Güncelleme Tarihi:
Almanya'nın Schleswig Holstein Eyaleti’nin Mölln kentinde, Michael Peters ve Lars Christiansen isimli iki neonazinin 23 Kasım 1992’de kundakladığı evde annesi Bahide (51), kızı Yeliz Arslan (10) ve yeğeni Ayşe Yılmaz’ı (14) kaybeden Faruk Arslan'a gönderilen bir şiir ağlattı. Faruk Arslan henüz kimliğini bilmediği ve tanımadığı bir kişinin kendisine bir mektup gönderdiğini ve mektubun içinden üç sayfa yazılı bir şiir çıktığını söyledi.
Çok duygulandım
Faruk Arslan, "Berlin'de bir kişi tanıdığım bir arkadaşa Mölln faciasından Arslan Ailesi'ni tanıyıp tanımadığını sormuş. Arkadaşım da tanıdığını söyleyince eline bana verilmek üzere bir mektup vermişler. Mektubu açtığımda elle yazılmış üç sayfadan oluşan merhum kızım Yeliz için yazılan bir şiir çıktı. Şiiri okuyunca çok duygulandım ve gözyaşlarımı tutamadım" dedi.
Teşekkür etmek istiyor
17 yıl sonra gelen böyle duygu dolu şiirin kendilerini hem çok memnun ettiğini hem de ağlattığını belirten Arslan, "Benim tahminim bu şiiri yazan bir genç kardeşimiz. Ama kim olduğunu maalesef bilmiyorum. Şiir beni ve aile fertlerimizi çok duygulandırdı. Şiiri yazan kardeşimize teşekkür etmek istiyorum" diye konuştu.
Boş sandalye
23 Kasım 1992 tarihinde Almanya'nın Mölln şehrinde neonazi bir grubun attığı molotof kokteyle çıkan yangında yanarak ölen 11 yaşındaki Yeliz ve akrabalarının anısına. Başlıklı mektupta şöyle bir şiir yazılı:
Yarınların yelkovanlarını kırdı birileri
Zamanları çaldılar
O yüzden artık hocam
Bir daha okula gelmeyeceğim
Yoklama defterime böyle yaz
Adı Yeliz
Yaşı 11
Bir kız çocuğu Mölln'lü Türk
Artık yok
Yok
Yok
Geceydi hocam...
Pusu kurmuştu avluya
Mimarıydılar karanlıkların
Eskiden de o yaz odalarının mimarıydılar
yani Azraili Yahudinin
Sim sarı Azrailsin
Şimdilerde dazlaktılar
Ve kara potinleri hala aramızda
Nefretle gıcırdıyordu da sinsi bağcıkları
Ne kaldırımlar
Ne de insanoğlu duyuyordu seslerini
Kırıldı cam..
Saçıldı yalaza odamın duvarlarına
Küçüktüm..
Kız çocuğuydum.
Adım Yeliz
Yaşım 11 ve Türk uykudaydım
Kara saçlarım ve yarınlarım tutuştuğunda
Önce tutuştu perdesi çocuksu düşlerimin
Sonra bebeklerim, oyuncaklarım, yerde ayıcığım
Bağışla hocam defterimi, kitaplarımı kurtaramadım
Bağışla yatak
Döşek
Pijama
Oda
Ve yanı başımda yatan teyze
Hiç kıyamazdım o kara gözlerine biliyorsun
Ama korkutup uyandıramadım seni
Azrail kusmuğuydu oda tiksindim
Yürüyemedim
Aniden yitirdim gözlerimi o dumanda
Ellerim küçüktü
Birdenbire küllendi
Beni bağışla
Yalancıydı bütün matematikçiler
Yalancı oan anladım
Bir metrekare alanın bu kadar geniş
Böyle uçsuz bucaksız ve ulaşılmaz olabileceğini
Hiç öğretmemişlerdi kimselere
Vay anasına
Nasılda sığdı o kadar nefret
O kadar eşyanın külü
Ve de insan ölüsü bir metrekare alana
Nasıl da sığdı hepsi
Vay anasına
Avrupa'nın göbeyindeydim
Almanya'da yaktıklarında beni
Büyük insanlar geniş bulvarlarda güzel
Güzel
Kaldırıp çıplak işaret parmaklarını
İnsan haklarını savunuyorlar
İnsanlara yapılan işkenceleri kınıyorlardı
Bir bir utanmadan
Küçüktüm
Gözlerimi o dumandan kaybetmeseydim
Gözlerinize bakmak isterdim uzun, uzun
Dilimde yanarak kül olmasıydı o yangında
Yüzünüze de tükürecektim ama
Yarınların yelkovanlarını kırdı birileri
Zamanları çaldılar
O yüzden artık hocam
Bir daha okula gelemeyeceğim
Yoklama defterine böyle yaz
Adı Yeliz
Yaşı 11
Kız çocuğu Mölln'lü bir Türk
Artık yok
Yok
Yok
Ve hocam insanoğlu utançlarını Sevgiyle tanıtmadığı sürecede
Bırak
Dershanedeki sandalyem hep boş Kalsın.