Yalanlamanın çekiciliği

2dk okuma

“TARİHE fotoşop” başlıklı haberde, tarih araştırmacısı-yayıncı Atilla Oral, “Edirne’nin işgalinin simgesi haline gelen ‘Bulgar Kralı Ferdinand’ın, kılıcını Şükrü Paşa’ya geri verdiği an’ diye bilinen fotoğrafın gerçeği yansıtmadığını” iddia etmişti.

Haberin Devamı

Oral, Şükrü Paşa’nın fotoğrafının, Bulgar generalin Kavala kalesinde çekilen başka bir fotoğrafına monte edildiğini savunuyor; Şükrü Paşa’nın zaten kılıcını

kırarak teslim olduğunu öne sürüyordu. 20 Kasım’da bu haberin çıkmasından sonra tarihçilerden, akademik çevrelerden itiraz gelmedi. Sadece Samanyolu Haber’de bir “yalanlama” haberi çıktı. “Hürriyet gazetesinden sürmanşetlik yalan haber!” başlıklı bu haber, Şükrü Paşa’nın torunu Sevgi Edirne Kutlukan’ın sözlerine dayanıyordu. Kutlukan, “Hürriyet’te yayımlanan iki fotoğrafın da gerçeği yansıtmadığını, ancak kılıç teslim etme hadisesinin doğru olduğunu” anlatıyordu. Nasıl olduysa, kılıç bir hafta önce evlerinden çalınmıştı!

İnsanların bu durumda haberin doğruluğu konusunda kuşkuya düşmesi doğal. Ama hiç sorgulamadan Hürriyet’in haberinin yanlış olduğuna inanıp tepki gösterenler oldu. Örneğin, Feridun Okumuş adlı okur, “Dezenforme, fotomontajlı yalan haberinizden dolayı sizi kınıyorum” diye yazmıştı.

Bu tepkileri haberi yazan arkadaşımız Ali Dağlar’a ilettim. Haberinde, Oral’ın bulgularını, iki fotoğrafa dayanarak yazdığını anlattı. “Şükrü Paşa’nın torunu olduğunu söyleyen hanımefendi her iki fotoğrafın da yalan olduğunu söylemiş. Bunu anlayamadım” dedi. Haklıydı “iki fotoğrafın da yalan olmasını” anlayamamakta. O haberi yazanlar, Paşa’nın torununa ne demek istediğini sorup, konuyu açıklığa kavuşturmamışlardı.

Başka bilgi ve belgeler de ortaya koysalardı keşke. Sadece bir kişinin çelişkili sözlerine dayanarak, Hürriyet’in haberinin “yalan” olduğunu yazmak bir gazetecilik tavrı olamaz. Araştırmak yerine yargısız infaz yapmayı yeğleyince yazdıkları da eleştiriden çok, önceden verdikleri hükmün ilanına dönmüş...

Fotomontaj olduğu doğru

Haberin Devamı

HABERİN asıl tezi, “Bulgar Kralı Ferdinand’ın, kılıcını Şükrü Paşa’ya geri verdiği an” diye sunulan fotoğrafın montaj olduğu. Bu tezi, Marmara Üniversitesi’nden tarihçi Dr. Salim Aydın’a sordum. Aydın, “Fotoğraf üzerinde oynama yapıldığı anlaşılıyor” dedi; “Çünkü Edirne’de böyle bir yer yok ya da ben bilmiyorum. Eski ve yeni Kavala Kale kapısı aynı, bunda bir sorun yok.
Bu da orijinal fotoğraf üzerinde oynama olduğu izlemini vermekte. Şükrü Paşa bir şekilde o kareye yerleştirilmiş.”

Peki bu fotoğrafın montajla üretilmiş olması, “Şükrü Paşa’nın teslim olmadan önce kılıcını kırdığı”nı kanıtlar mı?  Atilla Oral bu konuda yeni kanıtlar sundu:

“Şükrü Paşa’nın kurmayı olan Kazım Karabekir anılarında ‘esir düştüğümüz zaman kılıçlarımızı kırmıştık’ der. Paşa’yı esir alan Bulgar General İvanov da anılarında Şükrü Paşa ve Türk subayların yakalandıkları sırada kılıçsız olduğunu yazar. Sadi Koçaş’ın 1951’de yazdığı bir makaledeki ‘Türk subaylar kılıçlarını kırdıkları için, güçlükle bulunabilen bir kılıç kral tarafından bu kahraman askere iade edilmişti’ ifadesi de İvanov’un anılarıyla örtüşmektedir.”

Tarihçi Dr. Salim Aydın da Tanin gazetesinde 29 Mart 1913 tarihinde çıkan haberi gönderdi; haberde “Şükrü Paşa kendisine kılıncını teslim eylemiştir. Kral Ferdinand, Edirne müdafi-î kahramanı takdir ederek seyf-i ciladatını (cilalanmış kılınç) iade eylemiştir” deniyor.

Paşa’nın torununda yakın zamana kadar bir kılıç olduğu da doğru. Atatürk Üniversitesi’nden Yrd. Doç. Dr. Hakan Temiztürk, Şükrü Paşa ile ilgili belgeseli hazırlarken kılıcı torununun evinde görüntülediklerini söyledi. Temiztürk, belgeselde yararlandığı kaynakların Hürriyet’in haberini desteklemediğini belirterek, “Esaret günlerinde gördüğü saygı ve itibar da Bulgar Kralı’nın Paşa’ya kılıcını iade etmiş olma ihtimalini destekleyen bir başka husustur” dedi. Tabii bu bilgiler, Şükrü Paşa’nın iki kılıcının nasıl olup da halen Bulgaristan Askeri Müzesinde bulunduğunu açıklamaya yetmiyor! Araştırmalarımın sonucunda Şükrü Paşa’nın kılıcını önceden kırıp kırmadığı ya da Kral Ferdinand’ın kılıcı iade edip etmediği konunda kesin bir sonuca varamadım. Bu noktada son sözü tarihçilere bırakmak durumundayım. Fotomontajla kılıcın iade edilmesi fotoğrafı üretilmesinin nedenini de elbette tarihçiler netleştirecek.

Haberin başlığında kolay anlaşılabilmesi için de olsa fotoşop denmesi yanlış olmuş. Zira bu program yeni, son 20-30 yıldır kullanılıyor. Doğrusu, haberde de yazıldığı gibi fotomontaj. Rötuş ve fotomontajın tarihi daha eski.

Okurdan kısa kısa

Haberin Devamı

Kürşat Muratoğlu: Başsağlığı ilanlarında yazım hatalarına rastlamak üzücü. 6 Aralık’ta çıkan Teoman Ünsal ile ilgili ilanda sözcükler arasına boşluk bırakılmamıştı. Bütün sözcükler birbirine girmişti.

S. Zeki Kuban: Gazetenizdeki yazım hataları çoğalıyor. Örneğin, 7 Aralık tarihli gazetedeki “İhracatçıların beyin fırtınası” haberinin alt başlığı, “Ekonomi Bakanı Zafer Çağlayan’da katıldı” şeklinde yazılmış, kimse görüp düzeltmemiş.

Özhan Apaydın: Bugün (6 Aralık) her ne kadar formalite maçı da olsa Fenerbahçe’nin bir Avrupa mücadelesi var. Sabah gazetemi açtım. Fenerbahçe ile en ufak bir haber yok. Tamam spor sayfalarını çoğalttınız; ama ben FB’nin maça hangi 11’le çıkacağını bile öğrenemiyorum gazetemden.

NOT: Fenerbahçe ile ilgili sayfalar, tamamen teknik bir hata sonucu Ankara ve bazı bölgelerde yayımlanamadı. İstanbul ve son baskılarda vardı.  

Erhan Karabekir: Dikkat ediyorum, Daily Mail Online web sitesinde gördüğüm bazı haber ve fotoğrafları ertesi gün Hürriyet sitesinde aynen buluyorum. Bu haberlerin Daily Mail’in mülkiyetinde olup olmadığını bilmiyorum, eğer mülkiyetindeyse sizce burada etik bir sorun yok mudur?

Haberle ilgili daha fazlası: