Güncelleme Tarihi:
Filmin başrol oyuncularından Yılmaz Erdoğan da ”bu filmin, şu ana kadar gördüğü en derin, bütün ipuçlarını kolay ele vermeyen, ancak derinden bir bürokratik eleştiriyi konu ettiğini” belirtti.
Bosna’nın yaşadığı acı savaşın izlerini yok etmek ve kenti yeniden sanatla buluşturmak isteyen sanatçıların girişimiyle 1995 yılında başlatılan Saraybosna Film Festivali’nin 17.’si, 44 ülkeden 220 filmi izleyiciyle buluşturuyor. Cannes Film Festivali’nde ”Büyük Jüri Ödülü”nü alan, yönetmenliğini Nuri Bilge Ceylan’ın yaptığı, Yılmaz Erdoğan’ın başrollerinde oynadığı ”Bir Zamanlar Anadolu’da”, festival kapsamında dün gece gösterildi.
Açık havada gösterilmesi planlanan film, yağışlı hava nedeniyle İskenderiya Kültür Merkezi’nde yaklaşık 3 bin kişi tarafından izlendi. Nuri Bilge Ceylan ve filmde rol alan oyuncular, daha sonra festivalin yapıldığı alanda, sinemaseverlerle buluştu ve filmle ilgili soruları yanıtladı.
Yönetmen Ceylan yaptığı açıklamada, Saraybosna Film Festivali’nin kendileri için özel bir anlamı bulunduğunu belirterek, Saraybosna ile Türkiye arasında kültürel bağlar bulunduğuna dikkati çekti. Ceylan, ”Saraybosna ile kültürel bağlarımız bulunuyor. Kendimizi evimizdeymişiz gibi hissettik” dedi.
”Bir Zamanlar Anadolu’da” filminin Türkiye ve Bosna-Hersek ortak yapımı olduğuna işaret eden Ceylan, ”Festival başkanı Mirsad Purivatra, filmin yapımcılarından birisidir. Bu nedenle burada bulunmamızın daha özel bir anlamı bulunuyor” dedi.
Ceylan, ”Bir Zamanlar Anadolu’da” filminin gerçek bir yaşam hikayesinden yola çıkılarak çekildiğini ifade ederek, şunları kaydetti: ”1984 yılında Kırıkkale’nin Keskin ilçesinde görev yapan ve filmin senaristlerinden olan arkadaşım Ercan Kesal, bana bir kez yemek sırasında başından geçen ve filme konu olan hikayeyi anlatmıştı.
Bunun üzerinden bir süre geçtikten sonra, eşim, ben ve Ercan bu hikayeyi öncelikle kaleme aldık. Tabii ki gerçek hikayenin üzerinde birçok değişiklik de yaptık. Fakat çekimleri orijinal yerlerde yaptık.” Küçük kentlerin mantalitesinin birbirine benzediğini ifade eden Ceylan, ”Bu, bütün dünyada ve özellikle Türkiye’de böyledir. Ben de küçük bir yerde büyüdüm ve babam da küçük kentlerin bürokratlarından biriydi. Bu nedenle yaşananlar bana garip gelmedi” dedi.
Filmde rol alan oyuncularla ilgili bir soru üzerine Ceylan, ”Bu film için gerçekten profesyonellere ihtiyacım vardı. Bu insanlar da Türkiye’nin en iyileri arasındadır. profesyoneller sabaha kadar çalışır ve sizin heyecanınızı paylaşır” diye konuştu. Ceylan, filmlerinin uluslararası festivallerde ödül almasıyla ilgili soruyu ise, ”Bir filmi bitirdiğim zaman bu film hakkında kötü hislerim oluyor. Çünkü filmden memnun olmuyorum, filmin hep zayıf noktalarını düşünüyorum, ödül geldiğinde ise şaşırıyorum” şeklinde yanıtladı.
”KÜÇÜK KATKI, FAKAT BÜYÜK ZEVK OLDU”
”Bir Zamanlar Anadolu’da” filminin yapımında yer alan Saraybosna Film Festivali’nin organizatörü Mirsad Purivatra yaptığı açıklamada, yönetmen Ceylan ve filmin prodüktörü Zeynep Özbatur Atakan ile çalışmanın kendisi için onur verici bir durum olduğunu söyledi.
Filmin senaryosunda ve yapımında baştan sona yer aldıkları için mutluluk duyduğunu ifade eden Purivatra, ”Çalışmalarla ilgili her şey güzel bir akış içinde gelişiyordu. Baştan sona kadar da böyle bir eserin üzerindeki çalışmaya katılmayı tek ifadeyle tanımlayacak olursam, ’Küçük katkı, fakat büyük zevk oldu’ diyebilirim” dedi.
Nuri Bilge Ceylan’ın önceki yıllarda Saraybosna Film Festivali’ne jüri başkanı olarak katıldığını anımsatan Purivatra, ”Benzer düşüncelerimiz ve aramızda güven var. Nuri Bilge Ceylan gibi bir yönetmene güvenmek zorundasınız zaten. Benim işim sadece ona güvenmekti ve haklı çıktım” diye konuştu.
Filmin 3 bin kişilik bir salonda gösterildiğine ve bu salonun dolu olduğuna işaret eden Purivatra, ”Bu film Nuri Bilge Ceylan’ın şah eseridir” dedi. Filmin Yapımcısı Zeynep Özbatur Atakan da Saraybosna Film Festivali’ne 3 yıl önce geldiğini ve burada Mirsad Purivatra ile tanıştığını belirterek, ”Bu şehri, coğrafyayı bizden uzak bir yer olarak hiç görmedim. O acılardan sonra festivale gelmek, böyle bir festivalin olduğunu görmek beni çok mutlu etti.
Aslında sanatın ve sinemanın ne kadar birleştirici olduğunu gördük. Açıkça söylemek gerekirse bu şehri çok seviyorum, bu festivali de dünyada çok önemli bir sinema etkinliği olarak görüyorum” dedi. Bu filmi Bosna-Hersek ile ortak çalışma yaparak çektiklerine işaret eden Atakan, Bosna-Hersek ile benzer kültürlerden gelindiğini ve benzer duygular taşındığını söyledi.
FİLMİN OYUNCULARININ GÖRÜŞLERİ
Kırıkkale’nin Keskin ilçesinde doktor, savcı, komiser ve jandarma komutanının da aralarında bulunduğu bürokratların, bir cinayete kurban giden kişinin cesedini bulmak amacıyla katilin verdiği bilgiler doğrultusunda gece yaptıkları yolculuğu konu edinen filmde ”Komiser Naci” rolünü Yılmaz Erdoğan canlandırıyor.
Başrol oyuncularından Erdoğan yaptığı açıklamada, Saraybosna Film Festivali’ne ilk kez geldiğini belirterek, Bosna ile ilgili uzun zamandır hüzünlü öyküler dinlediğini ve savaş zamanında burada yaşananları çok iyi bildiğini, ancak daha önce Bosna’ya gelme fırsatı olmadığını söyledi.
Erdoğan, festival için davetiye aldığında hiç düşünmeden gelmeye karar verdiğini belirterek, sözlerini şöyle sürdürdü: ”Özellikle buraya gelmeyi çok istiyordum. Bizim için çok başka anlamı var, kendi yaralı köyüne gelmiş gibi hissediyor insan. Gerçi yaralar sarılmış, şehir yeniden canlanmış, çok güzel bir şehir ortaya çıkmış, her şeye rağmen hayatın devam etmesi güzel bir şey. Her yerde eski savaşın izleri var, ancak her yerden de yaşama sevinci fışkırıyor. Cana yakın insanlar, sıcak ve bizden bir parça olan insanlar burada bulunuyor. Gittiğimiz yerleri ’sevmedim’ diyemeyiz, ancak sevdiğin zaman da köpürtebilirsin. İşte Saraybosna böyle bir şey.”
Festival kapsamında seyirciyle buluşan ”Bir Zamanlar Anadolu’da” filminin Türkiye ve Bosna-Hersek ortak yapımı olduğuna işaret eden Erdoğan, ”Biz burada misafirden ziyade yarı ev sahibi konumundayız. Çok güzel bir organizasyon, seyircinin ilgisi çok iyiydi. Çünkü bu tür filmler seyirci için kolay değil. Çok kalın bir roman okuma enerjisi ve sabrı istiyor” dedi.
”İLK KEZ POLİS ROLÜ OYNADIM”
”Bu film, benim şu ana kadar gördüğüm en derin, bütün ip uçlarını kolay ele vermeyen, ancak derinden bir bürokratik eleştiriyi konu ediyor” diyen Erdoğan, kendi babasının da çeşitli kasabalarda müdürlük yaptığını ve bu nedenle kasaba ruhunu, oradaki memur ruhunu çok iyi bildiğini vurguladı.
İlk kez polis rolü oynadığını ve ”Komiser Naci” gibi birisini canlandırmasından dolayı mutlu olduğunu vurgulayan Erdoğan, şöyle konuştu: ”Senaryoyu okuduğumda da bu komiseri oynamaktan büyük keyif alacağımı söylemiştim. Çünkü benim için sinema, oyunculuk, yazma bir savunma sanatıdır. Ben yazdığım herkesi savunurum, benim işim burada Komiser Naci’yi savunmaktı ve elimden geleni yaptım. Başka türlü polisin kahraman olduğu, büyük büyük işler yaptığı bir rol olsaydı oynamazdım. Bu filmde tam benim tanıdığım küçük adamların küçük hikayesini, onların önemsediği konuların, onlar açısından aslında ne kadar büyük olduğunu ben biliyorum. Çünkü onların arasında ben yaşadım. Oynarken de bunu düşündüm.”
Filmde bürokrasiye yönelik eleştiriler konusunda ise Erdoğan, Türkiye’de bürokrasinin genelde kent üzerinde yaygın olarak anlatıldığını, ancak Nuri Bilge Ceylan ve ekibinin bürokrasiyi bu filmde kasabadan çok iyi işlediğini vurguladı. Filmde geçen bir sahnede jandarma komutanının ”mücavir alan dışına çıkıldı” yönündeki sözünün hatırlatılması üzerine Yılmaz Erdoğan, şunları söyledi:
”Mücavir alan dışına çıkma, bizim işimiz bu. Sanat zaten mücavir alan dışına çıkmıyorsa, onu bir kafes içinde beslersiniz, yemeğini suyunu verirsiniz, o da sesini keser. Ben hiç böyle bir sanatçı olmadım. Bu ekipte öyle bir ekip değil, mücavir alanı epey zorladığımızı düşünüyorum.” Yılmaz Erdoğan, ”Bir Zamanlar Anadolu’da”nın Cannes Film Festivali’nde ödül almasından çok etkilendiğini ifade ederek, ”İki tür iş yapabilirsiniz, birincisi bunu Batı izleyecek, onların hoşuna gidecek tarzda gerçek hayatı bükmek gibi ona eğri büğrü bir hal katma gibi işler de yapılıyor. Ancak bu film öyle değil, kendi malzemesini dürüst bir şekilde anlatan, kendi anlattığı insanlara da saygı duyan bir durum var. O insanlara ben aşığım, çünkü o insanlar benim insanlarım” dedi.
”Filmde bazı tabuların yıkıldığı” yönünde görüşlerin hatırlatılması üzerine Erdoğan, şöyle konuştu: ”O kadar çok tabu var ki, tabuları yıkmanın da artık tadı kalmadı. Ben aslında hiçbir şeyi yıkmayı sevmem, daha evrimci biriyim. Çünkü yıkmanın içinde şiddet vardır, her yıkanı yıkarlar. Hiçbir şeyi yıkmaya gerek yok, değiştirmek, ikna etmek ve değişmesi konusunda ısrar etmek önemlidir. Bu filmin de yıkmaktan ziyade değiştirme özelliği var. Bu film, bizim sinema ve dünya sinema tarihine Nuri Bilge Ceylan’ın önemli bir hediyesidir.”
DİĞER OYUNCULAR
Filmde ”Arap Ali” rolünde oynayan Ahmet Mümtaz Taylan ise dünyada saygı gören Saraybosna Film Festivali’nde olmaktan büyük mutluluk duyduğunu ifade etti. Nuri Bilge Ceylan ile birlikte çalışmaktan büyük mutlu duyduğunu belirten Taylan, ”Bu film sadece Türk sineması için değil dünya sineması için de önemli bir filmdir. Büyük kitleler tarafından sevilip sayılacak bir film” dedi. ”
Doktor Cemal” rolünü canlandıran ve ortaya koyduğu performansla sinemaseverlerin büyük beğenisini kazanan Muhammet Uzuner de filmde oynadığı karakterin olaylara dışardan bakan, aslında mihilist eğilimli birisi olduğunu belirtti. Son sahnede cesede otopsi yapıldığı sırada maktülün gerçek ölüm nedenini görmezden gelmesi ve yüzüne kan lekesi sıçramasıyla ilgili soru üzerine ise Uzuner, ”Doktorun yüzündeki kan lekesi, aslında bir pisliğin içinde veya olumsuz hayatın içinde yaşıyorsanız, ondan kurtulamazsanız, o pislik bir şekilde size de bulaşır diye düşünüyorum” yorumunda bulundu.
Filmde ”Savcı Nusret” rolünü canlandıran Taner Birsel de atalarının Bosna-Hersek’ten Türkiye’ye göç ettiğini ve yeniden bu topraklarda olmanın heyecanını yaşadığını ifade ederek, ”Burası Cannes Film Festivali’nden daha sıcak ve samimi bir festival. 67 gün Keskin’in soğuk havasında, zor koşullarda filmi çektik. Ancak daha sonra büyük keyif aldık ve halen o keyfi almayı sürdürüyoruz” dedi.
HAYAT HİKAYESİ BEYAZ PERDEYE TAŞINAN DOKTOR
Filmin senaristlerinden ve yaşam hikayesi ”Bir Zamanlar Anadolu’da” anlatılan Ercan Kesel ise 1984 yılında Keskin’de doktor olarak görev yaptığını belirterek, filmde işlenen konunun, aslında görev yaptığı dönemde onlarca otopsi ve cinayet soruşturması olayından sadece birisi olduğunu söyledi.
Senaryonun tam anlamıyla yaşanılanların beyaz perdeye yansıtılması olmadığını ifade eden Kesel, ”1984 yılında Keskin’de görev yaptım, 25 yıl sonra bir senarist olarak gitmek çok etkileyiciydi. Görev yaptığım dönemde bir cinayet yolculuğu filme konu oldu. Ancak senaryo başka olaylarla beslendi” dedi.