Hepimizin zihninde benzer bir imajınız var. Sizce bu imaj nasıl oluştu ve ta en başında sektöre girerken, bugün sahip olduğunuz imajın dayandığı bir rol modeliniz var mıydı?
Ben hep kendim oldum. Hesaplı kitaplı, planlanmış bir imaj değil yani bu. Zorlama durur zaten öyle şeyler. Ben kendim gibi hareket ettim. Bir rol modelim olmadı hayatımda. Giyimim, konuşmalarım günlük hayatımda nasılsa öyle oldu. Sanırım yaydığım enerji de insanları mutlu ediyor ve beni hayatlarına alıyorlar.
Aslında zihnimizdeki en eski görüntünüz, Hababam Sınıfı’nın devam filmlerinden birindeki liseli haliniz. Ancak aslında siz ‘Yüksek Bale’ bölümü mezunusunuz. Peki kariyer yolculuğunuzda dans, oyunculuk, şarkıcılık sırası nasıl bir seyir izledi, işin en başından hikayenizi merak ediyoruz aslında?
Aynen yazdığınız gibi sıralama. Konservatuarda zaten bale eğitimi alırken, oyunculuk ve şarkı eğitimi de oluyordu. Müzikallerde dans edip şarkı söylerken zaman içinde oyunculuk da yapmaya başladım. Benim ikinci okulum müzikallerdi diyebilirim. Orada ustalarla aynı sahnede çok şey öğrendim ve geliştim.
Sonra o kuşağın zihnine temel atmış, kazınmış Abone ve daha birçok hit. O yılların müziği ve kendi müzik yaklaşımınızı değerlendirecek olursanız, nasıl yıllardı ve o işlerin böylesine unutulmaz olmasının sebebi nedir?
Samimiydi. Kalbinize dokunuyordu şarkılar. Size başka hayallere sürüklüyordu. Saftı, naifti. Bu yüzden hâlâ dinleniyor, unutulmuyor. Özlem duyuyor insanlar o şarkılara. Hak veriyorum çünkü yeni şarkılar o zamanda yapılan işlerin yanından geçemiyor. Evet, teknoloji gelişti, şarkıların alt yapıları uçuyor ama melodi ve sözler o zamandaki şarkılar gibi burnunuzun direğini sızlatamıyor.
Elbette işin çok çok önemli bir tarafı da dans. Günümüzde star olma koşulu hem müzik hem de işin şov tarafı ve bunu hakkıyla yapan belki de ilk şarkıcıydınız. Sonraki yıllarda jüriliğe varacak olan dans sürecinin başlangıcı ve gelişimi nasıl oldu?
Dans benim hayatımın her aşamasında yer alan bir şey. Çünkü ben öncelikle dansçıyım. "Benimle dans eder misin?" yarışması çok büyük bir projeydi. Şu anda müzik piyasasında çoğu şarkıcının sahne showlarında yer alan dansçılar, koreograflar bizim yarışmadan çıktı. Hepsiyle gurur duyuyorum.
Çılgın Bediş bu röportajda konuşulmazsa okurlarımız olan üniversitelilerin içinde uhde kalır. Ne şahane bir işti o. Sizin için ne ifade ediyor Çılgın Bediş?
Valla yeni jenarasyon bile biliyor. O derece etki etmiş Türkiye'nin gerçek anlamda ilk gençlik dizisi diyebiliriz. İşlediği konular, vurgulamaya çalıştığı şeyler açısından çok başarılı bir diziydi. Hâlâ tekrarları izleniyor. Seviyorum Çılgın Bediş'i çünkü o da içimdeki bir Yonca.
Yıllar geçiyor ve her şeyde olduğu gibi müzikte de ciddi bir değişim, gelişim yaşanıyor. Siz kendi müziğiniz üzerinden bu değişimi nasıl okuyorsunuz?
Müzik değişiyor gelişiyor ama Türkiye'de yapılan yeni şarkıların çoğunda duygu ve samimiyet eksikliği var. Yarın unutuyorsun şarkıyı. Çerez ve tek düze işlerle günü kurtarmaya çalışıyor bazıları.
Sosyal Medya artık dünyanın en güçlü iletişim mecralarından biri. Sizin, eserin kitleye ulaşması, yayılması ve toplamında sanatsal üretime kattıkları veya eksilttikleri açısından sosyal medyanın etkileri hakkındaki fikirleriniz neler?
Yapılan işlerin tanıtılmasında, geniş kitlelere ulaşmasında sosyal medyanın gücü tartışılmaz. Artık herkes telefon tablet ve bilgisayar başında geçiriyor hayatını. Ne televizyon ne de gazete dergi okuyucu ve izleyici sayısı eskisi kadar çok değil. Ben sosyal medyayı çok kullanıyorum. Yaptığım işler, şarkılar klipler ve sosyal sorumluluk projelerinin geniş insan kitlelerine ulaşmasında bana çok yardımcı oluyor.
“IŞIĞIN VARSA SEYİRCİ SENİ BAŞKA YERE KOYAR.”
Birçok ses yarışması da televizyonlarda ciddi izleyici buluyor ve çok talep görüyor. Ancak bu kadar büyük etki alanına sahip olmalarına rağmen sanki oralardan çok da fazla isim kalmıyor geriye. Sizin bu yarışmalara bakışınız nedir?
Reyting için harcanan hayatlar bence. Gerçek anlamda birinci olan çok az kişi hayatını sürdürebiliyor. Çoğu unutuluyor. Bu yarışmalarda sadece aklını ve yeteneğini iyi kullanan ayakta kalabilir. İlla birinci olması da gerekmiyor. Işığın varsa zaten seyirci seni aralarından sıyırıp başka yere koyuyor. Geriye kalan şans ve yetenek.
Yakın dönemde sizi televizyonda gördük. Yepyeni şarkılar ve düetlerle karşımıza çıktınız. Yakında bir sosyal sorumluluk projesinde yer alacağınız haberleri de çalındı kulağımıza. Yeni projeler, planlar var mı?
Güzel şeyler olacak ama henüz söylemiyorum. Yakında duyacaksınız.
Birçok üniversiteli sizin gibi sanatın birçok dalına merak sarmış durumda. Onlara ne önerirsiniz? Ayrıca takip etmelerinin faydalı olacağına inandığınız, şunu okusunlar, şunu izlesinler, şunu dinlesinler diyeceğiniz kimler var?
Dünyayı takip etsinler. Algıları her şeye açık olsun. Yenilikleri denesinler öğrensinler. İmkân ve fırsatları varsa bol bol gezsinler başka yerleri. Birikim çok önemli. Bol bol okusunlar. Beynimizde ne kadar çeşitlilik olursa o kadar üretimde zorlanmadan hareket ederiz.
Röportaj: Erkmen Özbıçakçı