ahmet Arslan isyan etti. Ahmet Arslan, “19 yıldır hep aynı insanlar anma törenine geliyor. Bunların yüzde 90'ı Türk. Bugünde tablo aynı. Bir iki politikacı dışında katılan Alman yok. Bunu beni çok üzüyor. Alman dostlarımız vahşeti unuttu mu? Keşke Alman dostlarımızda çok sayıda katılsalar anma törenlerimize. Yaşananları yeni yetişen nesil bilmiyor. Bugün 20-25 yaşında olan Möllnlü kentinde geçmişte neler yaşandığını bilmiyor. Vahşet okullarda ders olarak okutulmalı” dedi.

“Neonazi terörü acımızı kabarttı”
Vahşet gecesinden bu yana ağır bunalım içinde olan ve ancak ilaçlarla ayakta durabilen Faruk Arslan, “Acımız 19 yılda dinmek yerine daha da katlandı. Vahşetten ağır yaralı kurtulan eşim, çocuklarım İbrahim ve Namık hepimiz o gecenin kabusu rüyalarımızda görüyoruz. Unutmamız asla mümkün değil. Özellikle iki neonazinin tahliye edilmesinden sonra, onların aramızda dolaşmasını kabul edemiyorum” dedi. Neonazi terör hücresinin öldürdüğü Türk ve Yunan esnafın yakınlarını kimsenin kendilerini kadar anlamayacağını ifade eden Arslan, “Ateş düştüğü yeri yakar. Biz geride kalanlar yaşayan ölü gibiyiz. Hergün ölüyoruz. Ortaya çıkan neonazi terör hücresiyle acımız bir kat daha kabardı” dedi.

22/23 Kasım 1992 Vahşet gecesi
22 Kasım 1992'de o zaman 19 yaşında olan Lars Christiansen ve 26 yaşındaki Michael Peters sarı renk Opel marka otomobile binip saat 00.01'de önce 40 kadar Türk'ün yaşadığı Ratzeburger Strasse'deki ahşap binayı kundakladılar. Hemen ardından Mühlenstrasse'de Arslan ailesinin yaşadığı evi kundakladılar. Saat 00.34'de umumi bir telefon kulübesinden itfaiyeyi arayarak “Pis yabancıları yaktık, Heil Hitler” diye bağırıp telefonu kapattılar. Küçük kentin itfaiyesi önce Ratzeburger Strasse'ye gittiği için burada onlarca Türk yaralanmasına rağmen can kaybı olmadı. Ancak Mühlenstrasse'deki evde Bahide Arslan, Yeliz Arslan ve Ayşe Yılmaz hayatlarını kaybettiler. Pencereden atlayan Ayten Arslan, oğlu Emrah, Havva Arslan oğulları İbrahim ve Namık ağır yaralandılar.

Mühlenstrasse'deki evin tam karşısında gece yarısı tuvalete kalkan ve pencereden sarı Opel'i gören 9 yaşındaki bir kızın ifadesi üzerine 26 Kasımda Michael Peters, 30 Kasımda ise Lars Christiansen tutuklandılar. İki neonazinin evlerinde yapılan aramada Hitler büstü, Nazi bayrakları ve çok sayıda ırkçı belge bulundu. 8 Aralık 1993'de Schleswig Yüksek Eyalet Mahkemesi Christiansen'e 10 yıl, Michael Peters'e ömür boyu ağır hapis cezası verdi. ( Christiansen 7,5 yıl, Peters de 15 yıl sonra iyi halden tahliye edildiler.) Tüm dünyada tepki uyandıran Mölln vahşeti İkinci Dünya Savaşı sonrası geçmişte kaldığı sanılan Almanya'nın “çirkin yüzünün tekerrürü” olarak tarihe bir kara sayfa olarak işlendi.

Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!