Güncelleme Tarihi:
CUMA günü, sadece Almanya değil, tüm dünyada ‘Almanya’nın çirkin yüzünün tekerrürü’ olarak hafızalara kazınan Mölln vahşetinin 20. yılı. Mühlenstrasse’deki Bahide Arslan (51), torunları Yeliz Arslan (10) ve Ayşe Yılmaz’ın (14) yanarak can verdiği, 9’u ağır onlarca Türk’ün yaralandığı Mölln’ü sadece isim olarak bilen yeni nesillere anlatmak için 20 yıl öncesine gittik.
O dönemin Hürriyet Kuzey Almanya temsilcisi İbrahim Gül, yanında yetiştirdiği Kemal Doğan ve Ünver Dinç’in, yangından saatler sonra çektikleri fotoğrafları günümüzün Mölln’ü ile yanyana koyup, 20 yıl içinde nelerin değiştiğinin yorumunu siz değerli okuyucularımıza bırakıyoruz.
MÖLLN ÖYKÜSÜ
MÖLLN, 23 Kasım 1992’e kadar, kentin sembolü olan, ve Almanya’nın Nasreddin Hoca’sı diye tanımlayabileceğimiz Till Eulenspiegel’in memleketi olarak tanınıyordu.
İnsanlara öyküler anlatıp, muziplik yapıp onları güldüren, gerçekten yaşayıp, yaşamadığı bilinmeyen, efsane ‘komik adamın’ öyküleriyle anılan Mölln’de 20 yıl önce yaşanan ırkçı vahşet, kentin 850 yıllık tarihinin dönüm noktası oldu. İkinci Dünya Savaşı sonrası tekrar kendi gösteren Alman ırkçılığının öyküsü.
Alman, Türk demeden kimi yardıma muhtaç görürse, ona evinin kapısı açan, aşını paylaşan Bahide Arslan’ın öyküsü. Yaşamadan ölen 10 yaşındaki Yeliz’in, okul tatilinden faydalanarak kuzenlerinin anlattığı ve çok merak ettiğinden tatilini geçirmek için turist vizesiyle geldiği Mölln’den kömürleşmiş cenazesi memleketi Samsun Çarşamba’ya dönen 14 yaşındaki Ayşe Yılmaz’ın öyküsü.
Alevlerden kaçmak için kucağında altı yaşındaki oğlu Emrah ile pencereden atlayan, bahçenin demir parmaklıkları üzerine düştüğü için sakat kalan, defalarca ameliyat geçiren, bugünlerde tekrar ameliyata girecek olan Ayten Arslan’ın öyküsü.
Yangından yedi saat sonra, babaannesinin ıslatıp sardığı battaniye içinde yangın evinde ağır yaralı olarak kurtulan yedi yaşındaki İbrahim Arslan’ın öyküsü.
GÖRMEZDEN GELİNDİ
İki Almanya’nın birleşmesinden sonra neredeyse her gün ülkenin bir yerinde mülteci yurtları, göçmenlerin oturduğu evler, işyerlerinin kundaklanmasına, duvarlarına gamalı haç çizilmesine rağmen, polis ve siyasetçilerin failler yakalanana kadar “Bu ırkçı saldırı değil yabancı suç şebekeleri arasında hesaplaşma” diyerek üstü örtülemeyeni örtmeye çalışanların öyküsü.
Onlar hepsi ve benim saymayı unuttuğum, hatta 20 yıl hiç seslerini çıkarmadıkları için tanımadığım diğerlerinin hazin öyküsü artık Mölln.
Yarın arkada kalanlar Mühlenstrasse’deki evin önünde toplanacak. Arslan ailesinden geride kalanlar iki devlet erkanının, son 20 yılda yaptıkları konuşmalardan muhtemelen farklı olmayan yeni konuşmalarını dinleyecekler. Sonra kendileri söz alıp, konuşacaklar.
Yaşadıkları tarif edilmez acıyı anlatmaya, kelimelere dökmeye çalışacaklar. Törendekiler değil, yüzlerce kilometre uzakta Nürnberg’de, Münih’te, Dortmund’da, Kassel’de, Hamburg’da, Elazığ’da ve Heilbronn’da olan, Şimşek, Özüdoğru, Yaşar, Kılıç, Boulgarides, Kubaşık, Yozgat, Taşköprü, Turgut ve Kiesewetter aileleri, Arslan ailesinin üyelerinin ne dediklerini duymamalarına rağmen, onları en iyi anlayanlar olacaklar.
Arslan ailesi, Bahide Arslan adının Mölln’de bir caddeye, sokağa, meydana verilmesini talep edecek. Sonra tören bitecek. 21’inci yılda buluşmak üzere herkes dağılacak. Oysa herkes işin ucundan tutup 21’inci yılda törenin acıların sokağı Mühlenstrasse’de değil de, ‘Bahide Arslan Strasse’de yapılmasına katkı sağlarsa, Arslan ailesinin acısı belki yine de dinmeyecek ama Almanya, toplum, 20 yıl gecikmeli de olsa o acıyı anladığını ve ciddiye aldığını göstermiş olacak.
23 Kasım 2013’de Mölln’de ‘Bahide Arslan Strasse’de buluşmak üzere.