50. yılında acı göç

Güncelleme Tarihi:

50. yılında acı göç
Oluşturulma Tarihi: Şubat 22, 2011 14:53

2011 Almanya’ya Türkiye’den işgücü göçünün 50’nci yılı. Almanya’ya, işçi göçü 50’li yıllarda başladı.Türkiye’den de işgöçü 1961’den itibaren... Gelenlerle bir yıllık sözleşme yapılıyordu. Çalışıp, para kazanıp,biriktirip döneceklerdi. Ama öyle olmadı. Kaldılar, yerleştiler. İşgücü bekleniyordu, insanlar geldi.

Haberin Devamı

GAZETECİ yazar Altan Öymen, Almanya’ya Türkiye’den işgücü göçü resmen başladığında Türkiye’nin Bonn’daki büyükelçiliğinde basın ataşesi olarak görevliydi. Eşi Aysel Öymen de maliye ataşesiydi. Öymen ailesi, göçün ilk yıllarını Almanya’da yaşadı. Duayen gazeteci Öymen o günleri şöyle anlatıyor;

* Göreve başladığınızda Almanya, Güney Avrupa’dan göç alan bir ülkeydi. 1961’den itibaren de Türkler'i davet ettiler. 50 yıllık göçün başlangıcına yakından tanık oldunuz.

Ben bu 50 yılın başlangıcında Almanya’da bulundum. Beş yıl süreyle Bonn’da Türkiye Büyükelçiliği’nin basın ataşesiydim. Karım da maliye ataşesiydi. Almanya’ya yabancı işçi gelişi 1950’li yılların sonuna doğru başlamıştı. Tabii o zaman bu gelen işçilerin adı “gastarbeiter”di, yani “misafir işçi”. Gelecekler, bir süre çalışacaklar, sonra geri döneceklerdi.

Hesap öyleydi. İlk önce İtalyanlar gelmişti. Bu, romantik bir başlangıçtı. Savaş sonrasında Almanlar İtalya’yı turist olarak tanımaya başlamışlardı. İtalyan müziği, pizzası, Almanya’da da yaygınlaşıyordu. İtalyanların gelişinde iki taraf da fazla yabancılık çekmedi. Onları İspanyollar izliyordu. Biraz da Yunanlı ve Portekizli vardı. Almanya savaş sonrasında, Avrupa’nın en hızlı kalkınan ülkesi olmuştu. Marshal yardımının da etkisiyle, tabii asıl ülkedeki organizasyon altyapısının ve çalışma disiplininin sonucu olarak müthiş bir sanayileşme hamlesinin içindeydi.

İşsizlik yok sayılacak kadar azdı. 26 milyon insan, haftada 44 saat çalışıyordu. Fakat bu ihtiyaca göre gene de az kalıyordu. Çare, dışarıdan işgücüydü. İşgücü sağlanması mümkün ve hesaplı olan ülkelerden biri Türkiye’ydi. 1961 sonunda Türkiye’yle yapılan anlaşmanın sonucu olarak “gastarbeiter”ler arasına Türklerin de katılması başladı. 1962 planlaması şöyle oldu: Yıl sonuna kadar Almanya’ya 156 bin yabancı işçi alınacaktı. 76 bini İtalyan, 36 bini İspanyol olacaktı. 11 bini de Türk.

* Türkiye’nin Almanya’daki temsilcilikleri için yepyeni bir dönem başlıyordu. Hazırlıklı mıydınız?

O vakte kadar Almanya’da Türkler çok azdı. Biraz öğrenci vardı. İşçi olarak kendi başına gelip çalışan da yok denecek kadar azdı. Vizeye ihtiyaç yoktu. Pasaportu olan herkes gelebilir, iş arayabilirdi. Fakat bu bir macera sayılırdı. O macerayı göze alanlar da hayli azdı. 11 bin Türk gelecekti. Bu, bizim için çok büyük bir rakamdı. Kaldı ki bunun arkasının gelmesi de söz konusuydu. Almanya’daki temsilcilerimizin buna göre organize olması gerekiyordu.

GÜNÜN BİRİNDE DÖNECEKLERDİ

* Alman tarafı buna uygun hazırlıklarını yapmış mıydı?

Almanya’da Arbeitsamt (İş Dairesi), Türkiye’de İş ve İşçi Bulma Kurumu’yla işbirliği halinde, gelecek olanları seçip gelişleri sağlamaya çalışıyordu. Bunun için İstanbul’da bir İrtibat Bürosu kurulmuştu. Almanya “misafir işçileri” yalnız olarak istiyordu. Evli iseler ailelerini getirmeyeceklerdi. Zaten “misafir” gibi gelmiyorlar mıydı? Günün birinde herhalde geri döneceklerdi. O vakte kadar bir süre “gurbetçi”lik yapabilirlerdi. Almanya’dan bakışla durum böyleydi ama Türkiye’deki tereddütler kolay kolay değişmiyordu.

Tek başına gitme zorunluluğunun yanında, dil bilmemekten doğabilecek sıkıntılar, yepyeni bir ülkeye uyum sağlamanın güçlükleri, çok kimseyi korkutuyordu. “Hele bir ilk gruplar gitsin, onların durumu belli olsun, eğer işleri iyi giderse biz de gideriz“ hesabıyla bekleyenler çoktu.

Ben şunu da hatırlıyorum. İlk yıllarında görevle Ankara’ya gittiğim sıralarda, otel lobilerinde Alman iş adamlarının temsilcilerini görürdüm. Bazılarıyla tanıştım. İstedikleri sayıdaki işçinin seçilip bir an önce yola çıkarılmalarını isterlerdi. Hatta aralarında, resmi işlemlerin bitmesini beklemeden doğrudan doğruya yani kaçak olarak sevkiyat yapmakta olanlar da vardı.



YARIN: TÜRKLER'İ TANIMIYORLARDI

‘HABERLER, ALMANYA ARZUSUNU CANLANDIRDI’

BAŞLANGIÇTA basın ataşesi olarak sık sık Alman gazetecilerinin Türklerle ilgili sorularıyla karşı karşıya kalıyordum. Türkler'in durumunu saptamaya geliyorlardı. İletişim imkânları o zaman şimdiki gibi değil. Mektup gidip gelmesi günler alıyor. Türkiye’de televizyon yok. Almanya’daki işçilerin ne halde olduğu ancak gazete resimleri, röportajlarıyla anlaşılabiliyordu.

Aslında Alman İşverenler ve İş Dairesi de bu konuya önem veriyordu. İstiyorlardı ki Türkiye’de, Almanya’daki Türkler'in yaşam koşullarının iyi olduğu izlenimi yerleşsin. Bazı büyük müesseseler yabancı işçilerin yaşam koşullarını iyi tutmaya özen gösteriyorlardı. Ben Ford fabrikasının Türkler için yaptırdığı lojmanları hatırlıyorum. Türkiye’den bir gazeteci heyetiyle bizi gezdirmişlerdi. Bunlar büyük apartmanlardaki bekâr odalarıydı. Fakat konforları hayli yüksekti. Sosyal faaliyetler için salonlar vardı. Haftada bir Türk filmi gösteriyorlardı. Bunların, Almanya’nın diğer avantajlarıyla birlikte gazetelere yansıması, Almanya’ya gitme arzusunu ve talebini canlandırdı. Hem resmi başvurular, hem de kaçak olarak gelenler ve getirilenler arttı.

ALMANYA VE TÜRKİYE'DE ETKİNLİKLERLE ANILACAK
YARIM yüzyıllık göç hem Almanya’da, hem de Türkiye’de bilimsel, siyasal ve kültürel etkinliklerle irdelenecek. Berlin merkezli Almanya Türk Toplumu, Essen merkezli Türkiye Araştırmalar Merkezi (TAM) ve Köln merkezli Türkiye Almanya Kültür Forumu ile Almanya’ya Göçün Dokümantasyon Merkezi ve Müzesi (DOMİD) bu konudaki çalışmaların ortak biçimde yürütülmesi için kolları sıvadı. Türkiye ve Almanya’dan hükümetler de dahil çeşitli kurumların desteğini alarak göçün tarihi, bugünü ve geleceğini çok yönlü yansıtacak etkinlik planlıyor.

DOMİD tarafından hazırlanan, “50 Yıl Almanya – Türkiye’den Almanya’ya Göç” sergisi bu etkinliklerin merkezini oluşturacak. DOMİD Genel Müdürü Aytaç Eryılmaz hazırlıklarla ilgili şunları söylüyor: “Sergi, Eylül 2011’de büyük bir etkinlikle Berlin’de açılacak. Bunu takiben de Köln’de ve 50. yıl anısının ilk istasyonu olan, göç veren ülke Türkiye’nin bakış açısından İstanbul’da sergilenecek.

Sergi, yaklaşık 40 metre uzunluğunda ‘konuk işçilerin’ yaptığı endüstriyel işi, tarihin ve anıların akışını sembolize eden bir ‘akort bandı’ şeklinde planlandı. Bilimsel metinler, fotoğraflar, belgeler ve eşyalarla davet, yolculuk, işçi yurtları, iş hayatı, ilk yıllarda yaşam, gidişgelişler ve yerleşme süreçleri ‘akort bandı’ boyunca izlenebilecek ve dinlenebilecek.

Ayrıca, 1960’lı yılların tipik bir işçi haym odası, işçi elbise dolapları ve bir oturma odası ile Türkiye’den göçün tarihi görselleştirilecek. Almanya’ya yolculuğun başladığı istasyon İstanbul Sirkeci’dir ve 55 saat sonra ulaştığı istasyon ise Münih’tir. Göç tarihinde anısal değeri olan bu tren garlarında da sanatsal yarışmalar yapılacak. Kültür, ekonomi, politika ve eğitim alanlarında uzmanlarla bir dizi toplantı/konferans düzenlenecek.”


Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!