21 Mayıs’ta, Kahramanmaraş’ta şehit Mehmet Demir için düzenlenen cenaze töreninde de Kılıçdaroğlu’nun çelenginin üzerindeki isim yırtılmıştı. Fakat hurriyet.com.tr’de yayınlanan ve ertesi gün de basılı gazetede yer alan “Şehit cenazesinde çelenk krizi” haberi, sosyal medya ve internet medyasında eleştirilmiş; “şehit yakınının tepkisinin Kılıçdaroğlu’na değil, Cumhurbaşkanı’na yönelik olduğu” öne sürülmüştü.
CHP Grup Başkanvekili Levent Gök de “Şehit yakını olduğunu ifade eden kişi ‘cumhurbaşkanı falan istemiyorum’ demesine karşın Sayın Genel Başkanımızın çelenkteki ismi kaldırılarak başka bir mahiyette sunulması etik değildir” diyerek Hürriyet’i eleştirmişti.
Oysa gerçek hiç de öyle değildi; “şehit yakını” olduğunu söyleyen kişi tamamen Kılıçdaroğlu’nu ve çelengini hedef alıyordu. Haberde yer alan video da bunu kanıtlıyor. Videoyu izledim, önce askerin “şehit yakını”nın itirazına “Cumhurbaşkanı yayınladı” yanıtı verdiği duyuluyor. Ardından aralarında şu konuşma geçiyor:
Cumhurbaşkanı yayınlasın kardeşim, istemiyoruz biz.
Sen ne mantıkla istemiyorsun? Kimsin yahu?
Biz cenaze sahibiyiz kardeşim. Devletten bir şey istemiyoruz kardeşim. Görmek istemiyoruz. İstemiyoruz kardeşim. Böyle bir şey yok. Kaldırın onu oradan. Meclis’te hem PKK’ya destek vereceksin hem ismi... İstemiyoruz onu.”
Bu konuşmanın ardından birileri, çelenkten Kılıçdaroğlu’nun adının yazılı olduğu bandı yırtıp alıyor. Olay bu. Kahramanmaraş’taki o cenaze törenini izleyen DHA muhabirleri ile de konuştum. Asker, şehit yakınına “devlet protokolünün uygulandığını” söylüyormuş; o nedenle “Cumhurbaşkanı”ndan söz edilmiş. “Şehit yakını”, Cumhurbaşkanı ile ilgili tepki göstermemiş.
Kısacası, Hürriyet’in haberi doğruydu. CHP, bir gün önce Kocatepe Camisi’ndeki törende Kılıçdaroğlu’na yumurta atıldığını da göz önünde tutarak, çelengin yırtılması haberini yalanlamak yerine “uyarı” olarak kabul edebilirdi. Böylece saldırıya tepki göstererek hükümeti ve güvenlik birimlerini önlem almaya zorlayabilirdi.
Tabii sadece CHP değil, devleti yönetenler ve güvenlik birimleri de o haberi olabileceklerin sinyali olarak değerlendirmeliydi. Önlem almalı ve tahrik edici söylemlerden kaçınmalıydılar. Ama bırakın kaçınmayı, öfkeyi Kılıçdaroğlu’na yönlendirme çabasını artırarak sürdürdüler.
Ne oldu? Yalanlamayla üzerini örtmek yetmedi. Ankara’da yumurta atan, Kahramanmaraş’ta çelengin üzerindeki kâğıdı yırtan zihniyet, işi İstanbul’da Kılıçdaroğlu’nu “mermi” ile tehdit etmeye kadar vardırdı.
Biz gazetecilere düşen, her zaman olduğu gibi şehit cenazelerinde de saldırganlığa ve şiddete karşı çıkmak, insanları gerilimin tırmanmasının getireceği tehlikelere karşı uyarmaktır. “Kovuldu” gibi başlıklar atmak saldırganlığa arka çıkmak ve teşvik etmek anlamına gelir.
KÂBE KOKUSU
HÜRRİYET’in, aralarında Kuran’ın da bulunduğu “Kâbe kokulu özel ramazan seti”ni promosyon olarak vereceğine ilişkin duyuru, bazı okurları şaşırttı. Sosyal medyada yazılanlar bir yana, okurlarımızdan da “Kâbe kokusu nasıl oluyor” diye soranlar oldu.
Barış Akgül, “Kâbe kokusunu Kuran’a nasıl vereceğinizi teknik olarak açıklayabilir misiniz? Kitaplar mı gidecek, koku mu gelecek?” diye yazdı. A. Feridun Gündoğdu ise inanamamıştı:“
Sayenizde bir yaşıma daha girdim. ‘Kâbe kokulu ramazan seti’ ne demek? Kâbe’nin özel bir kokusu mu var? Yani şişelere doldurdunuz da kitaplara mı serpiyorsunuz? Sahte zemzem suyu satanlara benzediniz.”
Doğrusunu söylemek gerekirse ben de bilmiyordum “Kâbe kokusu”nun kitaplara aktarılabildiğini. Satış ve Stratejik Planlama’dan (CRM) uzman –ki kendisi en büyük yardımcımdır- Jülide Diren’e sordum. O da kitapları baskıya hazırlayanlardan aldığı bilgiyi bana aktardı:
“İnsanlar, Kâbe örtüsünün gül kokulu olduğunu düşünüyor. Kâbe örtüsünün gülden farklı özel bir kokusu vardır. Bunu umre veya hac ibadeti yapanlar bilir. Nitekim Kâbe kokusu, internette birçok sitede satılıyor. Hac malzemesi satan mağazalarda da bulunabilir. Biz de ‘ramazan seti’ni bu koku ile bastık.”
OKURDAN KISA KISA
MURAT Ökmener: M. Ali ile ilgili manşette “2011’de isim hakkını 512 milyon dolara sattı” deniyor. Aynı gün spor sayfasında “Ali’nin 80 milyon doları için aile kavgası” diye haber var. Hangisi doğru? Ya da M. Ali 5 yılda 432 milyon doları bitirdi! (7 Haziran)
NOT: 512 milyon dolar bilgisi yanlış. 2006’da yayınlanan haberde, M. Ali’nin isim hakkını bir lisans firmasına 50 milyon dolara sattığı yazılmıştı.
Cumali Kenger/Fuat Sümer: Her gün bombaların patladığı güzel ülkemde, transfer haberlerini “bomba” diye adlandırmazsanız duyarlı Türk vatandaşı olarak bizi mutlu edecek.
Ayhan Yükseler: “Kayıp dediğim karımı boğdum” haberinde Düzce’nin Sakarya’da olduğu ifade edilmiş. Lütfen biraz dikkat. Düzce, ayrı bir il. (8 Haziran)
Ayşe Besler: Önce Kandilli Rasathanesi’nin sitesine baktım depremin merkez üssü için. Bursa yazıyordu ama siz “İstanbul’da korkutan deprem” başlığı atmışsınız. Anladık, İstanbul’daki insanlar en değerli insanlar ama bu kadar olmaz. (7 Haziran)
O. Serdar Uluç/Müge Övgü: İnternetteki “Kadın sürücünün feci sonu” başlığı ve içeriği cinsiyetçi yorum taşımaktadır. Trafik kazası yapanların cinsiyetlerinin sadece kadın olunca yazılması trajikomik. Cinsiyet üzerinden kaza haberi yapılacaksa tavsiyem, bir yıl aralığında meydana gelen ölümlü trafik kazalarındaki sürücülerin cinsiyetlerinin ortaya konulmasıdır. (8 Haziran)
Nurten Gözoğlu: Sık sık kendinizle çelişkiye düşüyorsunuz. Uyku problemi hakkındaki haberde saçma ve uygunsuz, kadını kötü gösteren, tahrik edici, yanlış anlamaya sebep olacak fotoğraf kullandığınız için sizleri ayıplıyorum. Ya değiştirin ya da ilkelerinize uygun davranın. (5 Haziran/Hürriyet Pazar)
Bahri Ovalı: Tanju Gürsu’nun ölüm haberinde FSM Hastanesi’nin Bostancı’da olduğu yazılmış. Bu hastane Ataşehir ilçesi İçerenköy Mahallesi’ndedir. (8 Haziran)
Eray Yeniçeri: 7 Haziran’da Akdeniz ekinizde verilen “Koşarken çarptı” başlıklı kısacık haberde üç yazım hatası var.
Tarık Uçkan: Hani intihar haberi yazmayacaktınız? 10 Haziran’da internette “İstanbul Adliyesi’nde hareketli dakikalar” diyerek intihar girişimini yazmanız bu kararınızdan vazgeçtiğiniz anlamına mı geliyor?
Ali Haydar Eyüboğlu: Avrupa’da bu kadar olay olurken gazetenizde tek bir satır ayırmamanızın sebebini öğrenmek istiyorum.
NOT: Bu doğru değil. Polisin bir kadını yumruklaması, 28 Mayıs’ta internette “Fransız polisinden sert müdahale” başlığıyla ve görüntülü olarak yayınlandı. Eylemlere ilişkin başka haberler de kullanıldı.