Öncelikle sizin eğitim sürecinizden başlayalım. Önemli okullar, bölümler, şehirler… Üniversite yıllarınız nasıldı ve kariyerinizi örerken dönüm noktası niteliğindeki gelişmeler nelerdi?
Saint Benoit Fransız Lisesi’nden sonra Boğaziçi Üniversitesi Sosyoloji Bölümü’nü bitirdim. Yüksek lisans tezimi New York Hunter College ve Yeditepe Üniversitesi’nde iş dünyası ve reklamcılık alanında gerçekleştirdim. Doktoramı İstanbul Üniversitesi’ nde STK’lar üzerine hazırladım. Fransız okulunda “ezberin ve çalışmanın”, Boğaziçi’nde ise “yaratıcılık ve öğrenerek üretmenin” hayata katkılarını öğrendim. Amerika’da ve İstanbul’da master bana araştırmanın keyifli bir şey olduğunu, doktora ise hoş kaçamaklarla dengelenemeyen aşırı çalışmanın insanı bezdirebileceğini ispatladı. Tüm iş hayatımda aldığım bu derslere yakışır şekilde özel hayat ve iş dengesini sağlamaya çalıştım. Bugün hala yetmiş beş gün hiç aralıksız cumartesi pazar dahil çalışsam on gün kesintisiz şalteri indirmek ve zihnimi yenilemek için iş yapmaya ara veririm. Mümkünse uzaklara kaçar kendimi yeniler ve gelirim.
Kendimi bildim bileli özgürlük, bir şeyleri paylaşmak ve keşfetmek, önde gelen değerlerim olmuştur. Kariyerimi de bu değerlerime göre şekillendirdim ve giderek daha bağımsız bir iş hayatını kendim için kurguladım. Bu serüven bir holdingde kurumsal iletişimden sorumlu başkan yardımcılığından kendi şirketinde itibar yönetimi danışmanlığına geçişle başladı. Sonrasında giderek kendi zamanına daha fazla hâkim olan bir yazar, konuşmacı, koç/danışmana dönüştü.
Çocukluğumdan beri yoksullukla savaşanlara destek olmak gibi doğal bir misyon hissederim. Bu yolda, Türkiye’de ihtiyaç sahiplerine düzenli yardım etmeyi ülkemizde alışkanlık haline getirmek üzere sistematik çalışmalar yapmış bir vakfın kurucusuyum. (A.İ.P. Vakfı)
Ben hayallerini çok genç yaştan itibaren gerçek kılmaya emek koyan biriyim. “Yazarlık, gezginlik, yardım işleri, konuşmacılık, koçluk vb.” hep benim çocukluğumdan bu yana taşıdığım içgüdülerimin izdüşümleri. Hatta “Denemeyi Deniyorum” adını verdiğim bir felsefem var. Facebook ve Instagram’da da bu felsefedeki görüş ve maceralarımı paylaşıyorum hatta.
Kitaptan da bahsedelim, Vaha. “Vahşi rekabete rağmen çalışanlara verimli ve huzurlu bir ortam yaratmak” alt başlığı ile raflarda. Ne anlatıyorsunuz kitapta ve kitap yazma ihtiyacı nereden doğdu?
Benim profesyonel alandaki uzmanlıklarım “Verimlilik, Kişisel & Kurumsal İtibar, Sosyal Barış, Değişim, İklim Yönetimi, Liderlik”. “Vaha”yı aslında ilk kitabım “Kendinden Kaçarken Yakaladım Seni/Mutluluk Kılavuzu” kitabımın devamı niteliğinde yazdım. İlk kitapta mutluluğa bireysel bakış açısıyla yaklaşırken, Vaha’da takımsal perspektiften yaklaştım. Ve her iki kitapta da şunun altını ısrarla çizdim: İster işte ister günlük hayatta, ‘verimlilik ve memnuniyet’ birbirini besleyen parametreler olarak alınmadıkça kolektif, sahici bir mutluluk mümkün değil. Çünkü etrafımızdakilerle sürekli bir etkileşim halindeyiz. Nitekim “İşte mutluluk ve hayattaki doyuma”, “yönetim becerileri, verimlilik ve takımdaşlık” alanlarında yaptığım konuşmalarda hep “verimlilik ve memnuniyet” arasındaki bağa dikkat çekiyorum.
Vaha’da ilk kitapta bahsettiğim tümselmutçuluk kavramımı takım olarak şirkette harekete geçirmenin yalın püf noktalarını anlatıyorum. Tümselmutçuluk şu demek: Kendi mutluluğundan minimum feragat ederek diğer yandan ekibi için maksimum neler yapabileceğine kişinin bakabileceği nokta. (“Kendi mutluluğundan minimum feragat ederek" dediğim nokta da kişinin kırmızı çizgilerini işaret ediyor) Danışmanlık, eğitim verdiğim takımlarda ilk yaptığım şey, onları kalpten duymaktır. Sonra da birbirlerini kalpten duymalarını sağlamak. Ardından kalbin yanına aklı davet ederim. Vaha’da yöneticileri aklın ve tekniğin yanına nasıl bir takım kalbini koyabileceklerine dair denenmiş metotları paylaşıyorum.
Mutluluk Okulu’nun yaratıcısısınız. Nedir “Mutluluk Okulu” ve mutluluk öğrenilen bir şey mi?
Mutluluk Okulu’nun amacı hem gündelik hayatın hem de iş hayatının içinde mutlu olma konusunu bütünsel olarak ele alarak kişilerin mutluluk alışkanlıklarına katkıda bulunmak. Birebir koçluk çalışmalarımız ve sınıf eğitimlerimiz var. Kişilerin ihtiyaçlarını tespit ederek kişiye özel bir danışmanlık–koçluk–eğitim karması da veriyoruz. Program, mutluluk ahlakından mutluluk prensiplerine, kişinin kendini tanıyarak hayattaki beklentilerini şekillendirmesine değin oldukça geniş bir yelpazeyi kapsıyor.
Mutluluğu öğretmekten ziyade bence misyonum insanların mutluluk yolunda kendilerine engel olan yönlerini onlara hatırlatmak. Yani mutluluğu aramak yerine önce mutluluğa engellerle yüzleşmeye ve bertaraf etmek için elden geleni yapmaya cesaretlendirmek.
Hedef kitleniz kimler? Sizinle iş birliği yapanlar ne umarak size geliyor ve siz ne vadediyorsunuz onlara?
Benden danışmanlık, eğitim ve koçluk alanlar bulundukları durumdan daha iyisini hak ettiklerini düşünen profesyoneller. Bu, bir şirketin tepe yönetiminde olup itibarını artırmak isteyen bir de olabilir, direktör olmaya kararlı bir müdür de, iş arkadaşlarının baskısıyla nasıl başa çıkacağını bilemeyen bir uzman da, o işin kendisine uyup uymadığına karar vermek isteyen bir çalışan da…