Fotoğraf sanatı, kiminin henüz tanıştığı kimininse aile geleneği tutkusu olarak karşımıza çıkıyor. Gün geçtikçe dijitalleşen dünyada “fotoğrafçı” kimliğine sahip olmak, bir Instagram hesabına sahip olmak kadar basite indirgenmiş durumda desek çok mu acımasız olurum? Çeşit çeşit lenslere, aksesuarlara ve yüksek depolama özelliklerine sahip DSLR fotoğraf makinelerinin keyfi elbette başka, ama ondan aldığımız hazzı asla eskitemeyeceğimiz analog makinelerinin de yerini hiçbir şey tutamıyor.
YENİ BAŞLAYANLAR İÇİN ANALOG
Analog fotoğraf; 35 mm filmli makineler kullanılarak çekilmiş fotoğraflardır. Bu çok teknik bir açıklama oldu, değil mi? Diyafram, ASA, enstantane ayarlarını tamamen fotoğrafla alaka düzeyiniz doğrultusunda ve manuel yaptığınız, ruhu olan fotoğraflar da diyebiliriz. Analog makineyle fotoğraf çekmenin özellikle dijital fotoğraf makinesi kullanabilenler için müthiş zevkli ve nostaljik bir etkisi olduğunu söyleyebiliriz. Fotoğraf sanatıyla uzaktan yakından ilgisi olmayan yeni kaşifler için tecrübe etmeye değer bir deneyim.
PEKİ, DİJİTALE NASIL AKTARABİLİRİZ?
Akıllı telefonların keşfiyle birlikte herhangi bir şeyi herhangi bir mecrada “paylaşmak” ve anı çoğaltmak tek dokunuşla mümkün. Analog fotoğraf çekmenin kendine has bir özelliği de, negatif olan bir filmi pozitife çevirme yöntemlerinde gizli. 35 mm ve roll film destekleyen tarayıcılarla fotoğraflarınızı dijital ortama aktarmanız mümkün olduğu gibi, çok daha pratik bir yol olan “film banyosu” yapan bir fotoğraf stüdyosunda da işinizi görmeniz mümkün. Analog fotoğrafların en güzel yanı, ne çektiğinizi negatifleri tarayana kadar bilmiyor olmanız ve sizin için sürpriz olarak kalması! Yeri gelmişken, fiyat – performans bağlamında sizi memnun edecek bir yer önereyim, filmlerinizi şehrin en tarihi sokaklarına sahip semti Sirkeci’deki Kristal Fotoğraf’ta yıkatabilir ve dijital ortama aktarabilirsiniz.
MAKİNEMİ ALIRKEN NELERE DİKKAT ETMELİYİM?
Öncelikle aile büyüklerinden yadigar bir makineniz varsa ne mutlu size! Yoksa da gerçek bir analog deneyimi için tüm değerleri sizin ayarlamanız gereken bir makine almanızı öneririm. Ayrıca özellikle belirtmekte fayda var; bir makineyi satın almadan önce ona dokunun ve ruhunu hissedin. İşin teknik kısmına gelecek olursa; lens temiz mi, lenste mantar ya da leke var mı kontrol etmekte fayda var. Diyafram her birimde doğru değer veriyor mu ya da gövdenin içindeki aynada çizik var mı? Bu sorular önemli. Fakat bazen deneyip yanılma yöntemiyle görmeniz de sizi daha tecrübeli bir fotoğrafçı yapabilir. Makinemi nereden alabilirim, sorusunun cevabını arayan ve analog ruhunu tam anlamıyla yaşamaya hevesli olanlara önerim, Hayyam Pasajı.
İLHAM ALABİLECEĞİNİZ HİKAYELER
Söz konusu fotoğraf olduğunda, kocaman bir havuzdan bahsediyoruz aslında. Sizi diğerlerinden ayırt edecek olan biriktirdiğiniz hikayelerdir. Bir şehrin, bir kadının, bir sokak sanatçısının hikayesine kulak verin ve o hikayeden size kalanın fotoğrafını çekmeye çalışın. O hikayelerin sizin deneyimlerinizle birleştiği noktada bir başkasının hayatına dokunmanın tadına varınca gerisi gelir zaten. İlham alabileceğiniz hikayeleri derleyen bir Instagram hesabı da önerelim: analogchannel. Hesapta şehre, çiçeğe, bedene, kediye ve hayata dokunan fotoğraflarıyla gün geçtikçe büyüyen bir arşiv oluşuyor.
Unutmadan, en ufak detay fotoğrafınızın kalitesini tahmin edemeyeceğiniz kadar etkiler. Bu durum gözünüzü korkutmasın. Başlangıç seviyesinde fotoğrafla ilgilenen herkese söylemek istediğim bir şey var: Müziği duymayanlar dans edenleri deli zanneder. Makinenizi kurcalamaktan ve merak ettiğiniz her şeyi denemekten sakın vazgeçmeyin ve bol bol fotoğraf çekin!
Yazan: Özge Yağmur