Güncelleme Tarihi:
Daha önce 2 kez DT? yaptırımlarına maruz kalan Türkiye, ilk kez DT?'ye şikayette bulunurken, bunun AB aleyhine olması da ayrıca önem taşıyor.
AB'nin söz konusu kararı nedeniyle, Türkiye'nin AB dışındaki ülkelere ihracatının olumsuz etkilenebileceği belirtiliyor.
AB, 67/548/ECC sayılı AB Komisyonu direktifi doğrultusunda, tehlikeli maddelerin sınıflandırılması, ambalajlanması ve etiketlenmesine yönelik ?alışmalar yapılıyor. Direktif uyarınca, kimyasal maddeler, insan sağlığı yönünden risk durumlarına göre 3 listede toplanıyor. İnsan üzerinde yapılan deneylere göre sağlık üzerinde olumsuz etkileri belirlenen ürünler ilk listede yer alırken, hayvanlar üzerinde yapılan deneylere göre insanları da olumsuz etkileyebileceği öngörülen ürünler "2 sayılı liste"de sınıflandırılıyor. Şüphelenilen ve az riskli bulunan ürünler ise 3 sayılı listede bulunuyor.
Belirli aralıklarla yenilenen bu listelerdeki ürünler, ticaret sırasında önemli kısıtlayıcı uygulamalara maruz kalıyorlar. Söz gelimi riskli bulunan ürünler ihra? edilirken, ambalajlarının üzerine ?ok tehlikeli olduğunu gösteren "kuru kafa" ya da ?arpı şeklinde "kemik" logosu kullanılıyor. Ayrıca AB'nin diğer mevzuatları kapsamında otomatik olarak ticareti kısıtlayıcı etkileri oluyor.
??üncü listedeki ürünlerin ise sadece etiketlerine ilişkin düzenlemeler bulunuyor.
T?RKİYE'NİN İTİRAZLARI SONUÇ VERMEDİ
Edinilen bilgiye göre, AB Komisyonu, 2000 yılında, boru söz konusu direktif kapsamında incelemeye aldı. Teknik İlerleme Komitesi, 16 Şubat 2007'de, borik asit ve sodyum boratların, "üremeye olumsuz etkili toksik madde" olarak sınıflandırılmasını öngören bir tavsiye kararı kabul etti. Komisyon ?alışmalarını sürekli takip eden Türkiye, bor konusundaki hassasiyetini, hem Gümrük Birliği Ortak Komitesi'ne hem de ikili görüşmelerinde sürekli iletti. Devlet Bakanı Kürşad Tüzmen ile Çevre ve Orman ile Enerji ve Tabii Kaynaklar bakanları da AB Komisyonu'nun ilgili komiserlerine muhatap mektuplar yazdı.
Ancak söz konusu girişimler tavsiye kararının alınmasını engellemezken, AB, söz konusu tavsiye kararını, DT? Ticarette Teknik Engeller Anlaşması'ndan kaynaklanan yükümlülükleri ?er?evesinde, 4 Mayıs 2007'de ilgili komiteye bildirdi.
Alınan bildirim üzerine DTM koordinasyonunda Dışişleri Bakanlığı, Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı Eti Maden İşletmeleri ile ilgili diğer kurum ve kuruluşların katılımı ile toplantılar yapılarak, bundan sonra Türkiye'nin izleyeceği yol ve yöntemler tartışıldı. Toplantılarda, DT? üyelerinin bilgi ve yorumuna sunulan taslak direktife ilişkin "Türkiye'nin Yorumu"nun oluşturularak AB Komisyonu'na iletilmesi, ayrıca DT? Ticarette Teknik Engeller Komitesi'nde "?nemli Ticari Sorunlar" başlığı altında gündeme getirilmesi kararlaştırıldı.
Türkiye, Komite'nin ge?en yıl Temmuz ve Kasım, bu yıl Mart aylarında yapılan toplantılarında, sınıflandırma kararına ilişkin itiraz ve ?ekincelerini defalarca vurguladı. Türkiye'nin yanı sıra, ABD, Malezya, Avustralya, Arjantin, Şili, Japonya ve Çin de sınıflandırma aleyhinde görüş bildirdi.
AB'ye işbirliği teklifinde de bulunan Türkiye, bu yıl Şubat'ta AB Komisyonu ile yaptığı teknik toplantıda, sınıflandırma kararının kabul edilmesi halinde, konuyu DT? Anlaşmazlıkların Halli Organı'na götürmekte kararlı olduğunu kesin bir dille ifade etti.
Türkiye'nin işbirliği tekliflerine olumlu yaklaşmayan AB komisyonu, "üremeye olumsuz etkili toksik madde" olduğu gerek?esiyle 2 sayılı listede yer almasına ilişkin direktifi, 9 Haziran 2008'de kabul etti. AB'nin söz konusu kararı, 15 Eylül'de Topluluk Resmi Gazetesi'nde, 20 gün sonra yürürlükte olmak üzere yayımlandı.
BİLİMSEL TEMELLERE DAYANMAYAN ARAŞTIRMALARA G?RE SINIFLANDIRMA
Şimdi Türkiye, AB'nin kararını, "bilimsel temellere dayanmadığı ve ticarette teknik engel oluşturmaya yönelik olduğu" gerek?esi ile DT? nezdinde dava etmeye hazırlanıyor. Bu konuda bir avukatlık firması ile anlaşmalar tamamlanmak üzere.
AB'nin bu kararı alırken, fareler üzerinde yapılan deneylere dayandığı, farelere doğrudan bor enjekte edildiği belirtilirken, borun doğrudan tüketime sunulan bir madde olmadığına dikkat ?ekiliyor. Yoğun olarak deterjan, cam, seramik gibi sektörlerde, az miktarda da enerji sektöründe kullanılan ve kullanım alanları giderek genişleyen borun, söz konusu ürünler aracılığı ile insana bulaşmasının mümkün olmadığı vurgulanırken, AB'nin, "üye ülkelerde üretilmediği i?in" söz konusu sınıflandırmayı ?ok rahatlıkla yapabildiği kaydedildi.
AB'nin söz konusu kararı nedeniyle, bor ihracat pazarının yüzde 50 olumsuz etkilenmesi ve en az yıllık 50 milyon dolar ihracatta kayıp yaşanmasının söz konusu olduğu belirtilirken, AB'nin kararının "ikincil ve psikolojik etkilerinin" daha fazla olacağına işaret ediliyor.
Buna göre, ülkelerin AB direktifini ulusal mevzuatlarına yansıtmasına bağlı olarak bu etkiler görülecek. Direktif uyarınca, bor ve türevleri, i?eriğinde yüzde 5,5'ten fazla bor ve türevleri bulunan ürünlerin ihracatında ambalajın üzerinde "üreme sağlığı üzerinde etkili toksik madde" ibaresi, kuru kafa ve ?apraz kemik işaretleri, belli semboller bulunacak. Ayrıca, kozmetik gibi ürünlerde de i?eriğinde yüzde 5,5'ten fazla bor türevi kullanımı yasaklanıyor.
Uzmanlar, bu işaretleri koymanın ilk aşamada ihracatı doğrudan olumsuz etkilemese bile, tüketici tercihlerini olumsuz etkileyebileceğine dikkat ?ekiliyor. Bu işaretler nedeniyle tüketicilerin, i?inde bor ve türevleri bulunan ürünleri almaktan imtina edebileceğini, bunun da sanayicilerin tercihini, dolayısıyla da Türkiye'nin ihracatını olumsuz etkileyebileceğini anlatan yetkililer, AB'nin özellikle ?evre ve insan sağlığı konusunda aldığı kararların diğer ülkeler tarafından da örnek alındığını belirterek, söz konusu kararın etkisinin ?ok daha geniş ?aplı olacağını vurguladılar. Türkiye'nin bor ve türevleri ihra? ettiği ülkeler, AB'nin ?ekinceleri nedeniyle, AB'ye ihracatlarının olumsuz etkilenmemesi nedeniyle, bu ürünleri kullanmaktan vazge?ebilecek.
AB Komisyonu'nun 67/548 sayılı direktifi kapsamındaki ürünlerin gelecek yıl, AB'nin Kimyasalların Kaydı, Değerlendirilmesi ve İzni (REACH) direktifine dahil olacağına da işaret eden uzmanlar, söz konusu direktife göre yılda bir tondan fazla kimyasal madde üreten veya ithal eden firmaların AB bünyesindeki merkezi bir veri tabanına kaydolmaları, bazı fiziksel ve dokümantasyona ilişkin standartlara ulaşmaları gerektiğini belirttiler. İnsan sağlığının ve ?evrenin korunmasının yanı sıra piyasanın rekabet?i ve etkin yapısının korunmasının da hedeflendiği direktif, hem kimyasallardan kaynaklanan risklerin yönetiminde, hem üretilen kimyasallar hakkında sağlıklı bilgilerin sağlanması konusunda, sanayiye büyük sorumluluklar yüklüyor. Söz konusu durumun, Türk firmalarına da AB mevzuatını ve ge?iş sürecini takip edebilecek yetkin personel istihdam etmeleri ve daha önemlisi, ge?iş sürecinde yapılacak düzenlemelere ilişkin maliyet unsurlarına katlanmaları yönüyle önemli zorluklar doğuracağı öngörülüyor.
T?RKİYE BORU NASIL SAVUNDU?
Türkiye, boru AB ve DT? platformlarında savunurken, bilim adamlarından, toksikologlardan aldığı verilere dayanarak, normal kullanım şartlarında borun insan sağlığına doğrudan olumsuz etkisinin olmadığını savundu. Türkiye'de yapılan epidomolojik ?alışmaları örnek gösteren Türkiye, bor üretiminde ?alışan ve doğrudan bora maruz kalan insanların kan ve idrar örneklerinde, AB'nin doğrudan bor enjekte ettiği farelerde, köpeklerden yola ?ıkarak öngördüğü düzeylerde bora rastlanmadığı anlatıldı. Çin, ABD'de yapılan ve borun insan sağlığı üzerinde olumsuz etkisi olmadığını gösteren ?alışmalar da sunuldu.
Ancak, bilimsel raporlara karşın, AB, AB ülkelerinde bor üretilmediği, sadece Türkiye ve ABD'de üretildiği i?in, rahatlıkla söz konusu kısıtlayıcı kararı alabildi.
DT? kurallarına göre, ülkeler, insan sağlığı ve hayatı söz konusu olduğunda, gerekli gördükleri önlemi, "ticareti gereksiz yere kısıtlamadan" alma hakları bulunuyor. Ancak, AB'nin aldığı kararın bilimsel temele dayanmadığı, kararda belirtilen hususların riskle orantılı olmadığı ve oluşacak riske ilişkin net kanıtlar ortaya konulmadığı, uygulanan metodun uluslararası normlara uygun olmadığı, testlerde kullanılan i?erikle değerlendirilen i?eriğin aynı olup olmadığının dikkate alınmadığı, testlerde normal kullanım şekillerinin dikkate alınmadığı gibi unsurlar değerlendirildiğinde, "AB'nin, Türkiye'nin ticaretini gereksiz kısıtladığı" ve "teknik engel yarattığı" düşünülüyor.
AB'nin, bu sınıflandırma kararı ile "Türkiye'nin ticaretini gereksiz ve orantısız kısıtlaması" nedeniyle, ticari menfaatlerin korunması i?in DT?'nün Anlaşmazlıkların Halli Organlarına başvurulmasına karar verildi.
Böylece şimdiye kadar 2 kez DT? yaptırımlarına maruz kalan Türkiye, ilk kez DT?'ye şikayette bulunmuş olacak. bu başvurunun, tam üyeliği hedeflediği AB aleyhine olması da ayrıca önem taşıyor.
Türkiye, daha önce, pirin?teki ithalat uygulamaları nedeniyle AB tarafından, gümrük birliğindeki tekstil kotalarını paylaşması nedeniyle de Hindistan tarafından DT?'ye şikayet edilmişti.
DT?'ye yapılan başvurudan sonra, ilk önce uzlaşma yöntemi deneniyor. Uzlaşma olmazsa, panel kuruluyor ve panel sonunda karar veriliyor.
Dünyada 4 milyar ton bor rezervi var, bunun yüzde 72'si Türkiye'de. Ama Türkiye dahil yıllık tüketim milyon ton. Bor kimyasallarının yüzde 95'i cam, seramik ve deterjan sektörüne satılıyor. Bu yıl, 500-600 milyon dolar düzeyinde ger?ekleşmesi beklenen bor ihracatının 130-140 milyon doları AB'ye yönelik olacak. Bor kimyasalları ihracatının yüzde 50'si Çin, Japonya, Malezya gibi Uzak Doğu ülkelerine yapılıyor.