Güncelleme Tarihi:
19 NİSAN 2020’ye kadar açık kalacak olan sergi, ayrıca Osmanlı Hanedanlığı ile Avusturya İmparatorluğu’nun Habsburg Hanedanı arasında 16’ncı ve 17’nci yüzyıldaki çekişmeleri, ilginç ilişkileri yeni tarihi bilgilerle açığa çıkarıyor. Serginin en büyüleyici eseri ‘Mavi Çadır’. 18 metre uzunluğunda, 5 metre yüksekliğinde ve 28 metrekarelik alana sahip ‘Mavi Çadır’, Osmanlı’nın eşsiz çadır sanatını gözler önüne seriyor. Ziyaretçiler, ‘serginin zirvesi’ olarak görülen gümüş ve altın işlemeli, üzerinde çiçekler açmış bahçe desenli çadırı hayranlıkla izlerken, çadırın hemen önünde Mevlana Celaleddin Rumi’nin dizeleri eşliğinde ‘Türk modası’ ve kahvenin Avrupa’ya nasıl yayıldığını, ilk matbaayı Türkiye’ye kimin getirdiği hakkında bilgi yer alıyor.
KILIÇ, BALTA, MATARA, TAKILAR...
‘Mavi Çadır’, Lehistan Kralı III. Jan Sobieski’nin ikinci Viyana Kuşatması’nda bozguna uğrayan Osmanlı ordusundan ele geçirdiği ganimetlerin başında geliyor. Polonya ordusu komutanı Sobieski, Avrupa ittifakının Osmanlı’yı Viyana kapılarında son anda yenmesinin baş aktörü olarak görülüyor. Sergideki eserler arasında Yeniçeri askerlerine ait miğfer, eyer, kılıç ve kılıfları, Sultan III. Mehmed’in İmre Thököly’i 1682’de Orta Macaristan Kralı atadığı ferman, Sultan III. Mehmed’e ait balta, Viyana Kuşatması’nda Osmanlı ordularının komutanı Merzifonlu Kara Mustafa Paşa’nın zırh gömleği, Sarı Süleyman Paşa’nın savaş hazinesi sandığı, matara, müzik aletleri, takılar yer alıyor.
TÜRK MODASI AKIMI BAŞLIYOR
Viyana önlerinde yenilen Osmanlı, Batı’nın üstünlüğünü keşfetmek için Batı’ya yönelirken, yenilmez diye düşündüğü Osmanlı ordusunu yenen Avrupa da Osmanlı’yı keşfetmeye başlıyor. Bunun sonucunda da ‘Türk modası’ 18’inci yüzyılda Avrupa’ya damgasını vuruyor. Batı’nın teknik gücünü keşfetmek amacıyla Osmanlı’nın Avrupa başkentlerinde açtığı elçilikler, aydınların, soyluların, sanatçıların yaldızlı kahve fincanlarında kahve içmek için can atarak gittiği ziyeratgâh haline dönüşüyor. Fransız elçilerden Herbette, o dönemdeki Paris’i, “İstanbul’un bir mahallesi gibi” diye tarif ediyor. Soylular, Türk saray kıyafetlerine yoğun ilgi gösteriyor. Şatolar, Türk usulü düğünlere sahne olurken, Türk halıları, laleler, Türk kahvesi modası esiyor. Balelerde müzisyenler Türk kıyafetleri giyiyor. ‘Turquerie’ denilen Türk modası, Fransız, İtalyan, Hollandalı ressamların Osmanlı motifli tabloları, haremden cariye resimleri, yazarların harem öyküleriyle bir masal dünyasına dönüşüyor.
YÜZYILLAR ÖNCEKİ TERSİNE GÖÇ
Sergide ayrıca 15’inci ve özellikle 17’inci yüzyılda Avrupa’dan Osmanlı İmparatorluğu’na mülteci göçünü anlatan özel bir bölüm de hazırlanmış. Bu bölümde, Avrupa’dan insanların siyasi, dini ve ekonomik nedenlerle Balkanlar güzergâhı üzerinden Osmanlı İmparatorluğu’na sığındığı göç tarihi anlatılıyor. 15’inci yüzyılda İspanya ve Portekiz’de dini takibe uğrayan 120 ila 150 bin arasında Sefarad Yahudileri, Sultan II. Bayezid’in vatandaşlık davetiyle Osmanlı’ya sığındı. Bu göçü 17’inci yüzyılda Orta Avrupa’daki Aşkenazi Yahudileri izledi. Ziyaretçi sergi sayesinde bugün Balkanlar üzerinden Avrupa’ya gelen mülteci göçünün, daha önce ters istikamete aktığını da öğrenmiş oluyor.