Avrupa’dan hükümete Ergenekon tavsiyesi

AVRUPA Parlamentosu’nun son raporunda bu bölüm es geçiliyor. Oysa, o bölüm bugünün ve ayların sancısına işaret ediyor.

Haberin Devamı

Hani, AB Büyükelçilerini toplayıp, Tayyip Erdoğan’ın hepsine fırça atarak, “gözünüz kör mü” diye gümbürdediği Avrupa Parlamentosu raporu var ya, işte o rapor.
Bizim hükümet gümbürdüyor, ama Avrupa Parlamentosu da, kendi üslubunda hükümetin dikkatini fena halde çekiyor. Ergenekon davasıyla ilgili olarak.
Avrupa Parlamentosu Avrupa Birliğinin parlamentosu. Her ülkeden insanlar,  kendi siyasal görüşleri doğrultusunda, kendi ülkelerinde seçiliyor ve Brüksel’e giderek, bu parlamentoyu oluşturuyor. Burası Avrupa Birliği halklarının meclisi. Önemi burada.
KAYGI DUYULUYOR
Bu parlamento Şubat ayında Türkiye raporu hazırlıyor. Her yıl olduğu gibi, rutin bir işlem. Sonra onu görüşüyor ve oyluyor.
Rapor Türkiye’nin çeşitli iç ve dış sorunlarını ele alıyor. Raporun 11. paragrafı, bugüne kadar bizde hiç bir yerde yayınlanmıyor. Yanılıyor olabilirim, ama herhangi bir yerde gördüğümü hatırlamıyorum. 11. paragraf Ergenekon’u ele alıyor:
“Avrupa Parlamentosu kapsamı çok geniş tutulan Ergenekon davasını kaygıyla izlemektedir.”
Bu genel izlenim sonrasında, bu gibi raporlarda dile getirilen eleştirileri, pek de diplomatik olmayan bir dille vurguluyor:
“Parlamento, hükümetin ve yargının hukukun tüm süreçlerine uygun davranmasını, zanlıların haklarına saygı gösterilmesini bekler. Demokrasinin ve hukukun üstünlüğünün güçlendirilerek işletilmesinde, bu davanın bir fırsat olarak kullanılmasını teşvik eder.”
Giriş cümlesinde zaten kaygı duyduğunu belirtiyor, ardından neden kaygı duyduğunu vurguluyor.
Son cümle çok düşündürücü:
“Parlamento, hükümetten bu davayı kendini eleştiren gazeteci, akademisyen ve politikacılara karşı baskı aracı olarak kullanmamasını bekler.”
AVRUPA RAHATSIZ
Raporda “teşvik eder, bekler” gibi kavramlara yer verilmesinden çıkan bir mantık var.
“Baskı aracı olarak kullanmamasını bekler” derken, Avrupa’da hükümetin Ergenekon’u baskı aracı olarak kullandığına ilişkin kaygısı var, anlamı çıkıyor.
Ergenekon sürmekte olan bir dava. Yargı süreci orada, hükümet burada. Elin oğlu bunu elbette biliyor. Yine de, iktidara şu anlama gelen tavsiyede bulunuyor:
Yargıyı siyasal baskı altında tutmayın, sizi eleştirenleri bununla tehdit etmeyin.
Hem Ergenekon davasını dikkate getiriyor, hem oradan hareketle genel kaygısını aktarıyor.
Yargı-siyaset-yargının bağımsızlığı kavramlarında her kafadan farklı bir sesin çıktığı günümüz tartışmalarında, başsavcı gerilimden bağımsız, Avrupa rahatsızlığını dile getiriyor.
Daha ne desin? Son yaşadıklarımızdan sonra, adamların herhalde dili tutulmuştur.

Haberin Devamı

35 Amerikalı sorusu

Haberin Devamı

4 Şubat Perşembe. Mecliste Kamu Düzeni ve Güvenliği Müsteşarlığı ile ilgili yasa tasarısını görüşülürken CHP Mersin milletvekili Ali Rıza Öztürk İçişleri Bakanına soruyor:
“5 Kasım 2007’de Oval Ofis’te Başbakan Sayın Recep Tayyip Erdoğan ile ABD Başkanı arasında yapılan görüşmeden sonra, 35 kişilik üst düzey ABD istihbaratçısı ya da subay Türkiye’ye gelmiş midir? Eğer gelmişse, geçici görevle mi gelmişlerdir ve neden gelmişlerdir? Geçici görev süreleri bitmiş midir? Bittiği halde, Türkiye’yi terk etmişler midir? Terk etmedilerse, neden etmemişlerdir?”
Hiç de sıradan olmayan sorular. Hele de, Amerika’nın Irak macerası sırasında.  Meclis tutanaklarına bakıyorum, o gün ve ertesi gün, CHP sıkıştırıyor, İçişleri Bakanı Beşir Atalay sürekli aynı yanıtı veriyor:
“Bende bir bilgi yok, bilgim yok ki, cevap vereyim. Geldiyse, gelmediyse, bilmiyorum. O konuda bende bilgi yok, bilmiyorum”.
CHP’liler ısrar ediyor, Atalay bilmediğini tekrarlıyor. Böyle bir olay varsa, İçişleri Bakanı nasıl oluyor da, bilmiyor?
Soru insanı yerinden zıplatıyor. 35 Amerikalı istihbaratçı ya da subay. Eminim, şimdi siz de merak ediyorsunuz.

Yazarın Tüm Yazıları