Okur
Serdar Serbest, daha önce de birkaç kez dile getirilen bir gözlemini paylaştı hafta içinde: "Bu sabah çok sevdiğim gazetenizi bayiden aldım, işyerimde her zaman olduğu gibi okumaya başladım. Sıra eklere geldiğinde elime aldığım gazetenin adı her zamankinden farklıydı; şaşırdım. Çünkü ben her zaman KELEBEK ekini görmeye alışmıştım. Ama bu sabahki ekin adı ’EBE’ idi. Hatta yetmezmiş gibi, altında Hürriyet logosu da olunca ’EBE Hürriyet’ olmuştu. Ben şahsen Kelebek’i tercih ederim. Ama sorumlu arkadaş, ya bu başlıktan sıkılmış olmalı, ya da sayfanın sağındaki kadın bacağını ve soldaki kırmızı yuvarlak içindeki başlığı daha önemli görüyordu. Ve bu nedenlerle de tüm Türkiye’ye ekinizi ’EBE’ olarak göstermeyi uygun buldu. Bunu yaptınız da Hürriyet’i neden EBElediniz. Böylece tarihinizde ilk kez 1 günlük ’EBE’ ekini de çıkartmış oldunuz."Bu kısa mesajı Hürriyet Yazı İşleri Müdürü
Emre İskeçeli’ye ilettim.
İskeçeli şu yanıtı verdi: "Kelebek, artık gazete ekleri arasında ayrıcalıklı bir yere sahip. Yenilikçi çizgileri de rakipleri tarafından taklit ediliyor. Sevgili okurumuzun esprili eleştirisini anlıyorum, ancak ek yayınlarda daha hareketli bir mizanpajı tercih ediyoruz."Hareketli mizanpaj tercihinin sonucu olarak, çarşamba günü KEBEK, perşembe günü KLEBE ve cuma günü de KELEK olarak okunabilir KELEBEK...Konu çok tartışılan bir konu kuşkusuz. Değeri olan bir markanın bilinçli bir tercihle değişime uğratılmasına genellikle pek hoş bakılmaz. Örneğin Coca-Cola şirketi, hiçbir zaman 80 milyar dolar değer biçilen Coca-Cola markasının üstüne bir şey basılmasına izin vermez.Kelebek’i hazırlayan ekip kuşkusuz bunları bilerek karar alıyor; o nedenle okur gözlemini ve verilen yanıtı aktararak konuyu noktalıyorum.
Okurdan kısacaKorkmuyoruz, endişeliyizGülseren Onanç, KAGİDER Başkanı: "Hürriyet Gazetesi’nin 27 Eylül 2007 Perşembe günkü Gündem sayfasında KAGİDER’in bir gün önce yaptığı toplantı
haber olarak yer almaktadır. Bizim basında da tartışılan sivil anayasa önerilerine ilişkin eleştirimizi de içeren açıklamadan sadece bir kelime başlık yapılmış: Korkuyoruz. Oysa, bizim söylemimizi ve ruh halimizi yansıtmayan tek bir fiil var ise o da ’korkmak’tır. Korkmak fiili, içinde aczi, çaresizliği ve yetersizliği barındırır ve biz KAGİDER olarak hiçbir zaman kendimizi aciz ve çaresiz hissetmedik. O nedenle korkmuyoruz ama endişeliyiz. Kadınların, uzun yıllar büyük bir mücadeleyle kazandığı hakları kaybetme endişesi içinde olduğunu düşünüyoruz. Yaşamlarımızın, tercihlerin azalacağı şekilde muhafazakárlaşmasından endişeleniyoruz. KAGİDER olarak özellikle laiklik ve kadın hakları konusunda daha liberal ve özgürlükçü bir anayasa yapılması için talebimizi sürekli dile getirip sivil anayasanın bu doğrultuda oluşmasının takipçisi olacağız. Sürekli haklarını savunmak zorunda kalmak, Türkiye’de tüm kadın derneklerinin cesur ve özgüveni yüksek örgütler haline getirmiştir. Bu nedenle tüm kadın hareketi gibi KAGİDER’in de kadının haklarını savunacak yetkinliği ve gücü bulunmaktadır."
Temiz Türkçe kullanmalısınızRecep Kaplan: "Amerika’nın New Jersey Eyaleti’nden yazıyorum. Türkçe’nin ne hallere düştüğünü görüyor ve çok ama çok üzülüyorum. Hürriyet gibi çok okunan bir gazete, ne yazık ki olayı daha da kötü hale sokuyor. İngilizce’nin uluslararası bir dil haline geldiğini inkár etmiyorum. Otobüs, telefon gibi kelimelere Türkçe karşılık bulmaya da çalışmıyorum. Fakat bugün gazetenizde kocaman bir başlık ’Irak sınırında 20 tane check point’. Diğer bir yazarın kullandığı ifade ’deklare etmek’. Her inşaat haberinde ’rezidans’. Başbakan Meclis açılışında ’Take-off’a hazırız’ diyor. Bu tür kelimeler beni deli ediyor. Kullanılan kelimeler bence bu ülkenin kimliğiyle ilgili olduğu için, sizleri bu konuda kınıyorum. Lütfen dilimizin kullanımı konusunda Hürriyet olarak temiz dil kampanyası düzenleyin."
Din tartışmak için cesaret gerek Dayır Arunov: "24 Eylül günü okurunuz Dr. Orhan Kaymakçalan’ın mesajını yayınladınız. Az ve öz. ’Deizm ve ateizm gibi başka inanç türlerini de tartışalım Türkiye’de’ demiş. Ben kendimi deist olarak tanıtıyorum, inancımı soran adamlara. ’O ne’ diyorlar? Açıklıyorum. Ve başlıyorlar bana İslam dinini anlatmaya, hak yolu bulmama yardımcı olmak niyetiyle. ’Ben bir zamanlar beş vakit namazında bir insandım. Ama şu anda deistim ve en azından vicdan azabı çekmiyorum, riya ve gösterişe kaçmıyorum, olduğum gibi görünmek mutlu ediyor beni’ diyorum. İlk tepkileri ’Senin katlin vaciptir’ oluyor. Bu cevabı alınca da irkiliyorsun ve kimseyle din konusu hakkında değil tartışmak, konuşmak bile istemiyorsun. Yani, bu iş cesaret işidir deyip tartışmaya başlamadan önce iyi düşünmek gerekiyor.
DüzeltmeSena Arslan: "24 Eylül 2007 Pazartesi tarihli Hürriyet Gazetesi ekonomi haberleri 12. sayfada yer alan ’Ziyaretçisini Limuzinle Alan Fuar’ başlıklı haberde, JNR Proje Müdürü’nün adı Berna Sağlam olarak yayımlanmıştır. Berna Hanım’ın soyadı Arslan’dır. Bu düzeltmenin yapılmasını rica ederiz."