Güncelleme Tarihi:
Günümüzün büyücüleri olan psikiyatrlar ve ruhsal danışmanların yaptıkları şey, geçmişin kabile büyücülerinin yaptıklarından pek farklı değildir. Ama aradaki fark resmiyettir yani kurumsallıktır. Büyü doğası gereği bunu yapamamakta ve saklanmayı tercih etmektedir. Bu yazıda büyünün yakın tarihçesini, antropolojik yapısını ve günümüzdeki dönüşümünü okuyacaksınız.
Tarihte büyünün ve büyücülerin en popüler olduğu dönem Fransız Devrimi ile beraber giyotinlerin işlemeye başladığı dönemdir. Devrim, her yeri kana bulamasına rağmen, büyücülere dokunmadı aksine etkilerini arttırdı. İnlü Alliette, halka Kabbala dersleri veriyordu, Mm Lenormand Devrim kahramanlarının geleceklerini söylüyordu; Danton, Desmoulins, Marat, Saint Just ve hatta Robespierre bile onun önüne oturup geleceklerini dinlediler. Büyücülerin etkisi sonraki yıllarda da sürdü. incekilerin tümü, giyotinin bıçağı ile tanışmışardı, yerlerine gelenler Directoire Liderleri ve İmparatorluk temsilcileriydiler. Napolyon, fazla ilgili değildi ama Mm Lenormand´ın Malmaison Köşkü´ne gelip İmparatoriçe Josephine´in geleceğini okumasına ses çıkarmıyordu. Mm Lenormand, İmparatoriçe´ye boşanacağını haber verdi. Büyücüler için Napolyon´da Sokrates gibi bir şeytandı. Kırmızı giysiler giyerek Tuileries Sarayı´nın koridorlarında dolaşırken korku saçıyordu. Eski Roma İmparatorları gibiydi, kendi büyüsüne inanıyor ve herkesi mahkum ediyordu. Doktoru Fabre d´Olivet´in antik Mısır rahiplerinin metodlarını öğrenmesi istiyordu, işin garibi d´Olivet´in karısının durugörü yeteneği vardı ve karı-koca Pythagoras´ın antik dinini uyandırmaya çalışıyorlardı. d´Olivet, sonunda tanrıları için yaptığı sunağın ayaklarının dibinde yaşamını yitirdi.
Büyücüler evreni
Batı dünyasında doğaüstü olduğunu söyleyen kişilikler yani büyücüler uzun yıllar yaşamaya devam ettiler. Büyücüler, çalışmalarına hiç ara vermeden geleceğe doğru ilerliyorlardı. 19. Yüzyıl´da kahinler ve Maji antik bilgelik çizgisinde sürüyordu. Napolyon´un subaylarından Hoene Wronski Pythagorean matematiğini, Kabbala´ya uygulamaya çalışırken, Düşünür ve sosyolog Charles Fourier bir tür majikal toplum kurmaya çalışıyordu. 1814 yılında, çok çekici bir kadın olan Madam d´Eldir, doğu kökenli ayinler yapan bir grup kurmuştu. İngiltere´de büyücü Judas İscariot ile buluşan Notre Dame Kilisesi rahibi William Oegger tamamiyle okültizm ile ilgileniyordu. Bir sanatçı olan Alphonse Cahagnet, kehanetlerini Papa Pius IX´a yollamıştı. Baron Du Potet, hipnotik yeteneklerini büyüye borçlu olduğuna inanıyordu. Paris, St. Sulpicius Okulu´nun eski dekanı Eliphas Levi, antik okkült doktrinleri yeniden canlandırdı amacı bilimle inancı birleştirmekti. Louis Lucas transandantal fizik ve kimya ile ilgiliydi. Baron Guldenstubbe, ünlü ölülerin ruhlarını uyandırmaya çalışıyor; Plato, Sezar, Germanicus ve Abelard´ın ruhlarını çağırmaya uğraşıyor, onların imzalarını atıyor ve düşüncelerini onların eliyle yazdığını söylüyordu. Albert Poisson tıbbi kariyerini Simya uğruna feda etti. St. Yves d´Alveydre, sayılar, renkler, harfler, gezegenler ve kokular arasında ilişkiye dayanan bir sistem geliştirdi ve 1909´da da patentini aldı. Madam Helena P. Blavatsky ve Annie Besant ezoterik çalışmaları ve kehanetleriyle dünyayı etkilediler. Stanislas de Guaita, Oswald Wirth ve Gerard Encausse, Eliphas Levi´nin çalışmalarını sürdürdüler.
Bizim yüzyılımızda büyü
Pozitif bilim çağının başlaması, büyünün gücünü kırmadı. Birçok insan okült yöntemleri kullanarak, bilinmeyen güçleri aradılar, elektrik bunun bir örneğiydi ve hala gizemi çözülmüş değil. Yüzyıl´ın başında majikal fenomenler, fotoğrafı çekilen hayaletler, karanlık salonlarda medyomların çevresinde elele tutuşarak ruhları bekleyenler. Birçok kişi levitasyon olaylarına tanık oldu, tanıklar hiçbir mekanik hile olmadan havaya yükselen insanları ve cisimleri izlediler. Masa celselerindeki ses darbeleri, ektoplazmalar, durugörüler, hayaletli evler araştırıldı, soruşturuldu. Bazılarına inanıldı ve okült realite keşfedildi. Birçok kişi kuşkuluydu ama reddedilemeyen olaylar vardı ve açıklanamıyordu. Bugün de hala böyle hatta antik inançlara duyulan ilgi ve örgütlenme yüzyılın ilk yarısına göre çok daha büyük oranlarda ve de sürüyor.
Büyünün bilimsel gerçekliği
Hegel, büyünün tüm zamanlar boyunca toplumun her kesiminde varolduğunu böyler. Okült tarih incelendiğinde, Antik Dünya´da belli bir yere oturmadığı görülür. Büyü, güçlü etkisini insan zekası üzerinde daima gösterdi hatta insanlık üzerindeki etkileri çeşitli bilimciler tarafından tartışıldı. Eusebe Salverte, 1809´da "Essay" adlı kitasında büyüye saygı ile bakıyor ama buna karşın antik toplumlardaki büyücülerin belli hileleri kullandığını yazıyordu. Bilim, araçlar kullanarak sonuçları arıyor ve özgür insan doğanın yanlış gözlemlenmesinden doğan batıl inançlardan kurtulmak istiyordu. Yüzyılın sonunda antropolog Sir James Frazer, benzer bir fikirle ortaya çıktı. Büyü gerçek değildi, Frazer büyünün gerçekliğini reddederken, yararlı sonuçları olduğunu söylerken, sosyal ve bilimsel gelişmele temel olduğunu vurguluyordu. Modern antropolojide Hubert ve Mauss gibi uzmanlara göre, ilkel büyücüler sahtekardılar fakat onları izleyenler kendilerinin doğaüstü güçlerle donatılmış olduğuna inandılar ve genel bir destek gördüler. Modern psikolojinin ışığında, bu kuram binlerce yıldan beri doğanın gerçek bilgisini kasıtlı olarak gizleme ve bir azınlık tarafından kullanma fikrinden daha fazla kabul görmektedir. Psikolog Jean Piaget, her insanın altı veya yedi yaşlarına kadar inançların ve alışkanlıkların paylaşıldığı, uzak geçmişin etkilerinin süregeldiği modern bir ilkelliğin geçerli olduğu bir büyü dünyasında yaşadığını öne sürer.
Peri masalları gerçektir
Büyü hala çok popüler ve yaygındır. Aramızdan bazıları tüm yaşamlarını ve inançlarının tamamını özgür büyü ideolojine bağlamaktadır. Bronislaw Malinowski; "Bu herkesin istediği bir şeydir, rutinlikten ve doğallıktan kaçmak demektir..." diyor ve ekliyor.; "Birçok insan için dünya sıkıcı katı ve sınırlıdır ve de cesarete ihtiyaç vardır. Hatta, kötü zamanlardaki kaçınılmaz nedensellik zincirine karşı isyan edilir, doğaüstünün ödülü şans ve iyi talihtir." Toplumumuzdaki astrologlar, falcılar, büyücüler ve medyumlar başarılıdırlar ya da en azından Antik Roma dönemindeki kadar geçerlidirler. Mistik ve ezoterik tarikatlar, onların kitapçılardan taşan yayınları gittikçe artmaktadır. Büyü günümüzde, bilimsel düşüncenin ardına saklanmaktadır. Uygarlıklar inançlarıyla biraber kaybolurlar. Ama insanların arzuları sabittir ve ne olursa olsun kendilerine uygun olanı isterler, bu ebedidir ve bu yüzden de yeni doğan dogmalara ve tüm nedenlere sık sık karşı çıkarlar. Bir peri masalında büyücü fakir bir adama kağıt yemesini emreder. Böylece sihirli mağaradaki kendi hazinesine ulaşacaktır. Cesaret ve sağlık düşmanların yenilmesi için yeterlidir, seçkin krallar güzel prenseslerle evlenirler. Bütün peri masalları insanın arzularını simgeler ve arzunun bir şekilde mucizevi olarak gerçekleşeceğini anlatırlar.
İyinin ve kötünün paradoksu
Köyün büyücüsünden gerçek bir moral istenir, bunu gerçekleştirmek için büyücü operasyonlar yapar; törenler oluşturur. Herkes bunların etkili olacağını bilir ama daha önce neden karanlık düşünceler içinde olduklarını unuturlar. Batının üst düzey büyüden etkilendiği ve ürettiği düşünceler en iyileridirler. Doğa araştırmacıları yüzyıllardan beri antik flizofların ve büyünün patikalarını çiğnediler. Büyüsel bilgeliğin ardında dünyasal uyumun saklandığına inandılar. Batı dinleri sonunda şunları itiraf ettiler; inançlara temelde isyan edilmişti ve dinsel beklentiler çatlak bir evreni oluşturuyordu. Dünyasal maddeyi ve baştan çıkmayı reddeden inananların tek kazancı sadece ölümden sonraki mutluluktu. Antik büyü sistemleri uyumsuzdur, tam anlamıyla varoluş, iyilik, kötülük, ölüm, yaşam, görünür ve görünmeyen şeyleri kapsamazlar. Herşey, herşeyi kapsar ve herşey birdir. Doğaüstü denen şey, dünyasal oluşumun dışında değildir her objeyi etkiler. İyinin ve kötünün kaynağı aynıdır ve aynı yasalar geçerlidir. Büyü evreni dev bir çarktır ve ekseninde insan vardır. İnsan hareket ettiğinde veya birşey oynadığında dünya saati durur. Bu tanımlama gerçek bir büyücüyü tanımlamaz. «ünkü herşey kendi içinde uyumlu değildir ama büyücü bunun üstündedir. O dünyasal mekanizmayı idrak etmeye uğraşır, bilge büyücü, gizemin içine girdiğine, maddeyi hareket ettirdiğine, doğaüstü güçlerle yani melekler ve elemental doğa ruhlarıyla ilişkiye girdiğine inanır.
Kabileden, modern psikolojiye
En saf halinde Hıristiyan büyücülüğünün, bilgi aracılığı ile ilahiyattan ayrıldığı görülür. Burada büyücünün yaptıkları mutluluktan ayrılır, ilahiyatta mutluluk burada değildir, sonradır ama büyücü için mutluluk burada yani dünyadadır. Bu tür büyü, mistisizme çok yakındır ve bilimsel araştırmaları uyarır çünkü ilahi düşüncenin bir parçasıdır ve varoluş bilgisinin anlamı doğanın soruşturulmasıdır. Orta «ağlar´dan beri tabanı etkileyen kör edici inançlar çok beceriksizdiler ve hatalı araştırmalar sık sık tekrarlanınca, bilgelerin "gerçek şeyler" veya maddenin değeriyle ilgili değerini öğretisi kayboldu. "History of Magic and Experimental Science" adlı kitabında Thorndike, bunun ilgiç örneklerini verir. Gerçek bilgelik, kaybolmuş yerine kör dinsel inançlara dayanan cehalet ve sahtekarlık gelmiştir. Büyü, deneysel ortamda uyarıcıdır ve geniş anlamda deneyseldir sadece dinlerle ilgili değildir ama Antik «ağ´da böyle değildi. Antik bilgeler uçuk görüntüler içinde, ilkel büyü gelenekleriyle beraber makro-dinsel sistemlere kendi uygarlık anlayışlarının içinde uyum sağladılar. İnancın sınır ötesi şiddet gerektirir ama felsefenin kıvılcımları veya transandantal doktrinler inancı terbiye ettiler, burada büyünün yeri ve etkisi çok önemliydi. Ve eğer çok eskiye giden yolu izlersek, ilkel insana ulaşırız ve burada büyüye inanma nedenlerimiz ve gözlemlerimiz boşa çıkar. İlk büyücüler, kabile üyelerine iyilik ediyorlar ve onların korkularını gideriyorlardı. Bugün birçok kişi aynı şeyi, ruhsal danışmanların ve psikiyatrların önüne yatarak yapıyorlar. Bunun anlamı insanların endişelerini ve gerilimlerini güvenceli bir ortamda gidermektir ve eskilerde bir büyücünün yaptığı da buydu.
Ve de büyünün kaderi
Büyü operasyonları bir disiplin gerektirir, güncel yaşamdaki baskılara ve düşmanlıklara karşı insan kendine izin vermeli ve doğaüstü güçlerle düzenli bir ilişki kurmalıdır. İnsanın gerçek büyüden sağlayacağı yarar veya ödül kendi yarattığı sonuçtur ve bu sonuç onun yaşamındaki amaçların bütünüdür. Elbette ki, büyücünün gücü kötü amaçlara da yönelebilir ama yöneten yasa aynıdır yani iyi ve kötü farklı değildir ama yıkıcı amaçlara muhakkak gem vurmak gerekir. Burada büyü, doğal değildir yıkıcıdır, her toplum ve onların liderleri çeşitli şekillerde yok olurlar. Yıkıcı büyü eninde sonunda kendi kaynağını da yok eder, bunun psikolojideki anlamı negatif düşüncelerin yoğunlaşması sonucunda büyücünün işlerinin ve yaşadığı ortamın muhakkak bozulacağıdır. Bu bir yasadır ve etki, benzer etkileri getirir. Büyü düşünceyi uyarır, insanı korkularından kurtarır, dünyayı kontrol etme gücünü takviye eder ve geliştirir. Düşünceyi ama daha da önemlisi hayal gücünü keskinleştirir ve daha yüksek başarıların rüyalarından uyanmamızı engeller. Ama hepsi budur, büyünün doğaötesi yönleri ve uygulamaları gelecek sayılarımızda yer alacak. Fakat unutmayın ki, gerçek bir büyücü ile karşılaşmanız, konuşabilmeniz ve ondan yararlanmanız lotoyu kazanmanızla eş değerdedir. Ama şuna dikkat edebilirsiniz, dinsel inançları kullanan ve dejenere eden bir büyücü size arzuladığınız yararları sağlayamayacaktır.