Güncelleme Tarihi:
UNESCO 2007 yılını Mevlana yılı ilan etmişti. UNESCO 2007 yılını Mevlana yılı ilan ederken, 2008 ve 2009 yıllarını da Türk kültür ve tarihinin 3 önemli şahsiyetine ayırdı. 2008 yılının Kaşgarlı Mahmut olmasını tavsiye etti, 2009 yılının da Katip Çelebi ve Hacı Bektaş Veli'ye ayrılmasını onayladı. Hacı Bektaş Veli UNESCO'nun kendi isteği ile listeye alındı. Katip Çelebi Hacı Halife, ya da Hacı Kalfa olarak da bilinir. 1609 İstanbul doğumlu olup 1658 de yine İstanbul'da vefat etmiş bir bilim adamıdır.
Hacı Bektaş Veli, Horasan Hükümdârı İbrahim-al-Sani diye anılan Seyyid Muhammed ile Şeyh Ahmed adlı Nişabur’lu âlim bir zatın kızı Hatem Hatun’un oğullarıdır. Okul çağına geldiği zaman babası, Hacı Bektaş Veli’yi, Hoca Ahmed Yesevi’nin talebesi ve halifesi olan Lokman Perende’ye teslim eder. Lokman Perende, bâtın ve zâhir ilimlerine sâhip mübarek bir zâttır. Lokman Perende’nin himayesinde ve Yesevilik’ten feyiz alarak yetişen Hacı Bektaş Veli, iyi bir eğitim almıştır. Parlak zekâsı ve düzenli eğitimi sayesinde küçük yaşta kendisini yetiştiren Hacı Bektaş Veli, Kur’ân-ı Kerim, dini bilgiler ve bâtın ilmine vâkıf olmuştur.
Aslen Horasanlı olan ve Nişabur şehrinde doğduğu bilinen Hacı Bektaş Veli, Hoca Ahmed Yesevi dergahında üç yıl hizmet ettikten sonra şeyhinden emanetleri ve icâzeti alır. Türkistan Piri Hoca Ahmed Yesevi’nin kültür ocağında, engin bilgi hazinesini dolduran Hacı Bektaş Veli, daha sonra siyâsi ve iktisadi düzeni bozulan Anadolu Türk halkına öncülük etmek, Türk birlik ve beraberliğini sağlamak, Türk dilini yabancı etkilerden korumak, Anadolu’yu Türkleştirmek ve İslâmlaştırmak amacıyla, Hoca Ahmed Yesevi’nin isteği ve işareti üzerine Anadolu’ya gelir.
Bu yıllarda Anadolu bir yandan Moğol istilâsı altında ezilirken, bir yandan da büyük bir siyâsi ve ekonomik buhran ile beraber, taht kavgalarına sahne oluyordu. Böyle bir ortamda Anadolu’ya gelen ve Kapadokya yöresindeki Hıristiyanlık merkezine karşı bir Türklük merkezi tesis etmek isteyen Hacı Bektaş Veli; bugünkü ismi Hacı Bektaş olan yere gelerek buraya yerleşir.
Anadolu’ya geldiğinde, mazlumun ve yoksul Anadolu halkının safında yerini alan Hacı Bektaş Veli, Anadolu insanının yaşam biçimleri, inançları ve kültürel değerlerinin sentezinden oluşturduğu, Anadolu Alevi ve Bektaşi inancını ve yaşam felsefesini burada yeşertir. Hacı Bektaş Veli’nin felsefi düşüncelerinin temelinde, insanın varoluşu ve insan sevgisi vardır.
Hacı Bektaş Veli'nin 13.yüzyılda temellerini attığı ve günümüzde de geçerliliğini koruyan düşüncelerini onun şiir ve özdeyişlerinde görüyor ve sevgi, eşitlik, tanrı, din, paylaşım, hoşgörü, bilim, eğitim gibi kavramlara bakışını da yine onun şiir ve özdeyişlerinde yakalıyoruz. Felsefesini de insan sevgisi, hoşgörü, paylaşım ve toplumsal eşitlik ilkeleri üzerine oluşturduğunu görüyoruz. Hacı Bektaş Veli'nin, savaş yerine barışı; düşmanlık yerine dostluğu; kin yerine sevgiyi ve hoşgörüyü benimseyen, hümanist bir anlayışa sahip olduğunu görmekteyiz.
Hararet nardadır, sac'da değildir,
Keramet baştadır, tac'da değildir,
Her ne arar isen, kendinde ara,
Kudüs'te, Mekke'de, Hac'da değildir.
diyen Hacı Bektaş Veli, her şeyi insanda arayan; Hakk’ı kendi özünde, kendi özünü Hakk’ta bulan anlayışıyla, sevgiyi ve bilimi kendisine rehber kılmıştır. Hacı Bektaş Veli’ye duyulan ilgi, saygı ve sevgi, Alevi-Bektaşi öğretisinin temelini oluşturan İnsan-Tanrı-Doğa sevgisine dayanan hümanist yaşam felsefesi ve öğretisinden kaynaklanmaktadır. O'nun anlayışında dinin kaynağı tanrı korkusuna değil, tanrı sevgisine dayanır.
"Hiç bir milleti ve insanı ayıplamayınız!" diyen Hacı Bektaş Veli; Anadolu’nun sosyal, siyasal, ekonomik, etnik ve dinsel yapısını dikkate alarak, sevgi ve hoşgörü kültürünün temellerini atmıştır. Uygarlıklar beşiği Anadolu’nun zengin kültür mozaiğini, bozmadan; parçalamadan; farklılıklarıyla; sevgi ve hoşgörü temelinde biraraya getirerek ve tasavvufla yoğurarak, Anadolu Alevi ve Bektaşiliği'nin doğmasına öncülük etmiştir. Farklı dillerden, farklı kökenlerden ve kültürlerden gelen insanları bir bilen; ceylanla arslanı dost olarak kucaklayan, bu anlayıştır. Bu anlayışın, Evrensel İnsan Hakları Beyannamesinde ifade edilen düşüncelerin temeli olduğu; günümüz insanının, hala bu anlayışa ulaşma çabası içinde olduğu yadsınamaz.
Hacı Bektaş Veli denince pek tabii aklımıza hemen Bektaşilik geliyor. Bektaşilik, Hacı Bektaş-ı Veli'nin adına kurulmuş olan bir Alevilik tarikatıdır. Bu tarikata mensup kişilere Bektaşi denir. Bektaşilik hümanist esaslı bir öğretidir. Öğretinin odağında "insan" vardır. Amacı, olgun, yetkin insana ulaşmaktır. Bu ise bir eğitim sürecini gerekli kılar. Hacı Bektaş'ın Türk dünyasının felsefesine çok büyük katkıları olmuştur. En önemli ve tasavvufu kısaca anlatan özlü sözü,1 1"Eline, beline, diline hakim ol" sözüdür. Hacı Bektaş Veli'nin halen yaygın olarak kullanılan birçok özlü sözü bulunmaktadır. Bunların bazılarını hemen sayabiliriz;
Asıl körlük nankörlüktür. Bir olalım, iri olalım, diri olalım. Ellerin Kabesi var benim kabem insandır. Her ne ararsan kendinde ara. İlim, hakikate giden yolları aydınlatan ışıktır. İncinsen de incitme. İslamın temeli ahlak, ahlakın özü bilgi, bilginin özü akıldır. Kadınları okumayan milletler yükselemez. Okunacak en büyük kitap insandır. Ve daha nice özlü sözler...
.Günümüz Bektaşileri Atatürk ve ilkelerine bağlılıklarıyla kendilerini tanımlarlar. İlkelerine bağlılıkları, yollarına bağlılıkları demektir. İlkelerinin her biri Cumhuriyet'le ve Atatürk İlkeleriyle uyumludur. Özgür ve düşünen beyinler isterler. Bağnazlıktan uzak, incitici olmadan hicvedebilen, Tanrı'ya sevgiyle yaklaşan bir anlayışı benimseyen felsefelerini uzun bir dönem içinde ince ince işlemişlerdir. Hacı Bektaş Veli; Anadolu’nun Türkleşmesi ve İslâmlaşmasında birlik ve beraberliği temin eden güçleri, kendi fikir şemsiyesi altında toplayarak; büyük bir hoşgörü, insan sevgisi ve iman ile Türk tarihinin belki en kritik bir zamanında, büyük aksiyonunu kârizmâtik yapısıyla gerçekleştirmiş, Anadolu Türk'lüğünün ayakta kalmasını sağlamıştır.