İngiliz kamu yayıncısı BBC'de yayınlanan bir belgeselde, Soğuk Savaş dönemindeki nükleer silah denemelerine gönderilen askerlerin kanında, radyoaktif madde tespit edildiği öne sürüldü.
Belgeselde, üst düzey hükümet yetkililerinin adının geçtiği nükleerli kan skandalında, devlet memurlarının gazilerin açtıkları davalarda yalan ifadeler verdiği öne sürdü.
1952-1967 yılları arasında Avustralya ve Pasifik'teki radyoaktif silah deneylerinde görev yapan gazilerin hikayelerinin anlatıldığı 75 dakikalık belgeselde, 2022 yılında askerlerin kan testleri yaptırdıklarını ve sonuçların o zamandan beri gizlendiği ifade edildi.
Mirror gazetesinde yer alan haberde, öne sürülen iddiaların, İngiltere Parlamentosu'nda görev yapan memurlarla ilgili olduğu ve birden fazla devlet dairesinin nükleerli kan skandalına karıştığı belirtildi.
Kayıp tıbbi kayıtlar için hükümete dava açan yüzlerce aile adına hareket eden insan hakları avukatı Jason McCue, "Başbakan yalanların üzerine çizgi çeker ve adaleti sağlamazsa, yapacağı örtbas hükümetini de saracaktır" dedi.
1950'lerde başlayan nükleer testlerin gazileri için İşçi Partisi yetkililerinin "dürüst olma" sözü verdiğini belirten McCue, "Davamız, nükleer test gazilerinin hükümetin tüm kademelerinde yanlış yönlendirildiklerine dair bir geçmişi kanıtlamaktadır. Onlarca yıldır gazilere dürüstlük dışında her şekilde davranıldı" ifadesinde bulundu.
İngiltere Başbakanı Keir Starmer, askerler üzerinde yapılan nükleer deneylerin devlet tarafından örtbas edilmesinin, hükümete kadar uzanacağı konusunda uyardı.
SAVUNMA BAKANLIĞI: HİÇBİR BİLGİ SAKLANMADI
Suçlamaları reddeden Savunma Bakanlığı, hiçbir bilginin gazilerden saklanmadığı konusunda ısrar etti. Belgeselde yer alan atom bombası gazisi John Morris, "Herkesin dinlediği tek bir kişi var o da başbakan. İki yıl önce başbakanla görüştüğümüzde, sadece madalya istiyorduk. Şimdi ise adalet istiyoruz" açıklaması yaptı.
Nükleer deneylere maruz kalan gazilerin hızla öldüğünü vurgulayan Morris, "Başbakan bir şeyleri değiştirmek istiyorsa işte ona fırsat. Bu durum ile başa çıkmak zorunda" dedi.
Bir bakan Mayıs ayında, İngiltere Atom Silahları Kurumu'na, kan testi verileri, idrar analizleri, tıbbi formlar da dahil olmak üzere 4 bin sayfalık kayıtların gizliliğinin kaldırılması talimatı verdi.
1011 gazinin 2008 yılında Yüksek Mahkemede açtığı davada, hükümetin savunma avukatı, kurumlar arası uzmanlar tarafından oluşan ekibin, kan testi yapılmadığını ve hiçbir bilginin saklanmadığını öne sürdü.
Savunma avukatı, "İdrar analizlerinde eksiklikler var. Testler için hazırlanan yol haritası, sonuçları takip etmek yerine önleyici olmak için hazırlanmış. Bana, kamuya açıklanmayan belgelerin esasen gizli nükleer teknik belgeler olduğu ve bunların kişisel yaralanma iddiasıyla ilgili olmayacağı söylendi" dedi.
Davanın görüldüğü Yüksek Mahkeme, davanın çok geç açıldığına hükmederek davayı reddetti.
AİHM'E DE BAŞVURULDU
1995 yılında iki gazi, Atom Silahları Kurumu'nun verdiği tıbbi kayıtların eksik olduğunu belirterek Avrupa İnsan Hakları Mahkemesine başvurdu.
AİHM'in tıbbi kayıtların gizli tutulup tutulmadığı ve sonuçların askerlere neden verilmediği sorusuna verilen resmi yanıtta, bombaların askerleri riske atacak kadar güçlü olmadığı iddia edildi.
İngiliz Hükümeti, “Gizli belgeler komisyonun sorusunda bahsi geçen kayıtları içermemektedir. Başvuranlardan hiçbir bilgi saklanmamıştır. Çünkü bunu yapmak için hiçbir neden yoktur" ifadeleriyle AİHM'e yanıt verdi.
İki gazi geçen zaman diliminde hayatını kaybederken AİHM, iki gazinin tıbbi kayıtların saklandığı iddiasının “spekülatif” olduğuna karar verdi.