“Malezya Grand Prix’inde yarış dışında S...’in Formula 1 için ürettiği yakıtlarla normal yoldaki araçlar için geliştirdiği yakıtları laboratuvar ortamında ve pistte inceleme ve test etme imkânı buldum. İzlediğimiz Formula 1 yarışını da o yakıtı kullanan takım kazandı. Haberde adı geçen marka Türkiye genelinde 1000 istasyona sahip dünyanın en büyük akaryakıt şirketi. Yani Türk halkının tüketim tercihlerini 3 aşağı 5 yukarı ortaya koyacak nitelikte bir şirket.Ayrıca Formula 1’e yakıt veren ve bu yakıtın benzerini istasyonlarına da taşıyan tek marka olduğu için haberde sadece bu markaya yer verdik. Aynı şirketin farklı dizel ve benzin yakıtı olmasına rağmen tüketiciler o markanın daha pahalı olan performanslı yakıtını tercih ediyormuş. Oranlar çok yüksek. Tüketicilerin yüksek vergi nedeniyle büyük motorlu araç alamamasına, bunun için de teselliyi performansı yüksek yakıtlarda bulduğunu anlatmaya çalıştım. Bunu da o şirketin verdiği bilgiler doğrultusunda yaptım.”
Okur temsilcisi olarak dikkatimi çeken ilk nokta, bu haberin, S... şirketinin davetiyle gidilen Malezya’daki F1 yarışlarını izledikten sonra yazılmış olması. Ancak Hürriyet’teki haberde mahreç de kullanılmamış, haberde adı geçen şirketin geziyi finanse ettiği de. Nitekim Emre Özpeynirci de “son dönemde haberlerde bu tür ziyaretleri, davet eden firmayı belirterek yayınlamamıza rağmen bu haberde atladığımız doğru” dedi. Evet, bu önemli bir eksiklik olmuş.
Haberin mantığına da itirazım var. Haber, “Türkiye’de tüketicinin, S...’nin ürettiği performans katkılı akaryakıtı tercih ettiği” tezine dayanıyor. Oysa tüm akaryakıt şirketleri haberde adı verilen katkılı yakıtı satmıyor. EPDK’nin Ocak 2015 petrol piyasası raporuna göre, S...’nin pazar payı, pompa satışlarında benzinde yüzde 24.84, motorinde yüzde 17.61. Demek ki, Türkiye’deki tüketicilerin çoğu bu akaryakıtı tercih etmiyor. Haberde, diğer şirketlerin katkılı ürün satışlarıyla ilgili veri de yok. Dolayısıyla haberde anlatılan, sadece S...’den yakıt alanların tercihi. Hatta S... tüketicilerinin ne kadarının bu yakıtı tercih ettiğini de bilmiyoruz; haberde oran ya da miktar belirtilmiyor.
Özetle, S... tüketicilerinin seçiminin tüm tüketicilerin tercihi gibi sunulması yanlış. Sanırım bu da sadece geziye davet eden şirketin yöneticilerine dayanarak yazılmasından kaynaklanıyor. Nitekim bu haber, hemen aynı başlıklarla Sabah ve Sözcü gazetelerinde de yayımlandı. O gazeteciler de aynı geziye davet edilmişti. Şirketin davet ederken yapmak istediği sanırım bu ürünü tanıtmaktı... Bir de haberde, Ferrari takımının Malezya’daki birinciliği bu yakıtı kullanmasına bağlanıyor; “F1’de lideri artık yakıt belirliyor” deniyor. Bence bu yeterli kanıt olamaz. Zira Malezya’dan önce yapılan Avustralya Grand Prix’ini Mercedes takımı kazandı; 12 Nisan’da yapılan Çin yarışında da Ferrari, Mercedes’e yine geçildi. Belki o takımın yakıtı daha iyidir ama bilmiyoruz.
Rekor üretim
Otomotiv haberleriyle ilgili bir eleştiri de Reha Öztanyel adlı okurdan geldi. 12 Şubat’ta çıkan “7 yılın rekoru” haberini eleştiriyor; “Otomotiv üretimi haberi neye hizmet etmektedir?” diye soruyordu. Haberin içeriğini yeterli bulmadığını vurgulayarak, “Her yazılan faydaya yönelsin, tüketim aracı olmasın” diyordu.
Bu eleştiriyi, haberde imzası olan Emre Özpeynirci’ye sordum. “7 yılın rekoru” haberiyle ilgili eleştiriyi şöyle yanıtladı:
“Bu haberim ocak ayında rekor kıran otomotiv üretimiyle ilgili. Şirket ve markalardan bağımsız önemli bir ekonomi haberi. Otomotiv üretiminde 7 yılın en iyi ocak ayı yaşanmış, bu bir haberdir, yani haber değeri taşır.”
Özpeynirci’nin görüşüne katılıyorum; bu haberde bir şirketle ilgili bilgi verilmiyor; otomobil üretimiyle ilgili gelişme haberleştiriliyor. Otomobil üretiminin rekor düzeyde artması, elbette ekonomi sayfaları için haberdir. Ekonomideki gelişmeler açısından da önemi kuşku götürmez.
Nasıl olmalı?
Otomotiv haberleri nasıl olmalı? Bu soruya yanıt verebilmek için bir süredir Hürriyet’in yanı sıra diğer medya kuruluşlarının otomotiv haberlerini, sayfalarını dikkatle izliyorum. Gördüğüm kadarıyla Türkiye’de bu sayfalarda sektörle ilgili gelişmeler, şirket temsilcilerinin demeçleri, yeni otomobil modellerinin tanıtılması ön planda tutuluyor. Haber ve yazıların çoğu, şirketler penceresinden bakıyor gelişmelere. Halbuki biz gazeteciler, her alanda olduğu gibi, otomotiv haberlerinde de kamunun (başka deyişle tüketicinin) penceresinden bakmalıyız. Bu sayfalardaki haberlerde de pekâlâ eleştirel tavır alınabilir. Örneğin yeni bir model tanıtılırken artıları ve eksileri birlikte okura aktarılabilir. Hem okurun (tüketicinin) doğru seçim yapması sağlanır hem de okur nezdinde tanıtım bülteni ile haber arasındaki fark korunmuş; haberin güvenilirliği sağlanmış olur.
Okurdan kısa kısa
Süheyla Kurtuluş (Emek Sineması’nın son işletmecisi): İzzet Çapa’nın Levent Eyüboğlu’yla gerçekleştirdiği ve 10 Şubat’ta yayınlanan röportajda geçen “Kadın kendi gelip, ‘Beni kurtarın, battım! Buyurun anahtar. Sokakta projeyi protesto etmek için yürüyenler bir kere film izlemek için sinemaya gelselerdi ben batmazdım’ diye ekledi” cümleleri gerçekdışıdır. Levent Eyüboğlu denen şahısla gerçek hayatta değil konuşmak, bir kez dahi karşılaşmamışımdır.
Ercüment Kayataş: İbrahim Turhan’ın ilan olarak hazırlanmış söyleşisinin bulunduğu sayfanın sunumu gayet yanıltıcı. Tamamen haber gibi sunulmuş. Sağ üst köşe küçücük not hariç. Ağrı’daki çatışma haberini de nesnel, tarafsız, iki tarafın açıklamasını da yansıtan bir şekilde vermeniz gerekirdi. (12 Nisan)
Sefa Karahasan: Bir haberi değerlendirirken, “Türkiye spor medyası, KKTC’li sporcuların ambargo koşullarında yaşadıklarına ışık tutamadı” yazmışsınız. Bu, KKTC’deki spor ambargosu ile ilgili yıllarca haber ve yazı yazan bize haksızlık. Milliyet’te, 2 yıl boyunca Kıbrıs’a özel spor sayfası yaptık.
Hande Birsay: Bu nedir Hürriyet? Bir katilin tahliyesini üç noktalı duygusal cümlelerle “Boğaz’a koştu” filanlarla vermek? (35 yıl sonra ilk kucaklaşma/13 Nisan)
Kaan Aksulu: Brigitte Bardot’ya benzetilen model Anna Ewers ile ilgili habere internette “Çakma Bardot/Baldan tatlı” başlığı atmışsınız. Sizce de bu başlıkta düzey sorunu yok mu?
Mehmet Çağlayan: Sibel Arna, D... reklamında. Görmüyor musunuz?
Birgül Ergev: Bugünkü (10 Nisan) gazetenizde ikinci sayfada bir Türk sanatçının ABD’de jüri üyesi olduğu duyuruluyor. Ama nasıl? “Amerika’da jüri oldu” başlığıyla. Gayet iyi bilirsiniz ki kişiler, “jüri üyesi” olabilir.
Semih Kalkanoğlu: Hürriyet Seyahat eki sayfa 18. “Burası Neresi?” yarışması. Son katılım 13 Mart 2015 (!) Bugün 12 Nisan. Ayrıca Vatan Partisi adayları haberinde adı geçen emekli Korgeneral Ayhan Taş, hava değil kara korgeneraldir. Aynı hata bugün ikinci kez yapıldı.
Şükrü İltir: Kim Kardashian’ın Ermenistan’a gidişiyle ilgili haberde “Sözde Ermeni soykırımının 100. yıldönümü” diye yazmışsınız. Bu “sözde” lafı eskilerde kaldı sanıyordum. “Soykırım” sözcüğünü tırnak içine alınca o tanıma katılmadığınızı belirtmiş olursunuz zaten. (9 Nisan)