Güncelleme Tarihi:
STENOGRAFLAR, duruşmalarda, meclis oturumlarında konuşulanları alfabe harfleri ve sözcükler yerine, semboller ve kısaltmalarla anında not tutar. Bu tutanaklar tarihi belgelerdir. Ancak Almanya’da mahkemelerde stenograf ve tutanak geleneği yok. Alman ceza hukukunda sözlü ilkesi geçerli. Duruşmalarda ifadeler, konuşmalar ve diyaloglar kayda alınmıyor. Hatta, duruşmaları kayda veya filme almak yasak. Nedeni, duruşmada tanıkların rahatça ifade vermelerini sağlamak. 10 cinayet, 15 soygun ve iki bombalı saldırıdan sorumlu olan neonazi terör örgütü NSU davası, Münih Yüksek Eyalet Mahkemesi’nde 6 Mayıs 2013’te başladığında, böyle bir tarihi davada bir istisna yapılarak tutanak tutulması istendi. Mahkemeye bunun için dilekçe verildi. Ancak mahkeme, tutanak talebini reddetti. Dava 5 yıl sürdü. 438 duruşma yapıldı. 600 tanık ve bilirkişi dinlendi.
NÖBETLEŞE YAZDILAR
5 sanığın yargılandığı, 14 savunma avukatı, 91 müdahil davacının katıldığı yüzyılın davası 11 Temmuz 2018’de sona erdiğinde, sadece kararların düşük olması düş kırıklığı yaratmadı. Aynı zamanda böyle bir davanın tutanaklarının olmaması tarihi bir eksiklikti. Ama bu eksiği gazeteciler kapattı. Alman Süddeutsche gazetesi adına mahkemeye akredite olan Annette Ramelsberger, Wiebke Ramm, Tanjew Schultz ve Rainer Stadler, mahkemedeki tüm konuşmaları ‘stenografi’ usulü birebir not etti. Her duruşmayı nöbetleşe izleyen bu dört gazetecinin notları, 12 bin sayfa tuttu. Münih’teki Kunstmann Yayınevi de bu notların 2 bin sayfasını 5 cilt halinde yayınladı. ‘Der NSU Prozess. Das Protokoll’ (NSU Davası ve Tutanaklar) adlı kitap, geçtiğimiz günlerde piyasaya çıktı.
ALTIN DEĞERİNDE TARİHİ BELGE
Beş ciltten oluşan kitap, Almanya yargı tarihi üzerine altın değerinde bir belgesel. Kitap, duruşmalarda sadece sanık ve tanık ifadeleri, yargıçlarla savunma avukatları arasındaki atışmaları içermekle kalmıyor. Sanıklar ve avukatları üzerine kısa portrelerin yanında aynı zamanda Almanya’nın bugününe de ışık tutuyor.
* 13 yıl boyunca elini kolunu sallayarak Almanya’da Türk avına çıkan katilleri, Alman istihbaratı ve polis neden bulamadı?
* Son olarak neonazilerin sokaklarda yabancı avına çıktığı Chemnitz olayları birden nasıl patladı?
* Aşırı sağcılar halk içinde nasıl taban buldu?
* Yabancılara karşı bu kin ve nefretin kaynağı ne?
Kitabı okuyunca, bu soruların cevabını bulmak daha da kolaylaşıyor.
KÖTÜ NİYET DÜŞÜNMEMİŞ!
Duruşmada, Mahkeme Başkanı Götzl ile NSU canilerine seri cinayetlerde kullanılan ‘Ceska’ tipi silahı tedarik eden Carsten S. arasında geçen şu diyalog, neonazilerin örgüt içinde hiç düşünmeden emirlere nasıl itaat ettiğini de gözler önüne seriyor:
5. Duruşma günü:
Mahkeme Başkanı Götzl: Üçlü niçin silah istedi sizden?
Sanık Carsten S.: Bilmiyorum.
Mahkeme Başkanı Götzl: Sormadınız mı onlara?
Sanık Carsten S.: Hayır, sormadım.
Mahkeme Başkanı Götzl: ‘Acaba niçin istiyorlar’ diye hiç düşünmediniz mi?
Sanık Carsten S.: Kötü bir niyet olduğunu düşünmedim...”
‘HİÇBİR ŞEY BİLMİYORLARMIŞ’
Kitabın yazarlarından Annette Ramelsberger, kitapla ilgili şöyle dedi: “Yıllarca ‘Döner Cinayetleri’ dendi. Korkunç bir sözcüktü bu. Sanki insanlar değil de döner öldürülmüş. Hiçbirimiz bu sözcüğü sorgulamadık. Berlin’de istihbarat ve İçişleri Bakanlığının konuyla ilgili arka plan toplantılarında, ‘Bunun arkasında neonaziler olabilir mi?’ diye sorduk. Ama bize hep ‘Ah, sağcılar çok aptal. Onların bir lideri falan yok. Hem öyle bir şey olsa biz bilirdik’ dediler. Ama sonunda gördük ki, hiçbir şey bilmiyorlarmış.”
Tanjev Schultz ise, “Böyle bir davada tutanak tutulmaması bizi de çok şaşırttı. O nedenle biz tutmaya karar verdik” dedi.
SON 24 SAATTE YAŞANANLAR