Avrupa ile yan yana yürümeye devam

KOPENHAG

KOPENHAG'dan iki önemli karar çıktı.

Biri, Avrupa Birliği'nin Türkiye'yi, genişleme sürecinin bu dönüm noktasında Türkiye'yi dalganın dışında tutan Avrupa kararıydı.

İkincisi ise, yoğun çabalara rağmen istediği tarihi alamayan Türkiye'nin, sonucu 'itidal' ile karşılayıp yola devam kararıydı.

İkisini birbirinden ayırıp değerlendirmekte yarar var.

Avrupa'nın kararını, 'çok iyi bir sonuç' olarak satın almak zor.

Ama Başbakan Abdullah Gül'ün, dünkü basın toplantısında yaptığı 'Biz yolumuza devam edeceğiz, demokratik ve ekonomik reformları halkımız için gerçekleştireceğiz' açıklaması anlamsız tepkiler vermekten çok daha iyi idi.

Unutmayalım ki gösterilmeden verilen tepkiler en iyi tepkilerdir.

Kopenhag kararı, Türkiye için önümüzdeki yıl verilecek olan gelişme raporunu atlayarak, Kopenhag konusunda atılan adımların değerlendirilmesini bir yıl sonraya erteliyor.

Neden?

Komisyon'un genişlemeden sorumlu üyesi Verheugen'in sözcüsü Filori'nin bu soruya yanıtı ilginç. 'Biz Türkiye ile 30 yıldır ilişki içindeyiz. Siz bir yıl içinde kriterlerin tümü yerine getiremezsiniz.'

Ya getirirsek? Hayır, bu imkansız Sözcüye göre. Tamam diyelim ki 2004 Ekim ayında yayınlanacak olan ilerleme raporunda Türkiye'nin Kopenhag kriterlerini yerine getirdiği inancı doğacak.

Karara göre, bu durumda görüşmeler başlayacak.

Başlama garantisi yok ama bir engel de yok. Mesele başka. 2004'ün sonu ve 2005'in başı oldukça riskli bir dönem.

Her şeyden önce AB Komisyonu'nun görev süresi doluyor. 2004 sonunda büyük bir olasılıkla yeni bir komisyon göreve gelecek, oturmamış bir kurumsal durumla karşı karşıya kalacağız. Brüksel bürokrasisini bilenler bu dönemde işlerin nasıl zor yürüyeceğini kestirebilirler.

Bu sadece, teknik bir sorun. Helsinki belgesine göre 2004'te Ege sorunları gündemde olacak. Her ne kadar Başbakan Gül, bu konuda Yunanistan Dışişleri Bakanı'nın, müzakere sürecini engellemeyecekleri sözü verdiğini söylediyse de garantisi yok.

25 üyeli Avrupa gerçeği de cabası. Ama dünyanın sonu değil.

Bir yıl önce, müzakere konusunda ufukta tarih bile yoktu. Şimdi var. Dikenli de olsa.

Bir nefes alıp işimize bakalım.

Avrupa süreci, Türkiye'nin demokrasi yolculuğunu, ekonomik çevresiyle yaratıcı ilişkiler kuran bölgesel güç olma hedeflerini gölgelemeden devam etmeli.

Avrupa ile yan yana yürüyüşe devam.
Yazarın Tüm Yazıları