Sosyal medya kaynaklı habercilikte etik kurallar henüz yeterince netleşmediği için bu itiraza yanıt verebilmek kolay olmadı. Dersimi çalıştım, sosyal medya ile ilgili yazılar okudum; AİHM kararlarına baktım ve bu alandaki uzman akademisyenlerle konuştum.
Instagram’dan kaynaklanan bu etik sorunu genelleştirip, sosyal medya açısından ele aldım. “Instagram, Twitter ve Facebook gibi sosyal medya mecralarındaki içerikler, ilgili kişiden izin alınmadan haber yapılabilir mi?” Bu soruya yanıt aradım.
Gazeteci milletinin çoğunluğu (geçenlerde Cengiz Semercioğlu’nun da yazdığı gibi) sosyal medyanın kamuya açık alan olduğunu, dolayısıyla da oradaki içeriklerin izinsiz olarak alınabileceğini savunuyor. Nitekim uygulama da bu yönde. O mecralarda yer alanlar, izinsiz olarak haber yapılıyor.
Oysa sosyal medyanın kamuya açık alan olması, habercilik etiği açısından tek ölçüt olamaz. Zira kamuya açık alanda cereyan eden her şeyin haber yapılamadığını, orada da etik sınırlamalar olduğunu biliyoruz.
Kaldı ki, bir kişi sosyal medya hesabını kapalı/gizli tutmuşsa, yazdıklarının ya da koyduğu fotoğrafların kamuya açık alanda olduğu söylenemez. Facebook’ta kapalı bir hesapta sadece arkadaşlarının görmesine izin verilmiş bir yorum ya da fotoğrafın alınıp yayınlanması ahlaki olmaz. Kapalı/gizli hesapları, kişilerin özel ve mahrem alanı olarak kabul etmeliyiz. O nedenle ilk bakılması gereken o hesabın açık olup olmadığıdır.
Açık bir sosyal medya hesabından veri alınacaksa, yeni bir soru devreye girer; o kişi ünlü mü, siyasetçi/bürokrat gibi kamusal görevi olan bir şahsiyet mi? Ünlülerin, siyasetçilerin ve devlet adamlarının özel hayat alanı daha dar kabul edildiği için, onların sosyal medya hesaplarına koydukları fotoğraflar ve yazdıkları izin alınmadan haber yapılabilir.
Gelelim ünsüz ya da kamuda görevi olmayan kişilerin sosyal medya hesaplarındaki içeriklere. Bu konumdaki vatandaşların fotoğraflarının izinsiz yayınlanamayacağı, iletişim etiği ile ilgilenen akademisyenler ve hukukçular arasında genel kabul görüyor. Biz gazeteciler için de böyle. O fotoğrafların izinsiz yayınlanması, telif hakları problemi doğmasına da neden oluyor.
Ünsüz ve kamusal görevi olmayan kişilerin yazdıklarının haberleştirilmesi konusunda da henüz bir görüş birliği sağlanmış değil. Ama bence burada hayatın diğer alanlarındaki uygulamayı örnek almalıyız. Diyelim, ünsüz bir kişinin bir restoranda arkadaşıyla ilginç bir konuşmasına kulak misafiri olduk. İzinsiz yayınlayabilir miyiz? Hayır. Çünkü o konuşmanın amacı yayınlanması değil, kişi, “yalıtılmış” bir alanda konuştuğunu sanıyor; kamu yararı da yok.
Aynı şekilde ünsüz bir kişinin açık sosyal medya hesabındaki yazışmalarını izinsiz yayınlamak da özel hayat alanını ihlal anlamına gelir. Kamuya açık bir alanda yazmış olsa da hedef kitlesi farklı olduğu için, yazılanlar bağlamından koparılmış olur. Daha önemlisi, dijital alanda yeni yerleşmekte olan “kişisel verilerin korunması” kavramını da hesaba katmak zorundayız.
Zira BM İnsan Hakları Evrensel Bildirgesi ve Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin güvence altına aldığı “kişisel veriler”, kişilerin “isim, fotoğraf, sosyal medya iletileri, e-posta adresi, parmak izi, biyometrik ve tıbbi bilgiler gibi yaşamın her alanındaki bilgileri” kapsıyor. (*) Anayasa’nın 20. maddesi de kişisel verilerin korunmasını güvence altına alıyor. Ünsüz bir kişinin açık sosyal medya hesabında yazdıklarını haberleştirmek, “kişisel verilerin gizliliği”ni ihlal anlamına gelir.
Yeniden Kıvanç Tatlıtuğ’un fotoğrafının altındaki yorum konusuna dönersek, B.A. adlı genç kadın, o yorumu kendi Instagram hesabında yapsa, yayınlamak için izin almak gerekirdi. Ama bu yorumu kendi sayfasında değil, ünlü kişinin yani özel hayat alanı daha dar olan Kıvanç Tatlıtuğ’un sayfasına yazmış. Bu nedenle de izin alınmadan yayınlanabilecek farklı bir alana girmiş.
Fakat yine de bu genç kadının o masum yorumunun silinmesinden yanayım. Israrla istediğine göre, bir zarara uğraması sözkonusu. Böyle bir durumda en doğrusu, “kişilere zarar vermeme” ilkesini devreye sokmaktır...
(* Kişisel verilerin korunması: Avrupa ve Türkiye, Ahmet Ceran/İKV Uzman Yardımcısı)
OKURDAN KISA KISA
CEVDET Özcan: Ramazan ayı boyunca yatsı namazından sonra cemaatle kılınan namaz “teravi” değil “teravih” namazıdır. 1 Aralık’ta 16. sayfadaki bulmacanın soldan sağa altıncı sorusu. Aynı hata daha önce de yapılmıştı.
Sinan Doğan: Son dönemde hatalı başlık ve üst başlıklara sık rastlar olduk. 1 Aralık tarihli gazetede 11. sayfadaki haberin üst başlığında “işvren pazarlık için hazır”.
Kadir Okur: Milli Piyango ikramiyesi haberinde 55 milyon TL’lik ikramiyenin 200 liralık banknotlardan 275 bin adet olacağı yazılmış ama başka bir yerde bu miktar 250 bin adet olmuş. İkramiye de bir yerde 50 milyon TL’ye düşürülmüş. Bu kadar yanlışlarla dolu bir haber.(27 Kasım)
A. Şengör: “Çipras önce yazdı, sonra sildi” haberinde Çipras’ın ne dediği anlaşılmıyor. Hürriyet’teki redaksiyon sorunu kritik seviyeye ulaştı. (30 Kasım)
Abdurrahman Karman: Öldürülen Diyarbakır Barosu Başkanı Tahir Elçi’nin TV’deki sözlerini eksiksiz yazdığınız için tebrik ederim. Bütün medya Elçi’nin “PKK terör örgütü değildir” dediğini yazıyor ama siz o cümlenin arkasından “Bazı eylemleri terör niteliğinde olsa bile PKK silahlı siyasal bir harekettir” diye eklediğini de habere koyarak hakkını teslim ettiniz. (29 Kasım)
Bülent Özel: Başlık, “Banvit’in Daçka keyfi 76-65”. Haberde ise Banvit’in 76-65 kaybettiği yazılmış. PTT 1. lig puan cetvelinin altındaki sonuçlarda Altınordu hem Karabük ile hem de Y. Malatya ile oynamış görünüyor. (30 Kasım)
Anıl Şazil: “İllegal çinko” haberini yazmak için gizli çekim yapmışsınız. Oradaki insanlarla gazeteci kimliğinizi gizleyerek konuşmuşsunuz. Nerede kaldı sizin ‘Yayın İlkeleri’ ve gazetecilik ilkeleriniz? (22 Kasım)
Tarık Emekli: “Türkmen bayrağıyla açıkladı” haberinde yazım hatası var, “bulanan” yazılmış. Alttaki kutuda da “Gölü’nen” ve “klübün” hataları yapılmış. (22 Kasım)
Mustafa Kabul: İnternette spor bölümünde fikstür programınızda futbol bilgileriniz mükemmel. Ama basketbol bilgileriniz ya geçen yıl ya da bayanlar derken erkekler geliyor. Bir el atılsın.
Cihan Taner: İnternetteki aktif ve çevik (!) haber anlayışınızdan ötürü tebrik ederim. Rusya’nın IŞİD petrolünün Türkiye’ye taşınmasıyla ilgili iddiaları haberini, Amerika’dan Türkiye hükümetini destekleyici bir açıklama gelene kadar bekletmişsiniz resmen. (2 Aralık)
Güzin Öztürk: Ölüm ya da cinayet gibi olaylara attığınız “korkunç ölüm”, “korkunç şekilde öldü” gibi başlıklar, ölen kişinin yakınlarını da derinden etkilemiyor mudur? Bir cinayet ne şekilde olursa olsun korkunçtur. (1 Aralık)