Sosyal Fizik, büyük verinin analizine dayalı, insan davranışını anlamaya ve bunu nasıl etkileyebileceğimizi bulmaya çalışan yeni bir alan. Sosyal fiziği yönlendiren yakıt ise insan yaşamının her yönünün dijitalleşmesi ile oluşan büyük veri (big data).
Ne bilmemiz gerekiyor bu sosyal fizik hakkında?
Amerika’da MIT Üniversitesinin liderlik ettiği bu alan hala çok yeni. Sosyal Fizik, insan davranışını analiz etmek için modern dünyamızda bulunan çok miktardaki veriyi kullanıyor ve klasik anlamdaki fizikten çok ilham alıyor. Aynı fizikte olduğu gibi enerji akışı ve harekete etkisini analiz ediyor. Bir örnek üzerinden gitmek gerekirse güçlü bir rüzgar estiğinde ağaçtaki bir elma dalından kopup yere düşebilir. Bunun insan davranışlarına uyguladığımızda ise rüzgarın gücü fikir ve bilginin akışı, elmanın hareketi ve düşüşü ise insanların bu fikir ve bilgilere verdikleri tepkiler gibi tanımlanabilir. Bizim uygulamak istediğimiz şey bu rüzgar ve onu besleyen enerji.
Cep telefonunuzdan birisine her telefon ettiğinizde, internette sörf yaparken her tıklamanızda ve fare hareketinizde, bir uygulama indirdiğinizde veya seyahat kartınızı kullandığınızda veri oluşturuyorsunuz. Dünya genelinde hepimizin bunları her gün ne kadar yaptığımızı hesaplarsak inanılmaz boyuttan bir veri ortaya çıkıyor! Bu veri dikkatli bir şekilde toplanıp analiz edilirse, bize nasıl davrandığımız hakkında bilmek istediğimiz birçok şeyi öğretebilir.
Sosyal teşvikler bireysel olanlardan daha iyi çalışıyor
2009’da ABD Savunma Bakanlığı internetin 40. yıldönümünü Kırmızı Balon Yarışması ile kutlamış: Amerika’nın farklı yerlerine on tane büyük kırmızı balon gizlenmiş ve takımların bunları internet veya sosyal medya kullanarak yerlerini keşfetmesi istenmiş. Kazanan takımın ödülü de 40 bin dolar.
4 bin takım kaydoluyor. Bu takımların çoğu sadece balonu direkt bulana para verme, yani direk bireysel teşvikler kullanıyor. MIT’den sosyal fizik üzerinde çalışan ekip ise insanlara sadece direkt bulmaları karşılığında para vermek yerine sosyal teşvikler yapısı ile farklı teşvikler veriyor. Örneğin:
- Balonun ilk konumunu iletene 2,000 dolar
- Balonu bulanı davet edene 1,000 dolar
- Balonu bulanı davet edeni davet edene 500 dolar
Bu yaklaşım insanları balonları bulmak ile ilgili mesajları yaymaya teşvik ediyor ve Dünya çapında arama yapmaya katılmak için 2 milyonda fazla insanı takıma toplamaya yol açıyor. Elbette kazanan öngörülebilir: sosyal teşviklerle harekete geçen ekip bütün balonları dokuz saat içinde buldu.
Kararlarınızın bireysel olduğunu mu düşünüyorsunuz, bir daha düşünün!
Teknolojiyle birlikte artan veri girişimlerin de başarılı olması için çok önemli. Elbette kendi işinde veriyi kullanmak için aynı zamanda daha verimli bir organizasyon yapısı da kurabilmesi önemli.
Facebook, Google gibi şirketlerin, devasa yatırımlarla insanların bir arada mutlu olarak çalışabilecekleri ortamlar yaratmalarının altında da benzer bir fikir yatıyor.
Çoğumuz kararlarımızı kendi iyiliğimiz için rasyonel olarak verip, bireysel olarak karar aldığımızı düşünüyoruz. Veriye baktığımızda ise bunun hiç de doğru olmadığını görüyoruz. Bizler kararlarımızı o kadar da bireysel değil, bulunduğumuz gurup ve onların ilgileri, kuralları ve değerleri ile etkilenerek alıyoruz. Burada gurup dediğim sadece arkadaş veya akrabalar değil, aynı anda bir çok farklı gruba da ait olabiliyoruz. Mesela Galatasaraylı, Fenerbahçeli, Beşiktaşlı veya Kocaelisporlu olmamız, aynı meslek grubuna ait olmamız ya da aynı liseden mezun olmamız gibi…
Girişimciler için ise bu apayrı düşünülmesi gereken bir konu. Müşteriye direk satmaktansa bulundukları grupları etkilemek ve sizi bu grupların konuşmasını sağlamak en önemli büyüme kaldıraçlarından biri. Kendimizi her ne kadar birey olarak görsek de sosyal olarak arılardan pek de farklı değiliz…