Güncelleme Tarihi:
Bir yanda, Adalet ve Kalkınma Partisi'nin (AKP), AB reformlarında "ayak sürümesi" ve parti kapatma girişimi sonrasında, AB-Türkiye arasındaki ikili ilişkilerde "olumsuzluklar" yaşanıyor. Diğer yanda da ikili ilişkilerde "sıcak" ve umut verici gelişmeler oluyor.
Önümüzdeki hafta AB Komisyonu Başkanı Jose Manuel Barroso ve AB Komisyonu'nun Genişlemeden Sorumlu Temsilcisi Olli Rehn, Türkiye'ye gidecek. Hemen belirteyim. Bu ziyaretin tarihi yaklaşık 1.5 ay önce belirlendi ve AKP'nin kapatılmasıyla ilgili gelişmeyle hiçbir alakası yok ama ziyaretin söz konusu gelişmeden hemen sonraya rastlaması, bir şekilde bu ziyareti daha da önemli hale getirdi.
Bu ziyaret sonrası ikili ilişkilerde bir "canlanma" olacağı muhakkak. Zaten, uzun bir süreden beri kendi içine dönmüş olan hükümet, artık hem "türban" hem de "parti kapatma" kararları için bir mahkeme süreci yaşanıyorken dışarıda bekleyen konulara dönecektir. Çünkü yapılması gereken birçok reform duruyor. Kaldı ki, önümüzdeki hafta 301 ile ilgili değişikliğin Meclis'e geleceği de açıklandı.
Umut verici gelişmeler
Bir diğer umut verici gelişme ise Türkiye'nin "vitrini" olan ve AB pazarında amiyane tabirle "satışı" çok kolay olan İstanbul, artık vitrinini AB başkentinde açıyor. İstanbul Brüksel'de, bir yandan 2010 "Avrupa Kültür Başkenti" olarak faaliyetlerini yürütecek, diğer yandan ise Türkiye'nin AB ile yakınlaşmasına katkı sağlayacak.
"İstanbul Merkezi-Brüksel" (İstanbul Centre in Brussels), 8 Nisan'a kapılarını açıyor. Olli Rehn ve İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Kadir Topbaş, kurdele keserek merkezin açılışını birlikte yapacaklar. Brüksel'in "AB Mahallesi"nde ve Belçika Başbakanı'nın bürosunun tam karşısındaki merkez, AB'de İstanbul'u temsil edecek. İstanbul'un, çağdaş Avrupa kültürünün önemli bir parçası olması nedeniyle böyle bir merkezin AB başkentinde faaliyette bulunması büyük önem taşıyor.
İstanbul Merkezi'nin öncelikli görevi, kapsamlı ve farklı hedef kitlelerine hitap edebilecek bir etkinlik programını hayata geçirmek olacak. Bu merkezde, İstanbul ve Türkiye hakkında değerli kaynak ve arşivden oluşan bir kütüphane bulunacak. Merkez, gerçekleştirilecek etkinlikler kapsamında, AB kurumları, yerel/bölgesel temsilcilikler, medya, akademi, sivil toplum kuruluşları, düşünce kuruluşları, mesleki ve diğer çıkar grupları ile yakın ilişki ve irtibat içinde olacak.
İstanbul, Türkiye'yi pazarlayacak
Avrupa Birliği, eğer Doğu'ya doğru genişlemezse, kısır bir kurum haline dönüşecek. AB projesinin öncü düşünürleri (Adenauer, Monnet, Schuman), genişlemenin tam anlamıyla siyasi varlığı kabullenen herkesi içermesi gerektiğini söylediler. Eğer Doğu'ya doğru genişleme, "öteki" Avrupa'yı da kapsamak anlamına geliyorsa Türkiye'nin AB üyeliği, Avrupa'nın "ötekilere" açık olduğunu gösterecek. Bu da AB fikrinin öncü düşünürlerinin uygulaması anlamına gelecek.
İstanbul'un "Avrupa Kültür Başkenti" sıfatı taşıması, zaten bu sürece büyük katkı sağlayacak. İstanbul, tarihin en uzun ömürlü imparatorluklarından üçüne başkentlik yaptı. Kuruluşundan bu yana, farklı kültürleri, dilleri ve dinleri bünyesinde buluşturmuş bir şehir. İstanbul bu konumuyla "çokkültürlülük" kavramının kurumsallaşma basamağı oldu.
İstanbul Merkezi-Brüksel'in başında, AB konularında son derece deneyimli olan AB Hukukçusu Tulu Gümüştekin görev yapacak ve oldukça yetenekli bir ekiple birlikte çalışacak. Başkan Topbaş'ın, böylesi bir merkezin Brüksel'de görev yapması ile ilgili kararı çok önemli. Bu karar, Kadir Topbaş'ın "ileriyi gören" bir vizyona sahip olduğunu gösteriyor.
İstanbul Brüksel'de, hem 2010 "Avrupa Kültür Başkenti" olma sorumluluğu ile görev yapacak hem de Türkiye'nin "Avrupa'daki vitrini" olacak.