Aşkın temelinde yatan kimi kimyasallar

Güncelleme Tarihi:

Aşkın temelinde yatan kimi kimyasallar
Oluşturulma Tarihi: Şubat 13, 2004 06:17

Cinsel uyarılma ile cinsel istek her ne kadar iç içe geçmiş ve bir olasılıkla beyinle cinsel organlar arasında henüz tam bilinmeyen bir ilişkiyi içeren iki farklı kavram olsa bile, bu sürecin ardındaki biyokimya bir ölçüde açıklık kazandı. İşte bu sürecin ana hatları.

AKIŞINA BIRAKMAK

Arzu karmaşık bir şeydir. Tahrik olma ya da uyarılma ise, tam tersine, son derece yalın ve açıktır: kan penisteki damarlara akın ettiğinde, ya da dölyolu ve klitorise dolduğunda bu iş tamamdır.

Erkeklerde damarlardaki kan akışını hızlandıran kimyasallardan biri mide ve bağırsak kaslarının da büzülüp esnemelerini sağlayan polipeptid hormonudur.

Ancak bu işlevin yerine getirilmesini sağlayan asıl kimyasal nitrik oksittir. Bu kimyasal damarlardaki genişleme ve daralmayı denetler. Kafanız iyiyse, ya da Viagra ve Levitra gibi nitrik oksidi artırıcı bir ilaç aldıysanız, bedeniniz buna tepki verir.

Erkekler cinsel organların uyarılmasına kadınlardan çok daha fazla odaklandıklarından, bu organlara kanın akın etmesi durumunda erkekler hemen uyarılırlarken, kadınlar bunun ayırdında bile olmayabilirler.

Bu da, Viagra’nın kadınlarda fiyaskoyla sonuçlanmasının bir nedeni olabilir.

CİNSELLİĞİN ATEŞLEYİCİLERİ

Insanı eninde sonunda baştan çıkartan, cinsel açıdan uyaran bir madde varsa, o da testosteron olsa gerek. UCLA’dan Berman yaşlanma, ilaç tedavisi gibi herhangi bir nedenle testosteron düzeyinin düşmesi durumunda erkeklerde sertleşme ve libido sorunları yaşandığına, hormon eski düzeyine kavuşturulduğunda sorunların giderildiğine dikkat çekiyor.

Kadınlarda da testosteron düzeyi çok düşük olduğunda, cinsel isteğin azaldığına tanık olunuyor. Işte bu yüzden Procter&Gamble testosteron bantlarıyla ilgili deneyler yapıyor.

Harvard Tıp Fakültesi menopoz ve cinsellik uzmanlarından Dr. Alan Altman kadınların en doğurgan oldukları dönemde, normal adet gördükleri sırada yumurtalıkların östrojenin iki katı kadar testosteron ürettiğini belirtiyor.

Chicago Üniversitesi’nden Martha McClintock tarafından gerçekleştirilen yeni bir araştırma da yumurtlamadan birkaç gün önce, artan testosteron, progesteron ve östrojen düzeyleriyle birlikte, cinsel arzunun da doruk noktaya ulaştığını ortaya koyuyor ve doğurganlığın arzudan önce geldiği yönündeki eskilere dayalı yaygın görüşü yerle bir ediyor.

Çarpıcı farklılık

Ancak östrojen, en azından kadınlar için, can alıcı bir önem taşıyabilir. Pfaus cinsel isteklerinde azalma olan bir kadına östrojen verildiğinde bir düzelme olmadığını, testosteron verildiğinde biraz düzelme olduğunu, ancak her ikisi birlikte uygulandığında çarpıcı bir farklılığa tanık olunduğunu belirtiyor.

Peki, neden? Kimi araştırmalar testosteronun kadınlar üzerinde şaşırtıcı etkiler yarattığını, hormonun kandaki steroid-bağlayıcı globülinlere iliştiğini, ardından östrojen moleküllerine ilişerek onları etkisiz duruma getirdiğini gösteriyor. Testosteron karaciğere aktarılırken, östrojen beyinde kösnüllüğü körükleyici bir atılımda bulunuyor.

Pfaus daha da ileri giderek östrojenin erkekler için de vazgeçilmez bir aşk hormonu olabileceğini savunuyor. Fareler ve kuşlar üzerinde yapılan bir dizi araştırmadan elde edilen verilere göre beynin dev yumurtalıkları andırdığını, testosteron ve öteki androjenlerin hipotalamusta östrojene dönüştüklerini belirtiyor ve bu dönüşümün erkeğin cinsel davranışında son derece önemli bir rol oynadığına dikkat çekiyor.

HOŞLUK VEREN KİMYASAL

Gerek testosteron, gerekse östrojen beyinde nörotransmitterlerin yayılmalarını sağlayarak arzuyu körükler. Nörotransmitterler eninde sonunda bireyin ruh durumunu, duygu ve tavırlarını da belirler. Görünüşe bakılırsa, arzu adını verdiğimiz duygu açısından bunların en önemlisi dopamindir.

Dopamin en azından kısmen dışarıdan gelen dürtülerin devinime geçirilmesinden sorumludur. (Başka şeylerin yanı sıra, bunun uyuşturucu bağımlılığının altında yatan hazzı körükleyici madde olduğuna da inanılır).

Heiman’a göre, dopamin düzeyinin düşük olması arzunun da az olmasıyla özdeştir. Erkeklerde dopamin düzeyini artıran kimi antidepresan ve Parkinson’a karşı etkili ilaçlar cinsel istek ve sertleşmeyi de körüklemektedir.

Arzunun kimyası

Arzunun kimyasıyla ilintili olduğuna hemen hemen kesin gözüyle bakılan bir başka nörotransmitter de, dopamin gibi insana hoşnutluk duygusu veren, serotonindir.

Serotonin akışını hızlandırmak suretiyle insanda bir hoşluk duygusu yaratan Prozac türü antidepresanlar ters bir etki yaratarak orgazma ulaşma yetisini köstekleyebilirler. Yine de, dopamin ile serotoninin karşılıklı etkileşim içinde oldukları karmaşık bir sürecin arzuyu körüklediğine tanık olunuyor.

Bu nedenle araştırmacılar, asıl görevi tehlikede olduğumuzda enerjiyi pompalamak olan, epinefrin ve norepinefrin adlı nörotransmitterlerin de aynı işlevi gördüklerine inanıyorlar. Mastürbasyon sırasında her iki kimyasalın da kandaki plazma düzeyleri yükseliyor, orgazm anında doruk noktasına ulaşıp, ardından yine düşüyor.

Norepinefrin metabolimasının yan ürünleri cinsel ilişkiyi izleyen 23 saat boyunca yüksek düzeyde seyrediyor. Ancak bunun cinsel uyarılmanın bir nedeni mi, yoksa sonucu mu olduğu henüz kesin olarak bilinmiyor.

KUCAKLAMA HORMONU

Hipofiz bezi, yumurtalık ve erbezlerinin salgıladığı oksitosin adlı hormonun doğumda karın kasılmalarını tetiklediği, emzirme döneminde süt üretimine olanak tanıdığı ve orgazm anında kadınların leğen kemiğinde görülen titremelerden sorumlu olduğu yıllardır biliniyor.

Anne ile çocuk arasındaki bağın oluşmasında da can alıcı bir önem taşıyan oksitosinin babalarda da benzer bir etki yarattığına inanılıyor. Kuzey Carolina Üniversitesi’nden Kathleen Light tarafından yapılan ilk araştırmalar çiftlerin el ele tutuşmaları, birbirbirlerine sarılmaları, ya da duygusal filmler izlemeleri durumunda oksitosin düzeylerinin yükseldiğini gözler önüne seriyor.

Çiftlerin cinsel ilişkiden sonra geceyi birlikte geçirmek istemelerinin nedeni bu olabilir. Ancak, ‘When Harry Met Sally’ filminde Billy Cristal’in,‘Daha ne kadar burada yatmak zorundayım?’diye içinden geçirdiği sahneyi anımsayanlar, oksitosinin her iki cinsi de eşit ölçüde etkileyip etkilemediğini sorgulamadan edemeyeceklerdir.

Bağlanma, oksitosin

Ne var ki, birilerine sımsıkı bağlanma duygusunun oksitosinle ilintili olduğu yönündeki kanıtlar giderek artıyor. 1990 yılında yapılan bir araştırma hayvanların beyinlerindeki opioid ve oksitosin üretimini artıran öteki hayvanlarla çok daha uzun bir süre geçirdiklerini ortaya koyuyor.

Hiller insanlarda da aynı şeyin geçerli olduğuna, bizlere huzur veren insanlara çok daha zaman ayırdığımıza ve en büyük huzuru da cinsel ilişkiyle yaşadığımıza dikkat çekiyor.

Sosyobiyoloji uzmanları, kadınların çocuklarına özenle bakarlarken erkeklerine de sıkı sıkıya bağlanmak istemelerinin DNA’larından kaynaklandığını öne sürseler de, aynı şey erkekler için de geçerli. Erkekler çocuklarını taşıyan kadını gözetip korumak zorunda olduklarına inanıyor.

Hiller kadının büyük bir olasılıkla kendisini güvende hissettiren, onunla konuşup, ona dokunan ve hoş duygular yaşatan bir erkekle birlikte olmak isteyeceğine parmak basıyor.

KIŞKIRTICI KOKULAR?

Cinselliğin kimyasında belki de en tartışmalı konuyu feromonların rolü oluşturuyor. Chicago Üniversitesi’nden McClintock, 1971’de henüz Wellesley’de bir öğrenciyken, yatakhane sohbetlerinden kadınların yıllardır bildikleri bir şeyi bilimsel olarak kanıtladı: yaşamlarını birileriyle paylaşan kadınlarda adet dönemleri çok daha düzenli oluyordu. Bunun nedeni, biz ayırdında olmasak da bedenin sezebildiği feromon adlı kokuyla ilintili kimyasallar olabilirdi.

Adet dönemleriyle cinsellik bölünmez bir bütünün parçaları olduğundan, feromonların arzuyu körüklemesi de olası. Feromon esaslı kokuları pazarlayan parfüm üreticileri bu kavramla parsayı toplarlarken, araştırmacılar bunun sağlam bilimsel temellere dayandırılmadığına, salt bir inançtan kaynaklandığına dikkat çekiyorlar. Yine de insan,’Bu feromon da neyin nesi,’ diye sormadan edemiyor.

AŞKTA ÇİFTE VURUŞ

Pfaus’un ilgisini çeken kimliği yeni belirlenmiş bir madde de, melanosit-artırıcı hormon (MSH) adıyla da bilinen, alfa melanosit polipeptit. Klinik deneyler hipofiz bezinde üretilen bu hormonun erkeklerde hem sertleşmeyi sağlamak, hem de cinsel isteği körüklemek gibi çifte bir etki yarattığını gösteriyor.

Palatin Technologies şirketi için bunun yapay bir türünü burun spreyi olarak üretmeye çalışan Pfaus çok azıcık miktarda peptidin bile böylesine çarpıcı bir etki yaratmasının son derece şaşırtıcı olduğunu öne sürüyor ve hormonun dopaminle birlikte etkili olduğuna, ancak bunun tam olarak nasıl gerçekleştiğinin bilinmediğine dikkat çekiyor.

Arzu ve cinsel ilişkideki başarıyı artırma umudu vaat eden tüm maddeler gibi, MSH de plasebo etkisinden ötürü araştırılması çok güç bir madde.

Ruhsal durum

Procter&Gamble şirketinin testosteronla ilgili araştırmasında da görüldüğü gibi, cinsel açıdan uyarılma ve cinsel arzu bireyin ruhsal durumuyla öylesine yakından bağlantılı ki, neden ve sonucun kestirilmesi hiç de kolay değil.

Ilkel bir toplamda yaşıyorsanız, size afrodizyak olduğu söylenen bir şey, bir olasılıkla, gereçekten de öyle bir etki yaratacaktır. Oysa, büyük kentte yaşayıp da aynı şeyi deneyen birinde böyle bir etki yaratması söz konusu olmayabilir.

Belki de böylesi daha iyi. Cinsellikten soğuyan kişiler için işe yarayan bir çözüm olması müthiş bir şey.

Hissetmek inanmaktır, ya da tam tersi. Insanlar tensel çekim ve cinsel isteği, inanılmaz hazlar veren son derece gizemli bir olgu, ya da sihirli bir şeymiş gibi yaşarlar.

Bilim insanlarının beyinle beden arasında gidip gelen onlarca maddeye duydukları karşı konulmaz ilgi sürdükçe, cinselliğin ardındaki bu büyülü gizem de sürüp gidecek. Bu yazı, Michael D. Lemonick tarafından hazırlandı ve Time’ın 2 Şubat sayısında yayımlandı.

Erkekler için

Reçeteli çözümler

Viagra, Levitra ve Cialis: Tümü de yumuşak kas hücrelerini gevşetip, özellikle de penis damarlarını açmak suretiyle etkili oluyor. Ötekilerin etkisi dört beş saat sürerken, Cialis 36 saatle başı çekiyor.

Testosteron: Bu hormonu yeterince üretemeyen erkekler deri üstüne yapıştırılan bantlar (Androderm) ve jeller (Andropatch) aracılığıyla açığı kapatmaya çalışıyorlar

Alprostadil: Damarları açan bu ilaç iğne ya da fitil olarak sunuluyor.

Reçetesiz çözümler

Ginkgo biloba: Daha çok belleği güçlendirici olarak bilinen bu otun kan akışını hızlandırdığına da inanılıyor

Ginseng: Laboratuvar deneyleri bu maddenin nitrik oksit yaydığını ortaya koysa da, erkeklerde sertleşmeyi sağladığı yönünde herhangi bir kanıt bulunmuyor

L-arginine: Doğal olarak bulunan bu amino asit nitrik oksidin habercisi olduğu gibi, cinsel organlara giden kanın akışını da hızlandırdığına inanılıyor

Aygıtlar

Penis protezleri: Bunlar herhangi bir nedenle ilaçlara yanıt vermeyen erkeklere cerrahi işlemle yerleştiriliyor

Kadınlar için

Reçeteli çözümler

Testosteron: Erkeklere kıyasla daha düşük dozlarda öneriliyor. Ancak A.B.D’de bu uygulamaya izin verilmiyor. Kadınlar özel olarak hazırlanan dil-altı tabletleri, bantlar, ya da jellerden de yararlanabiliyorlar

Östrojen: Tablet (Vagifem), krem (Ovestin, Premarin) ve dölyoluna yerleştirilebilen silikon bir halka (Estring) biçiminde piyasaya sunulan bu ilaçlar menopoz döneminde yaşanan sorunlara çözüm getiriyor

Viagra ve Levitra: Ilk deneyler başarısızlıkla sonuçlanmakla birlikte, bu ilaçların kimi kadınlarda işe yaradığına dikkat çekiliyor

Reçetesiz çözümler

Avlimil: Çeşitli bitkilerin yaprak ve köklerini içeren bu ilaca kadın Viagra’sı gözüyle bakılsa da, etkisi uzmanlar tarafından tartışılıyor

Zestra: Bitki yağından elde edilen bu losyon cinsel organlara uygulandığında uyarıcı bir etki yaratıyor ve orgazmı kolaylaştırıyor

Xzite: Şeytan feneri olarak bilinen bitkinin gövde, çiçek ve köklerini içeren bu kapsüllerin cinsel isteği artırdığı belirtiliyor

Aygıtlar

Slightest Touch (Hafif Bir Dokunuş): UCLA uzmanları bir dizi elektrod aracılığıyla sinir yollarını devinime geçiren bu aygıta umut bağlıyorlar
Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!