Ümmiye Koçak: “Şiddetin her türlüsüne, hayır!”

2dk okuma

Mersin'de bir köyden New York Film Festivali'ne uzanan hikayesi ile Ümmiye Koçak sorularımızı sizin için yanıtladı.

Haberin Devamı

1957 yılında Adana'da Çelemli Köyü'nde doğan Ümmiye Koçak, okumayı çok istemesine rağmen on kardeş oldukları için ilkokuldan sonra okula gönderilmedi. İlkokulu bitirdikten sonra okuduğu kitaplarla kendisini geliştirdi. Okuduğu ilk kitap Maksim Gorki'nin "Ana" adlı kitabı oldu. Evlendikten sonra Mersin'in Arslanköy’e taşınan Koçak, köy kadınlarının yaşadıklarını tüm dünyaya göstermek için, 2001 yılında "Arslanköy Kadınlar Tiyatro Topluluğu"nu kurdu.

2013 yılında seyirciyle buluşan ve tüm oyuncuları kadınlardan oluşan ve kadının kadına şiddetini konu alan Yün Bebek filmini yazıp yönetti ve ayrıca oynadı. Kadının kadına şiddetini anlatmasıyla gündeme gelen “Yün Bebek” filmi, ulusal ve uluslararası festivallerin yanı sıra medyada da yoğun ilgiyle karşılandı. 49. Antalya Altın Portakal Film Festivali’nde galası yapılan film, New York Film Festivali'nden de ödül aldı. Ümmiye Koçak da “Sinemada En İyi Avrasyalı Kadın Sanatçı" ödülüne layık görüldü.

 

Haberin Devamı

“Arslanköy Kadınlar Tiyatro Topluluğu"nu kurup birçok oyun sahnelediniz. Sizi bu yola çıkmaya yönlendiren şey neydi? Neden kendinizi tiyatro ile ifade etme ihtiyacı duydunuz?

Sanırım sinemaya ve tiyatroya da ilgim aynı sebepten başladı. Kadınların, yani annelerin bilinçlenmesiyle. Kadınların sesini duyurmak. Biz de varız demek.

 

Yazıp, yönettiğiniz Yün Bebek filmi bir hayli büyük başarı elde etti. Sinema bir ekip işi elbette. Size göre bu başarının sebebi neydi ve size bu yolda yardımcı olan insanlar kimlerdi?

Önce ailem, sonra bütün Arslanköy halkı, Mersin’deki kurumlar ve gönüllü birçok kişi. Hiç kimse tek başına bir şey yapamaz. Çalışmak, okumak ve yılmadan, bıkmadan mücadele etmek gerekiyor.

 

Yün Bebek filmi hakkında biraz daha konuşmak isteriz. Bildiğimiz kadarıyla uluslararası platformda da büyük ses getirdi, ABD’de ödül aldı. Yurt dışından nasıl tepkiler aldınız? Onların bakışı nasıldı filme?

Açık söylemek gerekirse ödülleri neden verdiler, ben de bilmiyorum. Sanırım filmimizde kendilerinden bir şey buldular. Ama nedeni ne olursa olsun ödül almak çok güzel. Sesimizin oralara kadar duyulması, filmimizin oralarda izlenmesi, hele de ödüle layık görülmesi çok gurur verici.

 

Haberin Devamı

Tiyatro ve sinema elbette ilişkili ama birbirinden farklı disiplinler. Sizin için hangisi öncelikli ve neden?

Tabii ,ki benim için öncelik tiyatro. Orada insanı insanla anlatıyoruz. Yani yavrum; yanlışları göstermeye, örnek olmaya çalışıyoruz.

 

Tiyatro, sinema yanında edebiyatla yani öykülerle de ilişkilisiniz. Özellikle anlatmayı seçtiğiniz, anlatarak daha da bilinmesini istediğiniz konular neler?

Haberin Devamı

Çevremde gördüğüm ve benim canımı acıtan şeyler herkesinkini de acıtır diye düşünüyorum. Onun için çevremde gözlemlediğim yanlışları anlatmaya çalışıyorum. Annelerin bilinçlenmesini istiyorum ve şiddetin her türlüsüne hayır diyorum.

 

Birçok ödül de aldınız. Peki sanat yaşamınızda sizi en çok gururlandıran ve duygusal olarak en çok tatmin olduğunuz an hangisiydi?

Yani benim için ödüllerin hepsi değerli ve mutluluk verici. Ödül almak çok güzel, insanı motive ediyor. Ancak birini seçmek zorunda olsam Akdeniz bölgesini temsilen, başbakandan aldığım ödül bir adım daha öne çıkıyor diyebilirim.

Haberin Devamı

 

Şehir şehir gezip panellerle, oturumlara katılıyorsunuz. Önemli duraklarınızdan biri de üniversiteler. Gençlerle bir araya geldikçe onlar hakkında fikirleriniz de gelişmiştir. Sizce gençlerin sanatla, çalışmakla arası nasıl? Onlarda gördüğünüz negatif ya da pozitif yönler neler?

Çok iyi görüyorum, ama daha iyi olabilir. Onun için de çok çalışmak, sabretmek lazım. Hiçbir şey öyle kolay elde edilmiyor. 

Haberin Devamı

 

Üniversiteli birçok genç sanat icra etmek, filmler çekip oyunlar sahnelemeyi hayal ediyor. Onlara neler önerirsiniz?

Yılmadan bıkmadan çalışmalarını, mücadele etmelerini, pes etmemelerini, hayallerinin peşinden koşmalarını öneririm.

 

Sizin gibi, hayatında sanatla temas etme şansına şehirde yaşayan insanlara göre daha az sahip olan ama içlerinde bu isteği duyan kadınlara neler önerirsiniz?

Bir kere içerden dışarı çıkmalılar. Televizyonda uyduruk evlendirme programlarını izlemeyi bırakmalılar. Kendilerini geliştirmeli ve illa televizyon izleyeceklerse de bilgi ve kültürlerini artıracak programlar izlemeliler.

 

Gelecek planlarınız, bizleri bekleyen yeni projeleriniz var mı?

Elbette yazmaya da oynamaya da devam ediyorum. Yaşadığım sürece de devam edeceğim Allah’ın izniyle.

 

RöportajErkmen Özbıçakçı

Haberle ilgili daha fazlası: