Bir bulvar gazetesinde 9 Mart’ta, Rus sporcu Elena Isinbaeva’nın sırıkla atlarken bacak arasından yukarı doğru çekilmiş bir fotoğrafını koyup altına “Hepsi ve daha fazlası Ataköy’de” diye başlık bile attılar.
Çiçek Şensoy adlı kadın okur da Isinbaeva’nın sırıkla atlamada altın madalya kazanmasıyla ilgili olarak 12 Mart günü, Hürriyet’in spor sayfalarında çıkan haberi eleştirdi. “Gökyüzünde Tarkan’ı bekledi ama 5.02’lik dünya rekorunu kıramadı” başlığıyla verilen bu haberde, Isinbaeva’nın havada ters döndüğü sırada çekilmiş bir fotoğrafı kullanılmıştı. Şensoy, bu fotoğrafın kullanılmasını da doğru bulmuyordu:
“365 gün futbolu haber yapan basın, tabii ki bir atletizm haberinin nasıl verileceğini de bilmeyebilir. Magazin sayfası haberi ile spor sayfası haberini karıştırabilir. Herhalde Isinbaeva haber ve fotoğrafından bahsettiğimi anlamışsınızdır. Ülkemiz Atletizmde Dünya Şampiyonası yapma fırsatı yakalamışken, haber ve resimlerle gençleri bu spora özendirmenin yolu bu mudur? Fotoğrafı çekene sözüm yok. Ancak, bir spor sayfasını düzenleyen kişilerin daha bilinçli olmaları gerektiğine inanıyorum. Sizleri kınıyorum.”
Elbette magazin haberinin magazin sayfalarında, spor haberinin de spor sayfalarında olması yeğlenir. Ama nihayetinde atletizm haberinin magazin unsurları ön plana çıkarılarak verilmesi editoryal bir tercih. Fotoğraf konusunda ise okurumuzun eleştirisine katılamıyorum. Evet; çarpıcı, ilk bakışta sayfada hemen dikkati çeken bir fotoğraftı. Fakat sporcunun atlayışı sırasındaki beden hareketini estetik biçimde sergiliyordu.
Kaan Tunç adlı okur da yine atletizm şampiyonası ile ilgili yazmıştı. Bu okur, 10 Mart’ta Hürriyet Cumartesi gazetesinde Erdem Kırım imzasıyla çıkan yazıda “Özellikle erkeklerin kaçırmaması gereken bir branş var: Kadınlar Uzun Atlama” denilmesine takılmıştı. Tunç, “Acaba o branşı erkeklerin neden kaçırmaması gerekiyor?” diye soruyordu. Öyle ya, bir kadın sporcu hem başarılı hem de güzelse bütün atletizmseverlerin dikkati çekilebilirdi o branşa.
Başlamışken devam edeyim bu konudaki okur eleştirilerine.
KORKAK VE BAYANCA FUTBOL
Mehtap Piriştine adlı okur, İlker Yasin’in, Beşiktaş ve Trabzonspor’un 4 Mart’ta kadın ve çocuk seyirciler önünde oynadığı maçla ilgili “Bayanlara suare” başlıklı yazısını işaret ediyordu:
“Yazıda geçen ‘Beşiktaş Teknik Direktörünün korkak ve bayanca futbol anlayışı’ deyiminiz hiç olmamış. Kadınları küçük görerek, korkak diyerek erkekliği(nizi) yüceltemezsiniz. Size yakışmamış. Kadınlara özür borçlusunuz. Bu açık ve seçik bir cinsiyet ayrımcılığıdır.”
Ne kadın sporcuları cinsel kimliklerini nedeniyle bir seyir malzemesi olarak görmek doğru ne de korkaklık gibi bazı özellikleri kadınlara özgü görmek. Biliyorum, her iki yazıda da amaç kadınları aşağılamak ya da kadını cinsel unsur olarak görmek değil; fakat maalesef erkek egemen dil yazılarımıza, haberlerimize de sızıyor kimi zaman. İnsanlar gündelik dilde fark etmeden ayrımcılık yapabilir, ama biz gazeteciler o dilin uzağında durmak zorundayız.
O kadın Süryani’ydi
“ATKISINI verdi” başlıklı haberde, Başbakan Erdoğan’ın, Artuklu Üniversitesi’nde Dünya Kadınlar Günü nedeniyle düzenlenen törende, “kurduğu basma atölyesiyle ‘Yılın Kadını’ ödülüne layık görülen Arap kökenli Nasra Çilli ile Arapça konuştuğu” yazılmıştı. Okurlarımızdan Gabriel Ceroğlu, 9 Mart’ta çıkan bu haberi eleştirdi: “Haberde ‘Nasra Çilli’ için ‘Arap kökenli’ ifadesi kullanılıyor. 85 yaşında, yıllardır Süryani Ortodoks Kiliselerine taş baskı İsa ikonları yapan, her şeye rağmen Mardin’de oğlu, gelini ve torunlarıyla yaşama kararlılığından vazgeçmeyen böylesine özel bir kadına gösterilen özensizlik için bir açıklama zorunluluğunuz olduğunu düşünüyorum. Lütfen bana ‘Haber Anadolu Ajansı tarafından böyle geçilmiş’ demeyin. Anadolu Ajansı’nın ne duruma geldiğini kamuoyuna yansıyan tartışmalardan biliyoruz. Arapça konuşmasından hareketle ‘Olsa olsa Arap kökenli olur’ anlayışıyla haber yapılmasına ne denilebilir! Nasra Çilli’nin neden böyle bir ödüle layık görülmüş olabileceğine dair ufak bir merakla soru sorulsa karşınıza dağ gibi “Süryani Kiliseleri’ne İsa ikonu yapan son isim” gerçekliği çıkardı. Bari Hürriyet daha dikkatli olsaydı.”
Okurdan kısa kısa
Özden Anıl: 23 Şubat tarihli ilk sayfada “10 milyon dolarlık pembe elmas” haberinde “dev elmasın 12.76 kırat” olduğu yazıyor. Bizde kırat Sayın Demirel’le özdeşleşmiştir. Karat ise kuyumcularla...
Bülent Erkul/ Cafer Bişkin: Yıldırım Demirören’in uygulamak istediği 22 takımlı süper lig için “Ankaragücü piyangosu” başlığı atarak, sırf Ankaragücü için yapılacakmış gibi gösteriyorsunuz. Ankaragücü’ne piyango da küme düşecek diğer iki takıma piyango değil mi?
Suphi Bediz: “Komşuda krizin ahı tuttu” (25 Şubat) başlıklı haberinizde Atina’da sürücüsünün kontrolünü kaybettiği Ferrari’nin ağaca çarptıktan sonra iki parçaya ayrıldığı, aracın külüstüre döndüğü yer almıştır. Bilindiği üzere külüstür, eski görünümlü, fazla kullanılmaktan yıpranmış şeyler için kullanılan bir sıfattır. Aracın “hurdaya döndüğü” yazılsa daha uygun olurdu.
Nejat Üner: Gazetenizde Başbakan’ın eşini Uludere ziyareti sırasında koruyan polislerin silahlarının Alman/İsveç imalatı olduğu yazılmış. Yanlış. Sig Sauer silahları Almanya/İsviçre yapımıdır. İsveç ile hiçbir ilgisi yoktur.
Rıza Önder: Gazetenizde 7 Mart günü birinci sayfada, “Atina’da Dallaras’a yoğurtlu protesto” başlığı vardı. Bu başlık, Yunan sanatçı Dalaras’a ayıp olmuş. Sanatçının adı, George değil Yorgo, soyadı da çift “L” ile yazılmıyor. Gerçi iç sayfada ikisi de doğru yazılmış, ama hatırlatmak istedim.
Kaan Ekici: “Erdoğan’a doğum günü” sürprizi (27 Şubat) haberinizde Başbakan Erdoğan’ın evine giren “çalgıcılar”dan bahsediyorsunuz. Hangi devirde yaşıyoruz? Müzisyen demek o kadar zor olmasa gerekti.
Mesut Şener: Hürriyet’in sayfalarında “bilim adamı” ya da “bilim adamları” sözünü okuyorum ve üzülüyorum. Benim düşüncem, bilim insanı olarak yazılması ve konuşulmasından yana. Eğer konuyla ilgili olarak “bilim adamı” tezini savunursak, kadınları bilim dünyasından silmiş olmaz mıyız?
Neslihan Koca: Atlas Jet’in Isparta’da düşen uçağıyla ilgili bilirkişi raporu çıktı. Uçakta arıza olduğu, o uçağın uçurulmaması gerektiğini de yazdılar raporda. Bu olaydaki soruların peşine düşmediniz. Tam bu sırada sizde bir haber, “4.5 milyon dolara yedek uçak bekletti dakiklik öne çıktı”! Bu kadar mı körleştiniz? İnsan bari bir iki satır da o kazayla ilgili tartışmalardan bahseder.
Ahmet Ekici: Bütün gazetelerde Meclis’te yaşanan kavga olayı var. Hemen tümünde de Hakan Şükür’ün danışmanı Resul Boydak’ın CHP’li milletvekiline yumruk attığı ya da en azından CHP’lilerin böyle bir iddiada bulundukları yazılmış. Ama sizin haberde ne olduğu anlaşılmıyor bile. Allah aşkına “milletvekili ile danışmanlar karakolluk” haberinizi bir daha okuyun. O kavgada ne olmuş? Anlayabilirseniz lütfen bana da anlatın.
Sevim Koyunoğlu: 3 Mart’ta Hürriyet Turuncu’da “Kadınlar tatlıda sütlüyü, erkekler şerbetliyi seviyor” başlıklı bir yazı yayınlandı. Güya illerin spesiyal tatlıları sayılmış. Yanlışlar var. Örneğin, gömme bir Elazığ tatlısı değildir. İkincisi gömme tatlı değildir. Üçüncüsü Elazığ kadınlarının yüzde 80’i gömmeyi bilmez. Dördüncüsü gömme bir Tunceli klasiğidir. Elazığ’ın popüler tatlıları peynirli ekmek, dolanger, peynir tatlısı, vişne peltesi, kadayıf ve aşuredir.