50 yıl öncesi

Güncelleme Tarihi:

50 yıl öncesi
Oluşturulma Tarihi: Kasım 03, 2011 00:00

TÜRKİYE ile Almanya arasında İşgücü Anlaşması'nın imzalandığı 30 Ekim 1961 tarihinde tam 11 yaşındaydım.

Haberin Devamı

İlkokul 4'e gidiyordum...

Türkiye'den Almanya'ya işgücü göçünün 50'inci yılı vesilesiyle TRT Türk'ün Sirkeci'den kaldırdığı “göç treni” (kültür treni), geçen hafta pazar günü öğleden sonra Münih tren istasyonuna inerken kendimi birden çocukluk yıllarımda buldum.

Doğup büyüdüğüm, ilkokula gittiğim Konya'ya bağlı Derebucak köyünden de Almanya'ya gidenler vardı...

Hem de hiç bilmedikleri, tanımadıkları yeni, yepyeni bir dünyaya giden insanlar.

Dilini bilmedikleri, kültürünü ve insanlarını hiç tanımadıkları yeni bir dünyaya giden insanlardı bunlar.

Anne-babalarını, akrabalarını, eşlerini, hatta çocuklarını geride bırakıp giden insanlar...

Arkadaşlarım arasında o dönemlerin “misafir işçi” (Gastarbeiter) olarak nitelenen bu insanların çocukları da vardı...

Ben “babasız yaşam”ın ne olduğunu bilmiyordum...

Onlara da hiç sormadım, soramadım...

Babaların, eşlerinden ve çocuklarından uzak yaşamalarının ne olduğunu da bilmiyordum...

Onlara da sormadım, soramadım hiç...

Ama askerlik dönemin dışında Derebucak köyünden çıkmamış bu insanların Sirkeci'den kalkan “kara tren”e binip gittikleri Alamanya'dan izine geldikleri anları anımsadım birden Münih'e gelen “kültür treni”ni televizyonda izlerken.

“Kara tren” 1960'lı yıllarda Sirkeci'den kalkarken, sonradan ilçe olan Derebucak'ta televizyon programları yoktu.

Tabii Türkiye'nin çoğu yerinde de...

Takım elbiseli, kravatlı Derebucaklı “misafir işçiler”di izine gelenler...

Bazılarının “foter” diye adlandırdıkları fötr şapkası bile vardı...

Onlar bizim için Almanların “Gastarbeiter”i değil, bambaşka bir dünyanın insanlarıydı...

Ama onlar insan olarak hiç değişmediler...

Hep Derebucak'lı kaldılar...

Bağlarını koparmadılar...

Düzenli olarak izine gidip geldiler...

Zamanla eşlerini ve çocuklarını da yanlarına aldılar...

Torunları burada doğdu...

Yani onlar hem “buralı” hem de “oralı” oldular...

50'inci yıl etkinlikleri çerçevesinde hafta başında Berlin'deki “Tarih Müzesi”nde (Historisches Museum) “Geteilte Heimat-Paylaşılan Yurt” adı altında bir “göç sergisi” açıldı.

Domid kısa adıyla bilinen “Almanya'ya Göçün Dokümantasyon Merkezi ve Müzesi”nin açtığı bu sergide, şeffaf bir paketin içinde mavi beyaz çizgili bir gömlek de vardı.

Serginin açılmasında etkin rol oynayan Domid'in Genel Müdürü Aytaç Eryılmaz, “işte o dönemlerin 'French gömleği' buydu” diye tanıttı o gömleği bize...

Bu gömlek bana hiç de yabancı değildi...

Orta okul ve lise yıllarımda benim de öyle gömleklerim oldu...

Farklı renkten naylon gömlekler...

Hepsi de pırıl pırıl...

Hepsi de tiril tiril...

Derebucaklı “misafir işçiler”in getirdiği gömlekler...

Hem de hediye olarak...

Evet, Almanya'ya Türk işgücü göçünün 50'inci yılındaki bu etkinlikler beni o yıllara geri götürdü...

İyi de oldu...

Çünkü bana iyi geldi...

Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!