Aynı gün bu haberin yanında, “Lösev ve Darüşşafaka bu yıl kurban kesmeyecek” başlıklı bir kutu yer alıyordu. Lösev Başkanı Dr. Üstün Ezer, bu kutudaki ifadelere tepki gösterdi. Ezer’in açıklaması serzenişlerle doluydu:
“‘Lösev kurban kesmiyor’ başlığı altında, ‘Kurban kesiminde yolsuzluk yapıldığı iddiası ile yargılanan’ gibi asılsız bir suçlama yine yer almış. Tekrar açık ve anlaşılır şekilde yazmak istiyorum.
Lösev ve çalışanları, Kurban soruşturmasının hiçbir sürecinde ne yolsuzluk ne de ihaleye fesat karıştırma gibi bir suçlama ile suçlanmıştır. Sadece ‘Vekaleten bağışlanan ve dini vecibeleri yerine getirilerek kesilen kurbanların etini kesildiği anda dağıtmanız gerekirdi, 12 ay süreyle taze kesilmiş et dağıtarak kurban olmaz, siz halkı kandırmışsınız’ gibi bir iddia ile itham edildik. Biz yıllardır Diyanet İşleri Başkanlığı başta olmak üzere dini büyüklerimizin yazılı ve sözlü icazetlerine uygun kurban kestik ve bunu Kurban Bayramları öncesinde hayırseverlere açık açık duyurduk. Hiçbir zaman halkı kandırmadık. Tüm bağışların resmi olarak yattığı banka hesaplarımız, kurban kesimlerimiz ve lösemili çocuklara et dağıtımlarımız, harcamalarımız hem Vakıflar Genel Müdürlüğü Teftiş Kurullarınca hem de İçişleri Bakanlığı yetkililerince incelenmiş ve her şey usulüne uygun bulunmuş, bir usulsüzlük saptanmamıştır.
Üstelik basına ‘Kurban Kesmiyoruz’ diye resmi bir açıklamamız da olmadı. Evet, et ve kurban fiyatlarının fahiş olması, ithal hayvanla kurban olmayacağı düşüncesi ile kurban kesemiyoruz ama duyarlı kişilerin lösemili çocuklara kurban bayramı bağışlarını kabul ediyoruz. Yanlış haber, maksatlı gazetecilik yapılmış. Sapla saman karıştırılarak kurban mağduru olan Lösev bu kez de basın mağduru olmaktadır. Doğrudan ülkeye ve Lösemili çocuklara zarar veriyorsunuz. Kısacası Hürriyet gibi bir gazeteye hiç ama hiç yakışmıyor. Üzüntülerimizi belirtiriz.”
Okur Temsilcisi olarak Lösev yöneticileri ile birlikte Mehmetçik Vakfı, Deniz Feneri Derneği yöneticileri ve kesim işini üstlenen May-Et A.Ş. yöneticilerinin yargılandığı dava iddianamesini inceledim.
Dr. Ezer’in de belirttiği gibi, iddianamede Lösev yöneticilerine yönelik bir yolsuzluk suçlaması bulunmuyor. Ezer ve iki Lösev yöneticisi hakkındaki suçlama şöyle:
“Dernek tüzel kişiliğini araç olarak kullanıp, dini inanç ve duygular istismar edilmek suretiyle hileli davranışlarda bulunarak başkasına yarar sağladıkları kanaatine varıldığından, üzerlerine atılı nitelikli dolandırıcılık suçunu işledikleri anlaşılmıştır.”
İddianamede uzun uzun İslam’a göre kurbanın nasıl kesileceği tartışılıyor, Lösev’in yaptığı kesimin kurban değil zekat olduğu sonucuna varılarak suçlamada bulunuluyor. Lösev yöneticilerinin, “Kurban kesmedikleri halde kesmiş gibi gösteren şirketin sahibi ve elemanlarını” düzgün çalışmaları için nasıl zorladıklarına dair veriler de yer alıyor. Öyle ki, şirket elemanları dinlenen telefonlarda “Hap map almamız lazım... yoksa bunlar bizim başımızı s... ilaç ilaç bunlara verelim ki bunları...”, “buraya bi tane o... çocuğu geldi gitti terazinin başında durdu”, “Abi sayıyiler” diye konuşuyorlar. Buna rağmen Lösev yöneticileri, o şirket yöneticileri ile aynı davada sanık durumunda. Tabii bu davada Mehmetçik Vakfı ve Deniz Feneri Derneği yöneticileri de yargılanıyor.
Ne yazık ki, aradan on ay geçmesine rağmen yargılama başlayamadı bile. Dava dosyası görevsizlik kararları ile mahkemeler ve Yargıtay arasında gidip geldi; davanın Özel Yetkili Ankara 12. Ağır Ceza Mahkemesi’nde görülmesi daha yeni karara bağlandı. Kimbilir bu dava kaç yıl sürecek? Dava bittiğinde aklansalar da insanların olumlu ya da olumsuz bir kanaati oluşmuş olacak yargılananlar hakkında.
Sanık durumundaki kişilerin vicdanlarda mahkum olmaları istenmiyorsa yargılamaların hızla tamamlanması gerek. Kaldı ki, Türkiye’deki ceza davalarında mahkumiyet oranı 2008’de yüzde 35,2 düzeyine indi. Bu oran 1988’de yüzde 49.2 idi. Yani hakim önüne çıkarılanların önemli bir bölümü beraat ediyor.
Durum böyleyken biz gazeteciler de, uzun süren yargılamalar sırasında insanlar hakkında olumsuz imajları pekiştirmeme gibi ağır bir sorumluluğumuz olduğunu unutmamalıyız.
Yeni KPSS’ye kimler girdi?
21 Ekim’de yayınlanan “7 bin adaya ikinci KPSS” başlıklı haber, sınavdaki usulsüzlük iddiaları nedeniyle mağdur olanların kafasını karıştırdı. Okurumuz Açelya Bakar da bunlardan biriydi. Bakar, “Haberinizi anlamadım” deyip sordu:
“Sadece yedi bin kişi mi ikinci KPSS’ye girecek? Yoksa geçen sınavda tam puan alan 7 bin kişi Ankara ve İstanbul’da mı sınava gidecek? Bu haberde her şey iyice karışmış galiba.”
Ben de bu soruyu sayfayı hazırlayan editör Elem Tuğçe Oktay’a yönelttim. Oktay da okurumuza hak verdi, bir yanlışlık olduğunu doğruladı:
“Okuyucularımızda haberle ilgili haklı olarak bir kafa karışıklığı oluşmuş. Haberin tam başlığının ‘7 bin aday ikinci KPSS’ye İstanbul ve Ankara’da girecek’ olması gerekiyordu. Kısaltılırken başlıktan ‘İstanbul ve Ankara’da’ bölümü çıkarılınca sanki ‘sadece 7 bin aday ayrı bir KPSS’ye girecek’ gibi yanlış anlama gelen bir ifade çıkıyor. Halbuki tüm adaylar bu sınava girdi.”
Özetlersem, haberde, iptal edilen ilk KPSS Eğitim Bilimleri sınavında 100 net ve üzeri puan alan adayların dün yapılan yeni sınava İstanbul ve Ankara’da girecekleri anlatılmak istenmiş. Ancak başlıktaki hata nedeniyle haber, sadece 7 bin adaya yeni sınav düzenlenecek gibi bir hale gelmiş. Yazımındaki karışıklık da eklenince haber iyiden iyiye anlaşılmaz olmuş.
Ayrıca haberdeki tek sorun başlıktaki hata da değil. 100 net ve üzeri puan alan adayların sayısı 7 bin değil, 3 bin 227 olacaktı. YÖK Başkanı Prof. Dr. Yusuf Ziya Özcan, rakamı böyle açıklamıştı.
İzmit Körfez Köprüsü’nün fotoğrafı yanlıştı
MİMAR ve kentbilimci Prof. Dr. Ahmet Vefik Alp, geçen hafta temeli atılan İstanbul-İzmir Otoyolu Projesi ile ilgili haberlerin ardından bir açıklama yapma gereği duydu. Çünkü 28 Ekim tarihli Hürriyet’te kullanılan İzmit Körfez Köprüsü fotoğrafı yanlıştı:
“2006 yılında hazırladığım ve o zaman basınımızda da genişçe yer almış olan Oto-Ray İzmir-Körfez Geçişi Projesi’nin temsili resmi sehven İzmit Körfez Geçişi’nin resmi olarak veriliyor. Temeli atılan otoyol projesinin bir ayağı olan Dilovası-Topçular arasında yapılacak İzmit Körfez Köprüsü ile benim tasarladığım Üçkuyular-Mavişehir arası 5 km uzunluğunda ve 5 açıklıklı Oto-Ray İzmir Körfez Köprüsü birbirlerinden çok farklı yapılardır. Yanlış bilgilenme olmaması için hatanın düzeltilmesini rica ederim.”
Aynı yanlışlığın Hürriyet ile birlikte birçok gazete ve televizyonda da yapıldığını vurgulamakta yarar var.
Okurdan kısa kısa
Nadir Paksoy: 23 Ekim’de çıkan “Yeniden Kocaeli Üniversitesi rektörü” haberi yanlıştır. Sayın Prof. Dr. Sezer Komsuoğlu rektörlük aday belirleme seçiminde 475 oy ile üniversitede en fazla oyu almıştır, ancak bu seçimle rektör seçilmemiştir. Çünkü rektörlük seçimi üç aşamalıdır; YÖK ayrıca sıralama yapar; sayın cumhurbaşkanı YÖK’ün önerdiği üç adaydan birini atar. Üniversitede yapılan seçimle rektörlük belirlenmez.
Güner Demir: Spor ekranları saat bilgilerinin düzenli olarak verilmemesini anlayamıyorum. Çoğu zaman futbol, basket, voleybol lig ve kupa maçlarının hangi kanallardan yayınlanacağını bulmak mümkün olmuyor. Ara sıra spor sayfalarının bir köşesindeki ‘Saat saat maç “Spor ekranı” arayıp buluyoruz. Çoğu zaman vardır diye spor sayfalarını 3-5 defa tarayıp liste arıyoruz ama yok.
Nuri Çınarlı: 29 Ekim tarihli Hürriyet’te “Oliver Stone’a büyük ödül” başlıklı haberde “Aralarında ‘Geceyarısı Ekspresi’nin de bulunduğu çok sayıda ünlü filmin yönetmenliğini yapan...” denerek Stone’dan bahsedilmektedir. Fakat Stone “Geceyarısı Ekspresi”nin yönetmeni değil, senaryo yazarıdır. Filmin yönetmeni Alan Parker’dır.