Güncelleme Tarihi:
Maçtan önce AnkaraÖcü maçıydı, Fenerbahçe taraftarı bu maçtan çekiniyordu. Haklılar, rüzgar gülü gibi takımları var. Urfa’da çok da savaşmadan kupa kalesini Trabzon’a teslim eden Fenerbahçe, Ankara’da oldukça düşmanca bir atmosfer altında oynayacağı maçtan ne çıkarabilirdi?
Mehmet Topuz’un kafası ve Lugano’nun Limbosu ardından gelen gol, maçın atmosferini değiştiriverdi. Şampiyon şansı diye bir şey var. O da bu sene Fener’de var. Öyle ya, bu kadar kötü futbol oynadığın bir sezonda, yapılan bunca kadro yanlışı, teknik ve idari hataya rağmen son haftaya lider giriyorsan bunda futbolun garipliklerinden birini aramak lazım.
Fenerbahçe’de tekerlek kırıldıktan sonra da yol gösteren çok oluyor, bu dönemde gördük ki işler iyi gitmeye başladıktan sonra da teori üreten fazlasıyla var. Fenerbahçe bizim eskiden ‘5ten şaşma 6yı aşma’ dediğimiz öğrenci tiplemesi gibi. Ben de onlardan biriydim, iyi bilirim. Aslında çalışsan rahatlıkla tozu dumana katacaksın da, en az çalışmayla nasıl işi kotarırım tilkiliğindesin. Bir takım düşünün tam 4 ay pozisyona giremediği, koşmadığı maçlar oynasın, birkaç haftaya sıkıştırdığı mücadele ile şampiyon olsun. Kapasiten var da biraz tembelsin derler öylesine.
İngiltere Premier Ligi’ndeki son maçlara lider giren Chelsea için dün İngiliz yorumcu ‘Lig tablosu yalan söylemez’ diyordu. Ne olursa olsun, işin sonuna geldiğin zaman ligin tepesinde kim varsa şampiyonluğu o hakketmiştir. Bu bakış açısını güzel ülkemizde kaybettiği zaman temizlikten kirlilikten, hakem kurbanlarından, federasyon komplolarından bahsetmeye başlayan kesime de aktarabilmek ligimizin ‘marka değeri’ açısından iyi olurdu. Görülen o ki, haftalardır sürdürülen bu kampanyalar, tribündekileri yerde yatan oyuncunun üzerine birşeyler atacak kadar insanlıktan ve hatta hayvanlıktan çıkarmış. Kampanyalar başarıya ulaşmıştır, tebrik ederiz. Artık susabilirsiniz.
İkinci yarının başında yine çalışkan ama verimsiz Guiza’nın ortaya çıkardığı topu kaleci Serkan içeride görünce maçın da sonu geliverdi. Golde maçın başından beri gereksiz bir bilenme içine girmiş İlhan Parlak’ın büyük hatası var. Kuddusi Müftüoğlu kartlarını ekonomik kullanmasaydı İlhan dahil Ankaragücü’nde birkaç isim maçı Ümit Özat ile birlikte seyretme keyfine erişebilirdi.
Ümit Özat’a da ayrı paragraf açalım: Meslek hırsı güzel şey. İşine bağlılık, özveri ve disiplin çok yetenekli olmasa da Ümit’in futbolculuk hayatının da en büyük özellikleriydi. Ancak henüz sahadan tribüne ve oradan da yedek kulübesine geçişi anlaşılan henüz tamamlayamamış. Bariz ofsayt bir pozisyon için gösterilen tepki, kırmızı kart görüp tribünde yerini aldıktan sonraki pozisyonlara tepkiler, maçın analizini yaparak yönlendirmesi gereken bir teknik adamdan çok kafasında karşı takımla görülecek bir hesabı olan bir tribün amigosunu andırıyordu.
İkiden sonra Ankaragücü takımı ve seyircisi birkaç haftadır alevlendirilmeye çalışılan tartışmalar etrafında ‘maçı teslim etmediklerini’ kanıtlamak istercesine agresif hareketlere başvurdular. Fenerbahçe ise Alex’in yokluğunda bolca pas yapıp oyundan düşen rakibinden üç puanı alıp İstanbul’a döndü. Christian’ın golü akıllı oyunun son hediyesi oldu.
Maç bitti. AnkaraÜçü maçı olarak tarihe geçti. Ümit Özat erken soyunma odasına döndü, kalsaydı şampiyonluk sevinci görmüş olurdu.