Güncelleme Tarihi:
İkinci Dünya Savaşı'ndan sonra 23 Mayıs 1949 tarihinde Anayasa'nın kabulüyle resmen kurulan Almanya Federal Cumhuriyeti'nin dünya politikasında sözsahibi ülke haline gelmesinde etkin bir rol oynayan Sosyal Demokrat Parti'de (SPD) ciddi bir “kimlik bunalımı” yaşanmaya başladı.
SPD'nin kökeni 23 mayıs 1963'te Leipzig'de Ferdinand Lassalle'ın kurduğu Alman Genel İşçi Dernekleri Birliği'ne (ADAV) dayanır.
Bazı tarihçilere göre, SPD, Gotha'da 22-27 Mayıs 1875 tarihleri arasında yapılan kurultayda, August Bebel ile Wilhelm Liebknecht'in kurduğu Sosyal Demokrat İşçi Partisi (SDAP)ve ADAV'nin birleşmesiyle Almanya Sosyalist İşçi Partisi adı altında doğdu.
1890 yılında da sosyalist yasaların devre dışı bırakılmasıyla parti Almanya Sosyal Demokrat Partisi (SPD) adını aldı.
İkinci Dünya Savaşı'ndan sonra 1946-1952 yılları arasında Kurt Schumacher, 1952-1963 yılları arasında Erich Ollenhauer ve 1964 yılından 1987 yılına kadar aralıksız olarak sosyal demokratların “anıt adamı” olarak nitelenen Willy Brandt, SPD'nin genel başkanlığını yaptı.
1987 yılında SPD Genel başkanı olan ve bu görevi 1991 yılına kadar sürdüren Hans-Jochen Vogel'in döneminde iki Almanya birleşti.
41 yılda 3 lider görev yaparken, 3 Ekim 1990 tarihinde resmen gerçekleşen birleşmeden bu yana geçen 18 yıl içinde 8 Genel Başkan görev aldı.
Björn Engholm (1991-1993), Rudolf Scharping (1993-1995), Oskar Lafontaine (1995-1999), Gerhard Schröder (1999-2004), Franz Müntefering (2004-2005), Matthias Platzeck (2005-2006) yıllarında genel başkanlık yaptı.
Şu andaki SPD Genel Başkanı Kurt Beck, 2006 yılında göreve getirildi.
Partiyi sürükleyip götürecek karizmatik bir yapıya sahip olmadığı halde, uzlaştırıcı tutumu nedeniyle Beck, bu göreve uygun görüldü.
Ancak, Hessen Eyalet Parlamentosu seçimlerinde alınan sonuçların tüm hesapları altüst etmesi ve Kurt Beck'in seçim öncesi söylemlerini unutup, Sol Parti'nin desteğiyle kendi adayları Andrea Ypsilanti'nin Eyalet Başbakanı seçilmesine onay vermesi, “politik inandırıcılığını” yitirmesine yol açtı.
Tabii bu tutumu Beck'in koltuğunu da sarsmaya başladı.
Sol Parti'nin önünü kesmek için Beck'in partiyi “sola açma” planlarına tepkiler artarken, gözler ayın zamanda SPD Genel Başkan yardımcısı olan Federal Dışişleri Bakanı Frank-Walter Steinmeier'e çevrildi.
Zaten son dönemlerde 2009 yılında yapılacak genel seçimlere SPD'nin başbakan adayı olarak katılmasına kesin gözüyle bakılan Steinmeier'e parti tabanından “görevden kaçma” şeklinde baskılar gelmeye başladı.
Çünkü yönetim “lidere ihanet ettiler” suçlamasına hedef olmamak için hala Beck'e destek, daha doğrusu “kerhen destek” verirken, parti tabanının Beck'ten umudu kestiği son kamuoyu yoklamalarında bir kez daha görüldü.
ZDF adına yapılan son kamuoyu yoklamasında, SPD'li seçmenlerin sadece yüzde 37'si Beck'in başbakan adaylığını desteklerken, yüzde 54'ü buna karşı çıktı.
Steinmeier, her ne kadar oyun bozanlık etmemek için şu anda başbakan adaylığı ile ilgili haberlere “tamamen uydurma” değerlendirmesinde bulunsa da, SPD'yi bu “kimlik ve politik bunalımdan” kurtarmak için görevden kaçmayacaktır, daha doğrusu kaçamayacaktır.