Güncelleme Tarihi:
9 Haziran 2004 Köln-Mühlheim’da şahane bir yaz günüydü. Keup Caddesi’nde de insanlar açık havada geçiriyorlardı günlerini. Saat 16.00’dan kısa bir süre önce, sokaktaki bu renkli ve neşeli, mutlu dolaşma, kendileri veya ataları bizim ülkemize gelen bu insanlar için dehşet verici, öldürücü bir son oldu. Şiddetli bir patlama komşuluğu sarstı. 29 numaralı binadaki berber dükkânının önünde patlatılan ‘çivili bombanın’ şiddeti o kadar fazlaydı ki, parçaları 100 metre uzaklıkta bulundu. Bazıları ağır olmak üzere bu sinsi, kalleş saldırı sırasında 20’den fazla kişi yaralandı. Bu büyük felakete rağmen kimsenin ölmemesi bir mucizeydi.
Ama Keup Caddesi’nde ve Köln-Mühlheim’da kurbanların ve insanların yaşamında yarattığı bu yaralar, bugün hâlâ derindir. Büyük acılara yol açan, her zaman fiziksel yaralar veya maddi zararlar değildir. Çoğu kez ruhsal yaralardır. Keup Caddesi’nde ikâmet edenler, yalnız bu saldırının şokunu ve yaşam korkusunu yaşamak zorunda kalmadılar, ön yargılara, karalamalara, iftiralara da hedef oldular. Zira 2004 yılında soruşturmaları yürüten kurum, saldırıyı bir ‘muhit eylemi’ olarak değerlendirdi. Yıllarca gerçek neden ortaya çıkmadı, açıklık kazanmadı. Hatta saldırıdan zarar gören bazı kişiler ile yakınları hakkında soruşturma bile açıldı. Ancak 7 yılı aşkın bir süre sonra neonazi terör örgütü NSU’nun kendisini ifşa etmesi, Keup Caddesi’ndeki saldırının aydınlatılmasının yolunu açtı.
*
Acı gerçek şu;
Keup Caddesi soruşturmaları sırasında kurbanlar zaman zaman zanlı oldu. Bunun üzerine insanlar haklı olarak hayal kırıklığına uğrayıp tepki gösterdiler. Saldırı nedeniyle desteğe ve ilgiye, şefkate ihtiyacı olan insanlar, ön yargılar ve ithamla karşılaştılar. Keup Caddesi’nde o dönem, ‘saldırıdan sonra saldırı’ olarak nitelendirildi. Bu nitelendirme, insani olarak anlaşılabilir ve acının ne denli büyük olduğunu gösterir.
Bu ikinci saldırıda birçoklarının payı vardır. Öncelikli görevi insanları korumak olan devlet de Keup Caddesi’nde bu sorumluluğunu yerine getiremediğini itiraf etmelidir. Devlet, insanları korumamıştır. Devlet, onları fiziksel ve ruhsal zarar görmekten, yanlış şüphelenmelerden koruyamamıştır. Kuzey Ren-Vestfalya Eyalet Başbakanı olarak, kendilerine uzun süre inanılmayan, kendileri mağdur oldukları halde haksız yere soruşturmaya uğrayan herkesten özür diliyorum. Böyle bir durumun gelecekte bir daha yaşanmaması için geçmişte yapılan hatalardan ders çıkararak Kuzey Ren-Vestfalya’da gereken önlemleri aldık. Bugün, artık eyaletimizin toplumsal çeşitliğini polis ve adliye güçlü bir biçimde yansıtmaktadır. Onlar, artık mağdurlara daha duyarlı davranmakta ve şiddet suçlarının ırkçı motifli olup olmadığını daha iyi anlayabilmekteler. Bu siyasi kurumlar açısından önemli bir adımdır.