Bu saldırının ardından birçok gazete, televizyon ve internet sitesinde “300 PKK’lının kıstırıldığı” haberleri çıktı. 20 Haziran’da Hürriyet’te çıkan haberde de “300’ü kıskaçta” başlıklı bir kutu vardı:
“Dünkü saldırıya 300 kadar PKK’lının katıldığı belirtiliyor. Eşzamanlı saldırıya anında karşılık vererek 26 PKK’lının öldürülmesinin ardından da güvenlik güçleri bölgede son zamanların en kapsamlı operasyonunu gerçekleştiriyor.”
Aradan günler geçti, o 300 PKK’lının ne olduğu konusunda haber çıkmadı. Oğuz Tolga adlı okur da “Gaz almak için uydurduğunuz ‘300 PKK’lı çembere alındı, kıstırıldı’ haberinin sonu ne? Öldürüldüler mi, kaçtılar mı?” diye sordu.
Bu soruyla ilgili olarak o bölgedeki muhabir arkadaşlarla konuştum. “300 PKK’lı kıstırıldı” bilgisini, bir askeri yetkiliden aldıklarını ama resmi açıklama olmadığı
için adını veremediklerini belirttiler. “Gerçekten geniş çaplı operasyonlar yapıldığını, çok sayıda PKK militanının da öldürüldüğünü” söylediler. Fakat 300 sayısı abartılıydı ve o kadar PKK’lı kıstırıldıysa da sonucunun ne olduğu konusunda somut bir açıklama yoktu.
Genelkurmay’ın saldırının ardından yaptığı iki açıklamada da “teröristlerin kaçış bölgelerine bir Özel Kuvvetler Taburu ile bir Jandarma Özel Harekât Taburu’nun, farklı bölgelere havadan indirildiği ve operasyonel faaliyet başlatıldığı” vurgulanıyordu. 31 PKK’lının öldürüldüğü belirtilen bu açıklamalarda, “kıstırılan 300 PKK’lı”nın akıbeti ile ilgili bir bilgi yoktu. Genelkurmay İletişim Daire Başkanı Tuğgeneral Baki Kavun da daha sonra Fatih Altaylı’ya “300 PKK’lının çembere alındığı yolunda bir açıklamaları olmadığını” söylemişti.
Bu durum “300 PKK’lı kıskaçta” haberini kuşkulu hale getiriyor. Zaten dönüp arşivlere baksak bu tür baskınların ardından benzer haberler yazıldığını görebiliriz. Elbette “yerel askeri yetkililer” böyle abartılı bilgiler vermemeli gazetecilere. Ama maalesef onlar açısından bu tarz açıklamalar, kamuoyu nezdinde bir güç kanıtlama mekanizması haline gelmişe benziyor.
Galiba bölgedeki gazeteciler açısından en doğrusu resmi açıklama yapılmamışsa böyle sayıları hiç vermemek. Çünkü bu tarz haberler, gazetecilerin ve haberlerin güvenilirliğini sarsıyor.
Arbede değil, müdahale
BDP’nin izin verilmeyen mitingi nedeniyle Diyarbakır’da yaşanan gelişmelerle ilgili haber, Hürriyet’te “Mitingde arbede” başlığıyla verilmişti. Okurlarımızdan Salih Kumcu, 15 Temmuz’da çıkan bu haberi eleştirdi:
“Diyarbakır’daki mitingde polisin şiddetini haklı göstermek için bayağı çaba harcamışsınız. Haberin iç sayfadaki spotunun ilk cümlesinin bir benzeri başka bir gazetede yok. ‘Bölücübaşı için miting düzenlenecekmiş polis izin vermemiş’ falan filan. Demokrasilerde insanların miting düzenlemeleri engellenmez, gazeteciler de polisin kullandığı gaz bombalarını copları desteklemez. Haberlerinize sinmiş devletçi bakıştan ne zaman kurtulacaksınız?”
Görüldüğü kadarıyla, orada yaşananlar haberde verildiği gibi bir çatışma ya da arbede değil, asıl olarak polis müdahalesiydi. Hatta öyle sert bir müdahaleydi ki, polisin attığı gaz bombası ve sıktığı tazyikli sudan iki kadın milletvekili de yaralandı. Haberde bu gelişmelerin tümü vardı ama sunum da önemli kuşkusuz.
Akkuyu’nun ikizi
“İŞTE Akkuyu’nun ikizi” haberi, Hürriyet Moskova Temsilcisi Nerdun Hacıoğlu’nun, Akkuyu’da da nükleer santral yapma işini üstlenen Rosatom’un, Rusya’da inşasını sürdürdüğü Voronej-2 santralından izlenimlerini içeriyordu.
8 Temmuz’da yayımlanan bu habere nükleer santral karşıtlarından tepkiler geldi. Oğuz Gürbüz, “Muhabiriniz keşke Bulgaristan’ın neden Rus reaktörlerini yapmaktan vazgeçtiğini de şirkete sorsaymış” diye yazdı. Efkan Bolaç, Hürriyet okurlarının yüzde 93’ünün nükleere karşı olduğunu savunarak, “Haberin hazırlanmasıyla ilgili harcamalar gazetenizden mi yapıldı yoksa Rosatom promosyonu mu idi?” sorusunu yöneltti. Alper Erdoğan ise haberi “nükleer yanlısı” olarak nitelendiriyordu:
“Gazeteniz Hürriyet’in nükleerci olduğunu okuduklarımdan anlıyorum. Yaptığınız haberlerle, röportajlarla bas bas nükleeri pompalıyorsunuz. Ben Mersin’de yaşıyorum ya siz? Mersin Mühendisler Odası, Tabip Odası, işadamları dernekleri, halk ne diyor bu konuda? Bunları yazabildiniz mi? 15 bin kişi Mersin’de (17 Nisan 2011) insan zinciri oluşturduğunda siz neredeydiniz?”
Bu görüşleri, haberi kaleme alan Nerdun Hacıoğlu’na ilettim. Hacıoğlu, daha önce ‘20 milyon dolarlık Akkuyu için deprem erken uyarı sistemi unutuldu mu?’ başlıklı haberi de kendisinin yazdığını hatırlatarak yanıtladı eleştirileri:
“‘İşte Akkuyu’nun ikizi’ haberi nükleer enerjiyi reklam etme amacı taşımamaktadır. Voronej-2 santralı gezisinden izlenimler içermektedir. Ziyareti Rosatom organize etmiş olsa da tüm masrafları gazetemizden karşılanmıştır. Orada yenen yemeğe kadar! Haberde gazetemize açıklama yapan Rus yetkilinin ise Türkiye’de inşa edilecek Akkuyu nükleer santralıyla hiçbir ilgisi yoktur.
6 Haziran’da Hürriyet’te ‘20 milyon dolarlık Akkuyu için deprem erken uyarı sistemi unutuldu mu?’ haberim yayınlanmıştı. Bu iki haberden görüleceği gibi biz nükleer enerjinin evrensel zarar veya faydalarını tartışmaya açmıyoruz. Gittiğimiz her olayda karşımızdaki haber potansiyelini okuyucuya aktarıyoruz.”
Sanırım okuyucuların nükleer santrala destek verildiği izlenimi edinmelerinin nedeni, ilk sayfadaki spotlarda reaktörde alınacağı söylenen “altı güvenlik önlemi”nin öne çıkarılması. Hacıoğlu’nun izlenimlerinde nükleer reaktörü savunan, destek veren bir yaklaşım yok. O gördüklerini ve söylenenleri aktarmakla yetinmiş. Zaten tartışmalı konularda gazeteciye düşen, sorgulamak, farklı görüşleri aktarmaktır. Hacıoğlu, Japonya’da yaşanan nükleer faciayı da hatırlatmış, aldığı yanıtı “Fukuşima ya da Çernobil olmaz” kutusunda yazmış.
Nihayetinde Voronej-2 santralı, büyük fotoğrafın bir parçası. Hacıoğlu, konunun o boyutunu okurun dikkatine sundu. Nükleer santrallar konusunda dünyada ve Türkiye’de yaşanan gelişmeleri, tehlikelerini, iddiaları, savunmaları bütün boyutlarıyla okura duyurma görevimiz ise devam ediyor.
okurdan kısa kısa
Alper Ünver: 15 Temmuz’da ana sayfanızda kürtaj baskını haberi vardı.
Doktorun “kürtaj yapmaya hazırlandığı iddiasıyla polis baskınıyla gözaltına alındığı” yazıyordu. Sanki kürtaj yasaklanmış gibi bir sonuç çıkıyor. Merak edip araştırdığımda (gazetenizde bu bilgi yoktu) bahsi geçen kadının 4 aylık hamile olduğu ve yasadışı bir operasyon geçirdiğini öğrendim. Şimdi bu yapılan halkı istemeden de olsa yanlış bilgilendirmek ya da yönlendirmek değil midir?
Kaan Tunç: Artık şirketlerin basın bültenlerini olduğu gibi gazeteye koymak habercilik mi sayılıyor? 14 Temmuz Cumartesi günkü ekonomi sayfanızda bir McDonald’s haberi var ki evlere şenlik. Haberin başlığı “213 restorana çıkacak, 1000 kişiyi işe alacak”, manken Tülin Şahin ile fotoğraftan son satırına kadar halkla ilişkiler şirketinin gönderdiği basın bülteninin aynı.