Güncelleme Tarihi:
Abdurrahim Özüdoğru (49), 13 Haziran 2001’de Nürnberg’de.
Süleyman Taşköprü (31), 27 Haziran 2001’de Hamburg’da.
Habil Kılıç (38), 28 Ağustos 2001’de Münih’te.
Mehmet Turgut (25), 25 Şubat 2004’de Rostock’ta.
İsmail Yaşar (50), 9 Haziran 2005’te Nürnberg’de.
Theodor Boulgarides (41), (Yunan kökenli), 15 Haziran 2005’te Münih’te.
Mehmet Kubaşık (39), 4 Nisan 2006’da Dortmund’da.
Halit Yozgat (21), 6 Nisan 2006’da Kassel’de.
Michele Kiesewetter (22), (Alman polis), 25 Nisan 2007’de Heilbronn’da.
Hepsi de aşırı sağcı, ırkçı Nasyonal Sosyalist Yeraltı (NSU) örgütü teröristleri tarafından öldürüldü.
***
Kurbanların hepsinin de anneleri, babaları vardı.
Bazılarının eşleri, çocukları, hatta torunları vardı.
Bazılarının arkadaşları, belki de sevgilileri vardı.
Hepsinin hayalleri vardı.
NSU teröristleri onları da, hayallerini de söndürdüler, yok ettiler.
Geriye yürekleri acı dolu, anne-babaları, eşleri, çocukları, arkadaşları, sevgilileri kaldı.
Bu cinayetler Almanya’da ‘Döner Cinayetleri’ olarak dosyalara geçti.
Uyuşturucu kaçakçılığı ve ticareti, haraç yüzünden bu insanların öldürüldüğü ileri sürüldü.
Bu cinayetlerin Türk mafyasının iç hesaplaşması olduğu iddia edildi.
Aile fertlerine bile cinayet zanlısı gözüyle bakıldı.
****
Uwe Mundlos ile Uwe Böhnhardt’ın bir banka soygunundan sonra yakalanacaklarını anlayınca, 4 Kasım 2011’de içinde bulundukları karavanda intihar etmeleri üzerine, bu cinayetlerin NSU teröristleri tarafından işlendiği tesadüfen ortaya çıktı.
Beate Zschaepe’nin de bu teröristlerle işbirliği yaptığı ve yıllarca aynı evi paylaştığı da.
Aynı gün Zwieckau’da oturdukları evi ateşe veren Beate Zschaepe, 8 Kasım 2011’de polise teslim oldu.
Ve 6 Mayıs 2013 tarihinde Münih Eyalet Yüksek Mahkemesi’nde başlayan, tam 5 yıl 2 ay süren duruşmalardan sonra karar açıklandı.
Beate Zschaepe, 10 cinayet, terör örgütü üyesi olma, soygun, kundaklama, ağır yaralama suçlarından ömür boyu hapis cezasına çarptırıldı.
Cinayetlerde kullanılan Ceska tipi silahları tedarik eden ırkçı Almanya Nasyonal Demokrat Parti’nin (NPD) önde gelen isimlerinden Ralf Wohlleben 10 yıl, Holger G. 3 yıl, Carsten S. 3 yıl ve Andre Eminger de 2 yıl 6 ay hapis cezasına çarptırıldılar.
Federal Savcılık 12 yıl hapis cezası talep ettiği halde, Andre Eminger’e sadece 2.5 yıl hapis cezası verilmesi ve serbest bırakılması, kafalarda bir dizi soru işaretine yol açtı.
Duruşmayı izleyen kurban yakınları başta olmak üzere, sağduyulu Almanlar da dahil, farklı ulus ve çevrelerden birçok İnsan bu karara ateş püskürdüler.
***
Evet NSU davası bitti.
Ama Almanya’daki Türkler ve Türk kökenliler başta olmak üzere, diğer göçmen kökenliler de, sağduyulu Almanlar da hukuk devletine güven kaybına uğradılar.
Evet, NSU davası bitti.
Ama birçok soru yanıtsız kaldı.
NSU terör ağı sadece bu terör üçlüsünden mi oluşuyordu?
NSU teröristlerine kimler yardım etti? Suç ortakları kimdi? Köstebekler iki yönlü mü çalıştı?
Nasıl oldu da Almanya gibi her şeyin kontrol altında olduğu bir ülkede, bu terör üçlüsü yıllarca yakalanmadan bu cinayetleri işledi?
NSU teröristlerini kim veya kimler korudu?
Federal Anayasa Koruma Teşkilatı ile Eyalet Anayasa Koruma Teşkilatları, Federal Kriminal Dairesi ile Eyalet Kriminal Daireleri, emniyet birimleri bazı bilgi ve belgeleri niçin sakladı, niçin imha etti?
Hessen Eyaleti, Halit Yozgat cinayetiyle ilgili belgelere niçin 120 yıl gizlilik kararı aldı.
Yoksa bu cinayetlerde derin devlet parmağı mı vardı?
***
Birkaç yıl önce Federal Anayasa Koruma Teşkilatı Başkanı Hans-Georg Maassen’e “Derin devlet işbaşında mı?” diye sormuştum.
“Almanya’da derin devletin varlığını hiç duymadım. Türkiye’de ve başka bazı ülkelerde böyle şeylerin varlığını duydum. Ama Almanya’da böyle bir şey mümkün değil” yanıtını vermişti.
Halit Yozgat, işlettiği internet-cafede öldürüldüğünde orada olan Hessen Eyalet Anayasa Koruma Teşkilatı elemanı Andreas Temme’nin neler söylediğinin de yer aldığı bu belgelere 120 yıl gizlilik kararı konulması ister istemez insanın aklına, “Acaba devletin saklamak, gizlemek istediği; bilinmesini, duyulmasını istemediği bireyler mi var?” sorusunu getiriyor.
Tabii “Derin devlet parmağı da mı?” sorusu da...