Çünkü, başta hükümet yetkilileri olmak üzere, birçok devlet adamı, siyasi ve uzman, Silvan’daki saldırıdan söz ederken “13 tane şehit” dedi. Şehitleri “tane” ile saymak yanlışına düştüler yani.
Bir kere “tane” sözcüğü insanlar için kullanılmaz. Cansız varlıklar için kullanılan ve sayı belirten bir sözcüktür. Hem “adet” anlamındadır bu sözcük hem de bazı bitkilerin tohumunu ifade eder.
Bu konuyu dil uzmanı bir isme, Dil Derneği Başkanı Sevgi Özel’e sordum. Özel de “tane”nin yanlış kullanımının yaygın olduğu kanısındaydı: “Evet, ‘13 tane şehit’ denmez; çünkü kaç şehit olduğu, ‘13 sayısıyla’ belirtilmektedir. Aynı biçimde ‘Üç tane kadın geldi; Beş tane çocuk...’ gibi anlatımlar doğru değildir. ‘Tane’ sözcüğü, canlılar için kullanılmadığı gibi, cansızlar için de her zaman kullanılmaz. Örneğin ‘Az önce beş tane araba geçti’ yerine, ‘Az önce beş araba geçti’ deriz. ‘Kırlarda bir tane bile çiçek yoktu’ gibi (Nezihe Meriç’ten bu tümce) kullanımlar yaygındır.”
Yeni Çağ gazetesi yazarı Mustafa Önder de geçen gün “Türk, Türkçe konuşandır” başlıklı yazısında “tane” yanlışına değindi: “Bir muhabir de ‘7 tane terörist öldürüldü’ diyor! Tane sözcüğünün nerede kullanılacağını bilmeyen bir muhabir!”
Sanırım bu örnekler, yeterince açıklıyor, “tane” sözcüğünün insanlar için kullanılmayacağını...
Kahramanmaraş’taki intihar salgını
BİZ gazeteciler, intihar haberlerinin özendirici, yol gösterici özelliği üzerine çok konuşuruz, çok da yazarız. İntihar haberlerini savunacak gazeteci de pek yoktur. Ama bir türlü bu haberlerden kurtulamıyoruz. Bu tür haberler önümüze geldiğinde haberin cazibesi, insan hayatının önüne geçiyor. Alın size Kahramanmaraş vakası! Kentteki intihar vakaları mayıs ayında iki katına çıkmış. İntiharların önlenmesi için valilikte “İntihar ve Krize Müdahale Komisyonu” kurulması zorunluluğu doğmuş. Peki intihar salgını neden böylesine yayılmış? Kahramanmaraş Yenişehir Devlet Hastanesi Ruh Sağlığı ve Hastalıkları Uzmanı Dr. Enver Analan’dan dinleyelim bu sorunun yanıtını: “Dört kardeşin intiharının intiharları tetiklediği son derece üzücü bir olayla karşılaştık. Mayıs ayında Kahramanmaraş’ta ciddi bir artış oldu. Mayıs ayındaki artış nisan ayında yaşanan toplu intiharın tetiklediği bir durum olarak görülebilir.”
Anlaşılan salgın hızla yayılmış! Hatırlarsınız, Beraris, Raden, Rulin ve Sajen Sağocak adlı kardeşlerin, 21 Nisan’da etmeleri televizyonlarda, gazetelerde günlerce hem de intiharın bütün ayrıntılarıyla haber olmuştu. Kahramanmaraş’taki intiharların bu kadar hızla artmasında o haberlerin etkisinin olmadığını kim söyleyebilir?
“İntihar ve Krize Müdahale Komisyonu” kurulması ve yapılan açıklamalar, dört kardeşin intiharıyla ilgili haberler konusunda ciddi bir uyarı. Biz gazetecilerin üzerine düşen o günlerde yazdığımız haberleri yeniden değerlendirmek. Ve tabii yeni intihar haberleri konusunda daha dikkatli olmak.
Ne yazık ki, K.Maraş’ta komisyon kurulduğu haberinin üzerinden iki gün geçtikten sonra 22 Temmuz’da Hürriyet’in birinci sayfasında yine bir intihar haberi vardı: “Aile hekimi evinde ölü bulundu.” Haberde, doktorun nasıl intihar ettiğine dair “yol gösterici” bilgiler de vardı!
Herhalde dört kardeşin intiharının ardından Kahramanmaraş’ta intiharların iki katına çıktığı haberi gözden kaçtı...
Dur ihtarı faciasındaki yanlışlar
HAVZA’da, jandarmanın, kına gecesinden dönen iki kardeşe ateş açması ve kardeşlerden birinin yaşamını yitirmesi olayı geçen hafta boyunca bazı gazetelerde ayrıntılı olarak irdelendi. Bugünden bakınca olayın meydana geliş biçimi oldukça net.
Jandarma “PKK’lı sandığı” iki gencin üzerine üç saat boyunca 500 kadar mermi yağdırmış. Jandarmanın tek savunması, “Dur ihtarına ateşle karşılık verdiler” biçiminde. Olaydan sağ kurtulmayı başaran Habip Çetintaş ise “Dur ihtarı duymadık, ateş açılınca kuru sıkı ile havaya tek el ateş ettim” diye itiraz etti bu savunmaya.
Şimdi geriye dönelim ve olayın meydana geldiği gecenin sabahında, yani 20 Temmuz’da saat 07.12’de Anadolu Ajansı’nın geçtiği haberi özetle okuyalım:
“Samsun’da çatışma: 1 ölü – ...viyadüğün altından terör örgütü mensuplarının geçiş yapacağı ihbarını alan güvenlik güçleri pusu attı. Eski Samsun-Ankara yolu üzerinde 2 kişinin yürüdüğünü görüntüleyen güvenlik güçleri ‘Dur’ ihtarı yaptı. Güvenlik güçlerinin ihtarına uymayan kişilerin ateş açtığı iddia edildi. Çıkan çatışmada sonucunda Gökhan Çetintaş (16) kuru sıkı tabancayla ölü ele geçirilirken, Habip Çetintaş (18) güvenlik güçlerine teslim oldu. Kardeş oldukları belirlenen saldırganların Havza ilçesinden annelerinin bulunduğu 6 kilometre uzaktaki Paşapınar köyüne ziyarete gittikleri öğrenildi.”
Jandarmadan alınan yarım yamalak bilgilerle yazıldığı anlaşılan haberdeki mantık hatalarını bir kenara bırakalım. Ama ajansın, olayın “çatışma” olmadığının ortaya çıkmasının ardından ilk haberini yenilemesi gerekmez miydi? Öyle olmadı. Ajans, konuyla ilgili ikinci haberinde Samsun valisinin açıklamasını da “Samsun’daki çatışma” üst başlığıyla verdi. Nihayet öğleden sonra geçilen jandarma ve bakanlık açıklaması haberlerinde üst başlık “Samsun’da dur ihtarına uyulmaması olayı” olarak değiştirildi.
O gençleri “saldırgan” olarak nitelendirmek özür dilemeden geçiştirilebilecek bir habercilik yanlışı mıdır? Dahası, Anadolu Ajansı’nın, Hürriyet’in de aralarında bulunduğu abonelerine karşı bir “düzeltme notu geçme” yükümlülüğü yok muydu? “Resmi bilgileri” sorgulamadan yayınlayan, yanlışı ortaya çıkınca da bunu düzeltmeyen bir ajansın haberlerine ne kadar güvenilebilir?
OKURDAN KISA KISA
Dr. Muhammed Tanaşi: Bugünkü (18 Temmuz) gazetede “Libyalı isyancılar bir ileri bir geri” diyorsunuz. Libya’da Muammer Kaddafi isminde bir diktatör ile halkın içinden çıkan devrimciler vardır. Bu devrimcilerin kurdukları hükümet TC ve ABD başta olmak üzere 30 devlet tarafından tanınmıştır. Yani ‘İsyancılar’ diye bir şey yoktur. Bu konuya dikkat etmenizi rica ederim.
Çetin Topal: Adana baskılarında, hatta bölge ekinde Adana Demirspor ile ilgili neredeyse hiç haber çıkmıyor. Sizce bu ne kadar doğru bir tavır acaba?
Yasemin D.: “Kadını kaçırdılar, çalıştırdılar, işkenceyle öldürdüler” başlıklı haberinizin altında “cinsel gücü artıran besinler” linki vermeniz! Fazla söze gerek yok; olmuyor, olmuyor.
Acar Akbulut: 21 Temmuz’da Ankara Eki’nin altıncı sayfasında “Kore gazisi Yahya Ödevci son yolculuğuna uğurlandı” diye bir haber var. Ama haberin yanındaki fotoğrafta askerlerin omuzlarında taşınan tabutun üzerinde “Remzi Arık Kore Gazisi” yazıyor. Bir isim yanlışlığı olduğu muhakkak.
Mirzat Ulu: “İskandinavya’da 11 Eylül” başlıklı haberinizin spotunda “...Oslo’da patlayan bomba 7 can anıldı” deniyor. Herhalde “aldı” diye yazacaktınız da “anmayı” tercih ettiniz, kimse de düzeltmedi.