At martini tarih inlesin

1937 sonbaharı. İsmet İnönü Başbakanlıktan ayrılıyor, yerine Celal Bayar Başbakan oluyor.

Yeni Başbakan Bayar hükümeti kurduktan sonra Meclis’te yaptığı ilk konuşmada:

“Bu yıl Dersim denilen işi kati suretten tasfiye etmek için devletin bir tedbiri daha var. Ordumuz Dersim havalisinde vazife alacak ve umumi bir tarama hareketiyle kuvvetlerine müzahir olaraktan bu meseleyi kökünden söküp atacaktır.”

Devletin Dersim’e üç askeri harekatı var. Bunlardan ikisi Ekim 1937 - Ocak 1939 arasında Celal Bayar’ın Başbakanlığı dönemine rastlıyor.

Buna rağmen, Başbakan Erdoğan Dersim olayları nedeniyle CHP’ye çatıyor ve CHP’nin tarihle hesaplaşmasını istiyor. Tamam, CHP’nin hesaplaşması iyi olur.
Ancak, bu hesaplaşmanın tek taraflı kalmasını önlemek için, Meclis tutanaklarında yer aldığı gibi, Celal Bayar’ın da sözlerini kayda geçirmek gerek.

Seçimlerde Erdoğan “biz Demokrat Parti’nin de devamıyız” dediğine göre, Dersim konusunda tek başına CHP’yi suçlamak ve yalnız bırakmak adil olmasa gerek.

400 YIL

Mesele CHP ya da DP meselesi değil. Biraz daha geriye gitmek mümkün.

1920’de 1. dönem milletvekili Hasan Hayri Bey ki, bölgedeki aşiretlerden birinin üyesi, kürsüden şöyle diyor:

“Efendiler, Dersim meselesi bildiğiniz gibi tamam dört yüz seneden beri Devlet-i Osmaniye’yi işgal eden bir meseledir. Öteden beri bu mesele için tayin olunan memurların kötü yönetimi yüzünden halkta terslikler meydana gelmiştir.”

Tarihle yüzleşmek için 1937, 38 yıllarına gitmek yetmiyor. Çok daha gerilere, Osmanlı’ya, üç yüz, dört yüz yıl geriye gitmek gerekiyor.

Orada tarihle yüzleşirken karşımıza feodal yapı, geri ekonomik düzen, bir türlü yapılamayan toprak reformu gibi sorunlar çıkıyor.

DIŞARIDAN ÇOMAKSOKMAK

Biraz daha deşince, karşımıza İngilizler, Ruslar, Ermeniler çıkıyor. Genelde Kürt Sorununu, özelde Dersim’i yıllarca kaşıyan dış güçler.

30’lu yıllarda Dersimlilerin elinde Amerikan yapımı Martini var. Martini tüfekler 1877-78 Osmanlı-Rus Savaşında ortaya çıkıyor. Osmanlı Devleti o yıllarda Amerika’dan çok sayıda Martini tüfek satın alıyor. Bunun bir bölümünü Ruslar’a karşı savaşan Şeyh Ubeydullah’a gönderiyor. O silahlar Rus savaşında kullanılıyor, sonra bölgedeki aşiretlerin elinde kalıyor.

Dersim’de ne olup bittiğini öğrenmek için Jandarma Genel Komutanlığı kaynaklarına inmek gerekiyor. Bunun yanında, Meclis tutanakları, değişik yıllarda bölgeye gönderilen Umumi Müfettişlerin raporlarını değerlendirmek şart.

Ve bir bütün içinde. Yoksa, bugün Dersim, yarın bir başka bölge, bir başka konu. İçinden çıkılmaz, hiç bir getirisi bulunmayan kör dövüşüne dönüşüyor.

O kadar ileri gidiyor ki, bazıları hızını alamıyor, “Sabiha Gökçen Hava Alanının adı değişsin” gibi sonu gelmez fikirlere kadar varıyor.

Dersim tartışmasında başından beri, atış serbest, at Martini, tarih inlesin.

İki seyirci: Rektör Söylet ve YÖK

TIP fakültelerinden hocalar ayrılıyor.

Ayrılanlar ortaya ciddi iddialar atarak, “bundan sonra doktor yetişmesi güçleşecek” diyor. Devlet hastanelerinde ameliyatlar azalıyor. Sağlık çalışanlarının akademik nitelikleri kayboluyor, deniyor. Bunların önemli bölümü İstanbul’da yaşanıyor.

İstanbul Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Yunus Söylet tıp kökenli. Meslektaşları, arkadaşları ayaklanmış, dertlerini anlatacak insanlar arıyor, Prof. Söylet nefesini tutmuş, ağzını açmıyor, daha doğrusu açamıyor. Tıpkı YÖK gibi.

Sağlık sektöründeki yapılanma böyle giderse, iddialara göre, tıp fakültelerinin bir süre sonra belki de Sağlık Bakanlığına bağlanması söz konusu olabilecek.

Bütün bunlar olup bitiyor, hem sağlık sektörü, hem üniversite rahatsız, buna rağmen, tıp kökenli rektör Söylet ve YÖK seyirci pozisyonunda. Daha ne olacak da, Söylet ve YÖK bir tavır sergileyecek?

‘AİHM Nedim Şener lehinde’

PEK sık görülen bir tavır değil. Türk Hükümetine yöneltilen soruların türü itibariyle Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM) “Nedim Şener ve Ahmet Şık’tan yana tutum sergileyecek gibi görünüyor”.

Oda TV davasında tutuklanan gazeteciler tam dokuz ay sonra, nihayet yargı karşısına çıkabiliyor. Tutukluluk süresi ile ilgili yurt içinde ve dışında artık söylenmedik söz, yapılmadık eleştiri kalmıyor.

Onlar yargı önüne çıkmadan önce AİHM Türk hükümetine konuyla ilgili sorular yöneltiyor. O sorular dünkü gazetelerde yer alıyor. Yer almayan noktayı dün, bizim AİHM’deki eski yargıcımız, CHP İzmir milletvekili Rıza Türmen’e soruyorum. Onun yorumu ne? Türmen:

“AİHM Türk Hükümetine soru sorarak, Nedim Şener ve Ahmet Şık’ın dava istemine öncelik verdiğini bildirmiş oluyor. Normal olarak, AİHM’e başvurular beş yılda sonuçlanırken, şimdi soru sorarak bu davayı en çok bir yıl içinde sonuçlandıracağını belirtmiş oluyor”.

Soruların içeriğine bakarak, Rıza Türmen ek bir yorum getiriyor:

“AİHM soruların yanıtlarını hukuk açısından zaten biliyor. Hükümete sorarak, bir anlamda savunma istiyor. Bence, AİHM Şener ve Şık’tan yana tavır almış görünüyor”.

En çok bir yıl içinde, belki daha önce AİHM’in kararını göreceğiz.
Yazarın Tüm Yazıları