Güncelleme Tarihi:
Öyle ki, CSU’nun hakim olduğu Bavyera’da “gizli başkent Münih” düşüncesi hakimdir. CSU seçimlerde başarılı olmasını daha çok bu farklı, sivri çıkışlarına borçludur. Aksi takdirde marjinal kalacağı korkusu taşır. Doğruyu söylemek gerekirse bu politikasıyla bugüne kadar da güçlü kalmayı başarmıştır. Nitekim son olarak vergi indirimi konusunda izlediği “olmazsa olmaz” tavrıyla koalisyona yön verdiği izlenimini yeniden canlandırdı.
***
CSU, yabancılar ve Türkiye konusunda da insana zaman zaman kafa sallatacak kadar ileri giden ve bunu seçim kampanyasında alabildiğine hissettiren bir parti. Bu yıl Almanya’da süper seçim yılı. Önümüzde 7 Haziran’da yapılacak Avrupa Parlamentosu seçimleri var ve bunu 27 Eylül’de genel seçimler izleyecek. Geçtiğimiz eyalet seçimlerinde büyük oy kaybeden CSU, Avrupa Parlamentosu seçimlerinde barajı aşamayacağı korkusu taşıyor. Bu seçim eyaletin yeni Başbakanı Horst Seehofer için de bir sınav olacak. CSU Avrupa Parlamentosuna giremezse, Seehofer’in koltuğu sarsılacak.
Hele hele seçimin paskalya tatiline rastgelmesi, bu korkuyu daha da artırıyor. O nedenle Avrupa Parlamentosu seçimlerinde CSU seçmenleri mobilize etmek için yine Türkiye’nin AB üyeliği meselesini seçim malzemesi yapmaya hazırlanıyor. Ancak bunu halkoylaması adı altında kamufle ederek.
Gerçi CSU, Türkiye’nin AB üyeliğine karşı. Bunu her fırsatta çok açık bir dille de söylüyor. Ama Türk kökenli seçmenleri küstürmemek için bu sefer çok daha ince ayarlı bir seçim kampanyası geliştiriyor. CSU seçimlerde Türkiye’nin adını pek fazla anmadan, AB’nin Orta Doğu sınırına kadar genişlememesi ve AB ile sözleşmelerin Almanya’da halk oylamasına sunulması talebiyle seçim kampanyası yapacak.
Kardeş parti CDU ile Avrupa Parlamentosu seçimleri için ortak bir seçim programı hazırlanamayışının altında da Türkiye meselesi yatıyor. CSU çevrelerinde Başbakan Merkel’in “Biz Türkiye’yi seçimlerde sorun yapmak istemiyoruz” dediği, ayrı ayrı seçim programı hazırlamasında bunun da önemli bir neden olduğu dile getiriliyor.
***
CSU’nun “zanlılar Alman vatandaşı bile olsa suç istatistiklerine kökenleri yazılsın” talebini de bir seçim yatırımı olarak görmek gerekiyor. Öneriyi hazırlayan CSU’lu politikacıların, suçla mücadelede bunun etkili olacağı iddiası hiç inandırıcı değil. Zaten kendileri de istatistiklerin daha güçlü ifade kazanması için bunu istediklerini itiraf ediyor. Yani suç istatistikleri açıklandığında, Alman vatandaşı görünen suçluların büyük çoğunluğu da yabancı kökenli demek için. CSU, bir önceki başbakan Beckstein’la başlayan Türk göçmenlere açılma politikasıyla yabancıları seçimlerde ana malzeme yapan Stoiber politikası arasında tatlı sert bir orta yol izlemek istiyor.