Örneğin
Gizem Doğan, mesajında,
"11 Mart'ta spor sayfasındaki MotoGP ile ilgili haber yanlıştı. Sezonun ilk yarışı olan Katar yarışı 10 Mart Cumartesi günü yapılmıştı ve Stoner 1., Rossi 2., Pedrosa 3. olarak yarışı bitirmişlerdi. Ancak, pazar günü yayımlanan haberde yarışın o gün yapılacağı belirtilmiş ve sıralama turu sonuçları olarak da yarış sonuçları verilmişti. Bu haberden sonra, birebir takip etmediğim bazı spor faaliyetleriyle ilgili sonuç ve haberlerin doğruluğundan emin olamayacağım artık. Hürriyet'e hiç de yakışmayan bir şey oldu" derken,
Mehmet Gürkan Gültekin şunları söylüyor:
"Her gün Hürriyet Gazetesi'nin haber portalına girerek günün gelişmelerini takip ediyorum. Bugün sabah siteye girip 'Newcastle, AZ'yi parçaladı' başlığının altında, UEFA Kupası'nda oynanan maç sonuçlarına bakınca hayretler içerisinde kaldım. Celta Vigo - Werder Bremen arasındaki maç 1 - 0 sonuçlanmış gibi görünüyordu. Oysa maçı Werder Bremen 1 - 0 kazandı, yani 0 - 1 yazılmalıydı. Yapılan bu hata çok küçük gibi gözükebilir ya da başka bir site bunu yapsaydı çok önemsemeyebilirdim ama Hürriyet'in bunu yapma lüksü asla yok benim gözümde."Hürriyet, okurlarının gösterdiği güvene her gün layık olmaya çalışıyor ve oluyor da; ama arada, bu tür hataların meydana gelmesi engellenmiyor. Dikkatiniz için teşekkürler.Sporla ilgili bir diğer eleştiri konusu ise başlıklarda kullanılan sözcük seçimine ilişkin. Dr.
Gündüz Tezmen'in verdiği örnek bunlardan biri:
"Pazar günkü Hürriyet spor sayfasında FB'nin kazanması haberi 'Silahlar Patladı' başlığıyla verildi. Spor ile silahı bir araya getirmek, benzetmelerde silahı kullanmak ve övmek çok şanssız olmuş. Bu konu üzerine sayfalar dolusu yorum yapmak mümkün de, bu başlık zaten söze gerek bırakmıyor."Dr.
Tezmen'in eleştirisi yerinde. Bu köşede daha önce de değinmiştik. Başlıkların cengaverce atılması, ne yazık ki, tüm dünyada spor basınının çok sevdiği bir şey. Yenmek, yenilmek yetmiyor; parçalamak, vurmak, patlamak yeğleniyor. Talep mi arzı yaratıyor; yoksa arz mı talebi kışkırtıyor bilemiyorum; ama sahalardaki şiddet ile bu yaklaşım arasında bağ kuranların iddialarına hak verenlerin sayısının arttığına, en azından ben, tanık oluyorum.Hürriyet'in bu başlıkla çıktığı gün Ankara'da Ankaragücü-
Beşiktaş maçı öncesinde, sırasında ve sonrasında çıkan olaylarda yaklaşık 200 kişinin gözaltına alındığını da yeri gelmişken anımsatmak yararlı olabilir.
Sanık hükümlü farkı belli olmayıncaHÜRRİYET'in taşra baskılarında yayımlanan ancak daha sonraki baskılardan çıkan bir haber, haberin konusu olan kişi tarafından eleştirildi. 11 Mart günkü Hürriyet'te yer alan,
"MÜYAP’a Saldırı Tek Gözlü Korsandan" başlıklı haberde,
Mehmet Akif Öztürk'ün Müzik Yapımcıları Derneği'nin internet sitelerinin çökertilmesinden sorumlu olduğu iddia ediliyordu.
GURURUM RENCİDE EDİLDİSivas'ta yaşayan
Akif Öztürk, gönderdiği mesajda, eleştirilerini birkaç noktada odaklıyordu:
"Gözümün birini küçükken geçirdiğim bir kaza sonucu kaybettim ve protez göz kullanıyorum. Hakkımda MÜYAP tarafından internet sitelerini çökerttiğim iddiasıyla açılmış bir dava bulunmaktadır. Mahkeme tarihi daha belli bile olmamıştır, dava şu anda sadece savcılıktadır. Kanuni konular hakkında fazla bilgim yok ama bildiğim kadarıyla suç kesinleşmeden veya izin alınmadan fotoğraf yayımlanması, açık ismin geçmesi suç sayılmaktadır. Haberde geçen yazılar tamamen asılsızdır. Asıl önemli konu ise, kişilik haklarıma ağır hakaret edilmesi ve gözümdeki özür kullanılarak gururumun rencide edilmesidir. Bunun da gazetecilik veya habercilikle ilgisi yoktur."Bu tür haberler, yani savcılığa intikal etmiş ancak henüz başlamamış ya da tamamlanmamış yasal süreçlere ilişkin haberler, sanık ve hükümlü farkının altı çizilmeden okurlara yansıtılıyor bazen. Giderek örnekleri azalsa da bu haber bunlardan biri. Üstelik kullanılan başlık, henüz hüküm giymemiş birini
"korsanlığa" uygun görüyor ve üstelik bu kişinin bir gözünün görmemesi de ilginç başlık atma çabasına katık ediliyor. Haberin özüne ilişkin eleştiriler doğru olmasa bile, kişilerin özürlerini,
"espri" olsun diye haberin başlığına taşıma dönemi, gelişmiş ülkelerin medyalarında çok uzun süre önce kapandı.O nedenle,
Öztürk'ün bu haber nedeniyle mağdur olduğunu söylersek yanılmış olmayız.
Isparta değil SpartaYard. Doç. Dr. Ceyda Ilgaz Büyükbaykal: "13 Mart 2007 tarihli Hürriyet Gazetesi’nin 14. sayfasında yer alan '300 Ispartalı’dan Gişe Rekoru' haberinin gerek başlığında gerekse içeriğinde büyük bir hata yer almaktadır. Sparta Kralı’nın ordusu ile Pers ordusu arasında geçen savaşı anlatan film '300 Spartalı'dır. Bilgi eksikliğinden kaynaklanan böyle bir hatanın haberin kontrolünde de gözden kaçtığını düşünüyorum. Durumu bilgilerinize sunarım. Başarılı çalışmalarınızın devamını dilerim."
Aptallık katsayısı ne demek?Kerem Kaynar: "14 Mart 2007 günü yayımladığınız 'Tuna Kiremitçi'nin Hikáyeli İntikámı' başlıklı haberde şöyle bir cümle geçiyor: ' ...Bu 'Büyük Yönetmen'in isminin Sinan Çetin olduğunu anlamamak için insanın aptallık katsayısının hayli yüksek olması gerekir herhalde.' Bu cümleye istinaden bazı sorular sormak istiyorum, cevaplarsanız sevinirim. 1- Sinan Çetin ve/veya Plato'sunu tanımayanlar 'aptallık katsayısı hayli yüksek' insanlar mıdır? 2- 'Aptallık katsayısı' nedir? Bir halk terimi değil bildiğim kadarıyla. Bilimsel literatürde açıklaması var mıdır? 3- 3 sütunluk bir haber imzasız yayınlanmıştır, aynı günün gazetesinde Başbakan'ın muhabirlere çay gönderdiğini anlatan ufacık bir haber bile imzalı yayınlanmıştır. Bu haber neden imzasızdır? Hukuki gerekçelerle mi? 'Aptallık katsayısı hayli yüksek' insanlardan mı çekinilmektedir?"
Tokada övgü mü?DemetErel Ordu: "15 Mart 2007 tarihli Hürriyet Gazetesi'nde Demet Akalın'ın boşanmasıyla ilgili haberin '2 Tokat Atsaydı Boşanmazdık' başlığıyla manşetten ve özendirir biçimde verilişini kınıyorum. Kadına karşı şiddetin doruğundaki bir ülkede sadece popülerlik için bu tür haberlere yer verilmesi ve herkesin gözüne gözüne sokulması, ne derece sağlıklı merak ettim! Şiddeti özendirecek haberlerden -sadece en çok okunma adına- özellikle uzak durmanızı, daha dikkatli olmanızı rica ediyorum."