Güncelleme Tarihi:
Kinder (çocuklar), Küche (mutfak), Kirche (kilise).
Evet, muhafazakar değer algılamalarına göre 3K geçerliydi yıllarca.
Kadınlar çocuk doğurur, çocukların bakımı ve eğitimiyle ilgilenir.
Kadınların yeri mutfaktır. Yemek yapar, temizlik yapar ve diğer ev işleriyle ilgilenir.
Kadınlar kiliseye gider ve kilisenin öngördüğü değerlere sahip çıkarak onları çocuklara ve başkalarına aktarır.
Her ne kadar Almanya’da son yıllarda bu alanda olumlu gelişmeler yaşansa da, Alman erkeklerin önemli bir bölümünün kadın fotoğrafını hala 3K oluşturmaktadır.
Almanya’daki ve Almanların çoğunun kafasındaki Türk kadını fotoğrafı ise tam bir felakettir.
Türk kadını ikinci sınıf yurttaştır.
Türk kadını erkeğin kölesidir.
Türk kadını eğitimsizdir.
Bu kara, hem de kapkara tabloyu istediğimiz kadar uzatabiliriz.
Önceki hafta Hürriyet Gazetesi’nin Avrupa baskılarında yayınlanan bir fotoğraf vardı.
Ortada Türkiye’nin Berlin Büyükelçisi Ali Kemal Aydın, solunda Düsseldorf Başkonsolosu Şule Gürel ile Köln Başkonsolosu Ceyhun Erciyes, sağında Essen Başkonsolosu Şener Cebeci ile Münster Başkonsolosu Pınar Gülün Kayseri.
Yani iki kadın, iki erkek Başkonsolos.
Almanların çoğunun kafasındaki Türk kadını fotoğrafıyla hiç örtüşmeyen bir fotoğraf.
Aynı tabloyu Türkiye’deki akademisyenlerle ilgili rakamlara baktığımızda da görüyoruz.
Türkiye’deki üniversitelerde ve yüksek okullarda görev yapan kadın akademisyenlerin oranı Almanya’dakinden çok daha yüksektir.
Hürriyet’te yayınlanan bu fotoğraflı haberin altında başka bir fotoğraflı haber vardı. “Merkel’in kalesinde başkan adayı” başlıklı bir haber.
“Almanya’nın Bremen Eyalet Meclisi eski Sosyal Demokrat Parti (SPD) milletvekili Ruken Aytaş, partisi tarafından Aşağı Saksonya Eyaleti’ne bağlı Diepholz belediye başkanlığına aday gösterildi. 27 Mayıs’ta yapılacak seçimler için çalışmalara başlayan Aytaş, üç erkek rakibine karşı mücadele verecek” deniyordu.
Teklifin partisinden geldiğini söyleyen Ruken Aytaş, “Hiç beklemediğim bir teklif yapıldı, ben de kabul ettim. Ancak aday gösterilebilmem için Diepholz’da delegeler tarafından seçilmem gerekiyordu. Hem kadın olmam hem Türkiye kökenli olmam nedeniyle delegelerin beni seçeceğini düşünmedim. Çünkü dört aday daha vardı. Yapılan oylama sonucu 28 oyun 24’ünü aldım. Bu benim için sürpriz oldu” diyordu.
İşte kendisini kanıtlayan, kendisini kabul ettiren ve her iki tarafın da önyargılarını altüst eden Türk kökenli bir kadın.
Birkaç gün sonra Hürriyet’te fotoğraflı başka bir haber.
Birbirine sıkıca sarılmış iki kadın.
“Arkadaşa kutlama” başlıklı bir haber.
Avrupa Birliği (AB) Berlin Temsilciliği’nde düzenlenen bir ödül töreni.
Avrupa Hareketi’nin Yılın Avrupalı Kadın Ödülü, Düzen Tekkal’a verildi.
Ödülü aynı zamanda Hıristiyan Demokrat Birlik Parti (CDU) Genel Başkan Yardımcısı olan Federal Gıda ve Tarım Bakanı Julia Klöckner verdi.
Julia Klöckner, övgü konuşmasında “İnsan hakları savunucusu, cesaretli gazeteci ve arkadaşım Düzen Tekkal seni kutluyorum” dedi.
“Toplumda çeşitliliği, özgürlüğü ve demokrasiyi seviyorsun” dedi.
“Düzen Tekkal’ın bu ödüle layık görülmesi çok akıllıca ve yerinde bir karar. Tekkal’ın aldığı ödül Almanya’daki tüm kadın ve genç kızlar için iyi bir örnek olacaktır” dedi.
Düzen Tekkal, Hannover’de dünyaya gelmiş Türk kökenli bir kadın.
DEAŞ’lı teröristlerin terörize ettiği, işkence yaptığı kadınlara, çocuklara yardım edebilmek için Irak’a gitmiş.
Saldırıya uğrayan, tecavüze uğrayan, cinsel saldırı mağduru kadınlara sahip çıkmış.
Onurlarını kaybettiklerini düşünen bu kadınları “Hayır, siz onurunuzu kaybetmediniz. Sizin onurunuzu kimse sizden alamaz” diyerek onları cesaretlendirmiş.
Irak’ta bölge halkının yaşadığı sıkıntıların, saldırıların ve zulmün belgeselini çekerek gözler önüne sermiş.
İşte bu iyilik meleği haklı olarak Avrupa Parlamentosu ve Avrupa Komisyonu ile ortak çalışmalar yapan Avrupa Hareketi’nin Yılın Avrupalı Kadını Ödülü’nü aldı.