Güncelleme Tarihi:
Soruları yanıtlayan 53 yaşındaki işçi emeklisi Talat Öncü, 1992 yılından bu yana kitap biriktirdiğini ancak sayı 3 bine ulaşınca eşinin, 'Ya kitapların, ya ben' sözü üzerine ilk deposunu, 10 bin kitapta ikinci, 30 binde ise üçüncü deposunu aldığını belirtti.
'Artık yeni bir depo değil, bunları kütüphanede biriktirmek istiyorum' diyen Öncü, elinde 70 bini aşkın kitap, 46 bin nüsha dergi, 6 bin sinema afişi, 3 bin kartpostal, 300 harita, Osmanlı dönemi ve Anadolu Hükümeti pulları bulunduğunu, bunları, biri 100, ikisi 120 metrekarelik 3 depoda topladığını söyledi.
Yer darlığı nedeniyle bunları tasnif edemediğini belirten Öncü, hayalinin 100 bin kitaplık, 3 katlı bir kütüphane olduğunu kaydetti. Öncü, şunları söyledi:
'Birinci katında ödünç kitap verilebilecek 40 bin kitaplık bölüm, ikinci katında araştırmacıların yararlanabileceği 40 bin kitaplık özel bölüm olacak. Üçüncü katında ise el yazmaları, haritalar ve değerli eserlerin bulunduğu özel izinle girilebilecek ayrı bir bölüm bulunacak. Türkiye, okumayan bir ülke olmasına rağmen araştıran bir ülke. Birçok değerli araştırmacı var.
Kaynak oluşturmuyorsanız, kütüphaneleriniz yeterli değilse gençlik okumuyor diyemezsiniz. Bir kütüphane olursa belki birileri gider ama kütüphane olmazsa kimse gidemez.'
Öncü, her koleksiyoncunun en büyük endişesinin, biriktirdiği eserlerin akıbeti olduğunu dile getirerek, ' ütüphane binasını ve işletmesini üstlenen, bu işle ilgilenecek özel bir vakıf veya kişiye tüm biriktirdiklerimi bağışlamaya hazırım. Ben isim peşinde de değilim, adımı tabelasına yazsın ya da yazmasın önemli değil. Kendi vakfının adını yazsa da olur. Yeter ki bu kadar kitap bir kütüphanede halka ve araştırmacılara açılsın' dedi.
Kendisi gibi kitap biriktiren birkaç arkadaşı daha olduğunu ifade eden Öncü, onların da böyle bir kütüphaneye kitaplarını bağışlamaya hazır olduğunu söyledi. Öncü, arkadaşlarının da kendisi gibi biriktirdiği eserlerin akıbeti konusunda tereddütleri bulunduğunu kaydetti.
Kitaplarını bir devlet kurumu veya üniversitelere vermeyeceğini ifade eden Öncü, şöyle konuştu:
'Çünkü bu işle ilgileniyorum ve karşılaştığım birçok olay var. Devlet elindeki kitaplara sahip çıkamıyor. Konyada bir devlet kütüphanesinde ciltlerin kapakları duruyor içleri boş. Ankarada bir kütüphane restore edilirken kitaplar, hurdacılara düşüyor.
Bir başka kütüphane yenilenirken kitaplar, makbuz karşılığı kağıtçılara kilo ile satılıyor. Bir sürü devlet kütüphanesinden çıkan eser, koleksiyoncuların elinde geziyor. Hurdacıdan aldığın kitapların bazıları devlet kütüphanelerinin mührünü taşıyor. Bunlar bir kaç örnek. Tüm bunları bilirken kitaplarımı nasıl devlete bağışlarım?'
KOLEKSİYONCU DEÐİL, BİRİKTİRİCİ
Kendisini 'koleksiyoncu' olarak tanımlamadığını, 'kitap biriktiricisi' olduğunu belirten Talat Öncü, şöyle konuştu: 'Ben koleksiyon yapmıyorum, kullanılabilir referans kitaplar topluyorum. Benim elimde de koleksiyon değeri taşıyan 300e yakın el yazması, ilk baskılar ve antika kitaplardan oluşan bir bölüm var ama benim için bunlar önemli değil.
Koleksiyon kitapları maddi olarak değerlidir ancak araştırmacılar için çok değer taşımazlar. Oysa sahip olduğum kitaplar arasında ender bulunan ve koleksiyon değeri olmayan binlerce eser var. İçlerindeki bilgiler birçok araştırmacı için servet taşıyor. Bana kütüphaneci demelerinin nedeni de bu. Sahip olduğum kitapları araştırmacılara veya ilgi duyanlara açmam.'
Emekli aylığının yanı sıra bilgisayar programları yazdığını ve sistem analizleri yaptığını belirten Öncü, 'Son olarak İslam Konferansı için yazdığım bir muhasebe programı birkaç ülkede kullanılıyor örneğin. Ben buradan kazandığım paraların tamamını kitap biriktirmek için kullanıyorum. Her gün öğleden sonra kitap toplamak için kitapçıları gezerim. Bir iki kitap fazla alabilmek için öğle yemeği yemem, işportadan giyerim' diye konuştu.
Elinde Milli Kütüphanede olmayan eserler bulunduğunu, üniversite kütüphanelerinin ise ihtisas kütüphaneleri olduğunu, kitapların büyük bölümünün üniversite yayınlarından oluştuğunu bildiren Öncü, kitap arşivine ilişkin şu bilgileri de verdi:
'Çocuk kitabı mı istiyorsunuz; Osmanlıcası da yeni dildeki ilk baskısı da 1930 yılındaki de 1980 yılındaki de bugünkü de var. 1970 ve 80leri mi araştırıyorsunuz; o döneme ait sol dergiler de var, sağ eserler de... 70lerin
sonlarında özellikle bir furya haline getirilen porno gençlik yayınları da ender bulunan tarihi bir kitap da ahilik üzerine notlar da var. 1480 yılına ait el yazması fıkıh kitabı da 1654 yılına ait dini kitap da var.
Elimde 6 bine yakın eski yazı eser bulunuyor. Hedefim, 15 bin ki birkaç yüzü bile bir kütüphane için fazla sayılabilir. Sahip olduğum dergilerin de 14 bini eski yazı. 10 üniversite kütüphanesi gezseniz toplam 10 tane Salname bulamazsınız; bende 85 tane var.'
'İSVEÇTEN ARANDIM'
Birçok araştırmacının son çare olarak kendisine başvurduğunu, birkaç gün önce İsveçten arandığını belirten Öncü, doğru bir iş yaptığını şu örnekle açıkladı:
'Türk ve İsveç dillerinin ilişkilerini araştıran biri... Türk Dil Kurumunun (TDK) Birinci Kurultayında da bu konuya ilişkin bir bölüm var. Bu kurultayın bildirisine ulaşan kişi, 97. sayfasının eksik olduğunu fark ediyor. TDKdan ulaştığı bildiride de aynı sayfa eksik olunca Milli Kütüphaneye başvuruyor.
Oradan da sonuç alamayınca beni aradı. Ben eksik olan o sayfanın da yer aldığı bildirinin fotokopisini gönderdim İsveçe. Her ay böyle en az 5-6 araştırmacı bana geliyor. Yalnızca bu bile yaptığım işin doğruluğunu hatırlatıyor bana.'