Avrupa raporu ve değişen Kıbrıs çizgisi

AVRUPA Parlamentosu raporunda dikkatimi çeken önemli bir husus Kıbrıs oldu. Daha önceki Avrupa belgelerinde Kıbrıs’ta taraflar arasında çözümün Annan Planı temelinde ve AB kriterleri çerçevesinde sağlanmasından söz edilirken, bu raporda ne Kofi Annan’ın adı geçiyor, ne de iki taraf arasında müzakere edildikten sonra referanduma sunulan plandan.

Bu duruma Avrupa Parlamentosu Yeşiller Grubu üyesi ve Parlamento’nun Kıbrıslı Türkler ile temas grubu üyesi Alman Parlamenter Cem Özdemir’in itirazları var.

Dün telefonla ulaştığım Özdemir, dikkat çekiyor. "Avrupa çevrelerinde Kıbrıs konusunda çizgi değişikliği var" diyor.

Raporda değişiklikler görüşülürken, esas olarak Ermeni soykırımının Türkiye tarafından kabul edilmesini üyelik önkoşulu olarak sunmaya çalışan maddenin değiştirilmesine odaklanıldığından, Kıbrıs konusunda pazarlık gücü azalmış.

Kıbrıs’ta çözümün BM temelinde olması gerektiği yer alıyor, ama Annan Planı rapor metninden dışlanıyor.

"Çizgi değişikliği" bu. Kıbrıs müzakereleri başlarken Avrupa Birliği’nin de taraf olması için Yunan ve Kıbrıs Rum diplomasisi olağanüstü gayret sarf etmişti.

Sonunda Türkiye’nin karşı çıkışı ve ABD’nin desteğiyle AB taraf olmaktan çıkartılmıştı. Parlamentosu raporlarının yaptırımı olmadığı için önemsenmemesi gibi, sığ bir inanç var bizde. Evet yaptırımı yok bu raporların ama Avrupa Birliği kararlarının oluşmasında önemli yerleri var.

Sovyetler Birliği’nin yıkılmasından sonra, Avrupa’nın eski doğu bloku ülkelerine genişleme kararı alındığında, Atina’nın Kıbrıs’ı da bu dalgaya katmak istemesinin ardındaki en önemli nedeni anımsayan var mı?

Kıbrıs sorununun bir Avrupa sorunu haline getirilmesini sağlamak. Türkiye’yi Avrupa Birliği ile başbaşa bırakmak.

* * *

CEM Özdemir
, Kıbrıs konusunda değişiklik önergeleri üzerinde Sosyalistler, Yeşiller ve Liberal grupların anlaştığını, ama oylama sırasında Rumların paralel liste çıkartarak, grup kararı dışında oy kullandırdıklarını söylüyor. Paralel liste ne demek? Avrupa Parlamentosu’nda, her temsilci her konuyu derinlemesine bilmeyebilir. Cem Özdemir, "Örneğin Brüksel’de balıkçılık ile ilgili gelişmeleri izlemek üzere seçilip gönderilmiş bir parlamenterden Kıbrıs konusunun ayrıntılarını bilmesini bekleyemezsiniz" diyor bu temsilcilerin oylamalar sırasında verecekleri oylar grup temsilcileri tarafından pazarlıklar sonucu belirleniyor ve hangi maddeye ne oy kullanılacağı bir liste ile saptanıyor. Rumlar ve Yananlılar, Kıbrıs konusunda istedikleri gibi oy kullanılsın diye paralel listeler hazırlıyorlar.

Bu çok sıkı bir çalışma.

Kıbrıslı Türkler temsil edilmedikleri için, etkili olamıyorlar.

Cem Özdemir, "Avrupa parlamentosu’nda uzun vadeli çalışmak gerekir" diyor. Ama bazı tepkilerin yararlı sonuç vermediğine de dikkat çekiyor. Örneğin Eurlings’e Türkiye’den gönderilen küfür mektupları. Hakaret ve küfür Türkiye’yi daha da yalnızlaştırıcı etki yapıyor.

Hele de, Kıbrıslı Rum milletvekillerinin, AB’nin yeni üyelerinin temsilcilerinin oylarını isterken, "Türkiye büyük ülke bugün bizi tanımıyor, yarın size de aynı şeyi yapar" gerekçesini bile kullandığını düşünecek olursanız, küfürlerin tehditlerin ne kadar ters tepeceğini anlarsınız.

* * *

KIBRISLI
Türklerin yalnızlıktan kurtulması ve seslerinin duyulması için Avrupa Parlamentosu Yeşiller grubu, şubat ayında yönetim kurullarını Kuzey Kıbrıs’ta toplama kararı aldı. Özdemir, "böylece Kıbrıslı Türklere daha fazla dikkat çekeceğiz. Daniel Cohn Bendit, Lagendijk gibi Türkiye’yi ve Kıbrıs’ı yakından tanıyan parlamenterler birlikte böyle bir karar aldık" diyor.

Avrupa Birliği ile Türkiye arasındaki ilişkilerin en önemli sorunu iletişim. İletişim mekanizmalarının kurulması şimdiye kadar yapıldığı gibi, son an çıkartmaları ile mümkün değil. İletişimi, lobi faaliyetlerini etkinleştirmeden son an gollerinden kurtulmak mümkün değil.
Yazarın Tüm Yazıları