Güncelleme Tarihi:
"SİVİLLER TARAFINDAN PLANLANMIŞ TEK BİR DARBE ÖRNEĞİ YOKTUR"
Savunmasını oturarak yapan Fatih Hilmioğlu, ikinci ve üçüncü iddianamelerin birleştirilerek tek dava haline getirildiğini anımsatarak bu iddianamelerde 2003-2004 yıllarında darbe planladıkları iddia edilen askerlerin hiçbirinin tutuklu bulunmadığını belirtti ve şunları söyledi:
Ergenekon davasının birinci ve ikinci iddianamelerinde kendisini suçlayıcı hiçbir ifadenin bulunmadığını ifade eden Hilmioğlu, ikinci iddianamede adının sadece 5 yerde geçtiğini, değiştirilecek olan YÖK yasasıyla ilgili endişelerini dile getirmek için Jandarma Genel Komutanlığı'na diğer rektörler ve askerler dahil toplam 20 kişilik bir ziyaretin de bu 5 bölüm içerisinde yer aldığını belirtti.
Ziyaretlerin gizli olarak lanse edildiğini kaydeden Hilmioğlu, aynı konuyla ilgili olarak Kent otelde bir yemeğe katıldığını, yemekte bulunan 4 rektörün şüpheli olarak dahi isminin iddianamede yer almadığını, diğer 3 rektörden ise sadece kendisinin tutuklu olarak yargılandığını anlattı. Hilmioğlu, bu durumun hukukta eşitlik ilkesinin ihlal edildiğini öne sürdü.
"İLHAN SELÇUK’LA İRTİBATIM OLMADI OLMASINDAN DA GOCUNMAM"
İkinci iddianamede Mustafa Balbay'a ait olduğu iddia edilen günlüklerde 3 Mart 2004 tarihinde Hilafetin kaldırılmasının yıldönümü nedeniyle Atatürkçü Düşünce Derneği'nin ATO konferans salonunda bir toplantı düzenlediğinin belirtildiğini ifade eden Hilmioğlu, bu toplantıya kendisi ile birlikte toplam 30 rektörün katıldığını söyledi. Hilmioğlu, bu toplantıda tesadüfen karşılaştıkları İlhan Selçuk ve Mustafa Balbay ile yemek yediklerini, bu yemekten öncesine ya da sonrasına ilişkin Selçuk ile bir irtibatları olmadığını söyledi. İddianamede bunun bir örgüt toplantısı olarak yer aldığını belirten Hilmioğlu, "Bu yemek aleni olarak yapıldı. İlhan Selçuk ile irtibatım olmadı. Olmasından da gocunmam ama örgüt yemeği olarak gösterilmesini kabul etmiyorum" diye konuştu.
"SANIKLARIN YÜZDE 90’INI TANIMIYORUM"
Ergenekon davasının üç iddianamesindeki toplam 202 sanıktan sadece 20'sini tanıdığını ifade eden Hilmioğlu, "Sanıkların yüzde 10'unu tanıyorum. Yüzde 90'ını tanımadığım bir örgütün üyesi olmakla suçlanıyorum" dedi. İddianamede ismi geçen sanıkları üç gruba ayırdığını belirten Hilmioğlu, "Birinci grupta mecburen rektörlüğüm nedeniyle tanıdığım kişiler yer alıyor. Bunlar arasında Kemal Alemdaroğlu, Kemal Gürüz, Mustafa Yurtkuran ve Mehmet Haberal yer alıyor. İkinci grup ise üniversitede verilen konferanslar nedeniyle tanıdığı kişilerdir. Bunlar Hurşit Tolon, Tuncay Özkan ve Kemal Yavuz. Üçüncü grup ise ADD Yönetim Kurulunda olmam nedeniyle tanıdığım kişilerdir. Bunlar da Nusret Senem, Birol Başaran ve Adnan Türkkan gibi kişilerdir" diye konuştu.
Savunmasında iddianamenin ek klasörlerindeki belgelere de değinen Hilmioğlu, “Milli Güç Birliği toplantısına çağrılan şahsiyetler belgesinde MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli, Necmettin Erbakan, Mehmet Ağar gibi isimler var. Bu belge bir suç delili değilse neden iddianamede yer alıyor? Eğer suç delili değil ise bu belgede yer alan kişilerin davada şüpheli, sanık veya tanık olarak yer alması gerekirdi" şeklinde konuştu.
18,5 AY SONRA SAVUNMA VERMESİNİ ELEŞTİRDİ
17 Nisan 2009'da "Terör örgütü üyeliği, yürütme organının faaliyetlerini engellemeye teşebbüs" suçlarından dolayı tutuklandığını hatırlatan Hilmioğlu, "Bu davada anlamakta zorluk çektiğim konuları belirtmek istiyorum. Ben bir bilim insanıyım, hukuk da bir bilim dalıdır. İnsanlık tarihi boyunca bilimin gelişmeye devam etmesi kolay olmamıştır. Gelişmenin önderleri işkencelerle, ölüm cezalarıyla karşılaşmışlardır. Hukukun da gelişmesi zaman zaman çok acı veren süreçlerden sonra gerçekleşebilmiştir. Bir tutuklunun 18.5 ay sonra savunmasını verebilmesi, temel insan haklarına dayalı, eşitlikçi, evrensel çağdaş hukuk kurallarıyla nasıl bağdaşabilir?" dedi.
“SİVİLLERİN EMRİNDE BİR ORDU YOK"
Savcıların "Davanın özü darbedir" şeklindeki açıklamasına da dikkat çeken Prof. Hilmioğlu, bir darbe yapmak için elverişli araçlara sahip olmak gerektiğini belirterek, rektörler ve sivillerin emrinde bir ordunun bulunmadığını ifade etti.
"BU AKILA MANTIKLA BAĞDAŞIR MI?"
Yürütme organının başı olan Cumhurbaşkanı'nın kendisine dört üniversitenin rektörlüğünü emanet ettiğini belirten Hilmioğlu, "Yürütme organını ortadan kaldırmaya teşebbüs etmekle suçlanıyorum, devlet koruması altındayım. Bu akılla, mantıkla bağdaşır mı?" dedi.
“ÇAĞDAŞ BİR ÜNİVERSİTE ORTAMI YARATTIM"
Prof. Dr. Hilmioğlu, iddianamede "askeri darbeye zemin hazırlamak için kaos oluşturmakla" suçlandığını anımsatarak, "Bu doğruysa benim öncelikle kaos ortamının devamı için çalışmam gerekmez miydi? Kaos içinde bir üniversiteden bilimsel kültürel ve sportif faaliyetlerin yoğun şekilde gerçekleştirildiği çağdaş bir üniversite ortamı yarattım. Bu suçlamaların aklı ve mantıkla bağdaşan yanı var mı?" açıklamasında bulundu.
“ÖĞRENCİLERİ SOKAKTAN TOPLADIM"
İddianamede iddia edildiği gibi öğrencileri sokağa dökmediğini aksine öğrencileri sokaktan topladığını ifade eden Hilmioğlu, İnönü Üniversitesi personelinin 2000 yılından önce yerleşke alanında fasulye yetiştirdiğini, ancak atandıktan sonra arkadaşlarıyla birlikte üniversitesinin yerleşkesini ülkenin en iyi 10 yerleşkesi arasına soktuğunu söyledi.
Hilmioğlu, ikinci iddianamede, 3 Mart 2004 tarihinde Hilafetin kaldırılmasının yıl dönümü nedeniyle Atatürkçü Düşünce Derneği'nin ATO konferans salonunda bir toplantı düzenlediğinin belirtildiğini ifade eden Hilmioğlu, bu toplantıya kendisiyle birlikte yaklaşık 30 rektörün katıldığını belirtti.
TGC ÜYELERİ DE DURUŞMAYI İZLEDİ
Öte yandan, Türkiye Gazeteciler Cemiyeti (TGC) Başkan Vekili Savaş Kıratlı, Başkan Yardımcısı Kemal Karacehennem, Başkan Yardımcısı Metin Yalman, Genel Sekreter Ümit Gürtuna ile üyeler Mehpare Çelik, Süleyman Ukav ve Güray Soysal'ın yanı sıra tiyatro sanatçısı Yıldız Kenter ile eski bakanlardan Yaşar Okuyan da duruşmayı izledi.